Benim, dönemin Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'a doğrudan bir "sahici yerli elektrikli otomobil" raporu sunmam üzerinden 11 yıl geçmiş.
Toplantıyı kadim dostum Sayın Kürşad Tüzmen organize etmişti. Raporu Sayın Başbakan zamanın Sanayi Bakanı Nihat Ergüne'e yollamış, (140 sayfalık bir kitap). Nihat Bey de birkaç toplantı sonunda TÜBİTAK/KAMAG'da bir grup kurdurmuş ve bir "çağrı" yapmıştı. Çağrıda "yapılacak olan elektrikli araç için istenenler" yer alıyor ve "tüm yatırım masrafının devlet tarafından karşılanacağı" tam söylenmiyor; ima ediliyordu!
Ülkede bu iş ile uğraşan kim var, kim yoksa, iki yıla yakın şevkle ve önemli miktarlarda para yatırarak çalıştık. Değerli ve bilgili insanlardan ve kurumlardan 36 konsorsiyum oluştu.
İhale yapılırken, Sanayi Bakan Nihat Bey gitti, Fikri Işık Bey geldi. Fikri Bey Hereke Lisesi matematik öğretmeni idi. Bu işlerden pek anlamıyordu. Çağrıyı yok etti. Onu kandırdılar (herhalde!). Sürekli ikazlarımıza rağmen, gitti GM'nin çöpe attığı SAAB markasının 9.3 tipinin "kullanım hakkını!" (ne demekse o?) 40 milyon Euro'ya satın aldı. 10 yıldır satılan, göz önünde dolaşan 9.3 SAAB'I (kimse şeklini anlamasın diye!) kamufle boyasına boyadılar. Bakan'a da "Bu iş böyle yapılır!" dediler. Kimse de "Efendi, sen kime sordun da bu çöpe para verdin!" demedi. Hâlâ da demiyor.
Bugünlerde benim yıllardır bahsettiğim "otomotivde büyük metaformoz" başladı. Artık önümüzde bir "tarihli program" var.
Otomotiv sektörü, her yıl dünya çapında satılan yaklaşık 80-90 milyon otomobil ile en büyük endüstrilerden biridir.
Üstelik "otomobil" kişilere satılan en girift endüstriyel üründür. Sürekli AR-GE (estetik ve teknolojik olarak) çalışmaları ve finansmanı ister.
Bu sektörde yatırımı olmayan ülke "gelişmiş ülke" olmaz. (Küçük pazarlı, milli yatırımın feasible olmadığı gelişmiş ülkeler hariç; İsviçre, Hollanda, İsrail vs. gibi. Oralarda bile bazı "özel seri" otomobiller ve global yan endüstriler bulunur.)
Kullanımda olan yaklaşık 1,5 milyar vasıtadan oluşan küresel bir filo, hava kirliliğine en büyük katkıyı sağlıyor ve sektörü, yeşil politikalar için, doğal bir "erken odak noktası" haline getiriyor.
Elektrikli otomobiller yüz yıl öncesine dayanıyor olsa da, bugün bildiğimiz elektrikli otomobil pazarları yaklaşık 2011'den beri büyüyor. Ölçekleri nedeniyle, otomobil pazarları, gelişmiş malzemelerden batarya paketlerine, güç elektroniğine ve elektrik motorlarına kadar elektrikli araç tedarik zincirindeki oyuncular için en büyük fırsatları yarattı.
Dahası, teknoloji, düzenleme veya iş modellerinde olsun, diğer ulaşım sektörlerinde elektrifikasyonu mümkün kılan inovasyonun hızını arttırıyor. e-taşımacılık sektöründe minibüsler, kamyonlar, otobüsler, iki tekerlekli araçlar, inşaat, tarım, denizcilik vasıtaları ve uçaklar bulunmakta.
Küresel elektrikli otomobil satışları 2021'de 6,4 milyonun üzerine çıktı, 2022'de 9 milyonun üzerine çıkacağını tahmin ediliyor.
Bununla birlikte, çip sıkıntısı ve pandemiden kaynaklanan üretim kesintisi gibi temel zorluklar devam etmekte.
Ufukta, kritik hammaddelerin, özellikle lityum karbonatın ve mıknatısın temel kıtlığı görünüyor. Bu zorluklar zaman çizelgelerini ve geçişin hızını etkileyebilirken, büyük otomotiv pazarları tek bir yöne doğru hızlanarak ilerliyor:
2020'nin sonlarında, Kaliforniya ve ardından İngiltere (Birleşik Krallık), içten yanmalı motor (ICE, Internal Combustion Engine) aracının geleceği konusunda bir duruş sergiledi. Kaliforniya, dünyanın en büyük beşinci ekonomisi ve ABD genelinde en çok yeni otomobil satışına sahip eyalet. Önde gelen bir G7 ülkesi olan İngiltere, her ikisi de yeni binek araç satışlarının yüzde 100'ünün 2035 yılına kadar sıfır emisyonlu araçlar (ZEV, Zero Emission Vehicles) olması için zorunluluklar önerdi.
Diğer bazı ülkelerin de iddialı ICE araç bitiş tarihi hedefleri ve yetkileri var. Norveç'in (Dünyanın ilk seri üretim EV'si THINK'i yaptı. Çalışmalarına bende katılmıştım. Gövde parçaları Bursa da yapılıyor idi.) 2025 yılına kadar binek araç satışlarında ZEV'lerin yüzde 100 payına ulaşma hedefi dikkat çekicidir. Bununla birlikte, Kaliforniya ve İngiltere'nin duyuruları daha büyük etki yaptı.
Kaliforniya'nın eylemi, diğer ABD eyaletlerinde basamaklı bir etkiye yol açtı. ZEV yetkisini uygulamak için kullanılan "Gelişmiş Temiz Otomobiller Programı", yalnızca 2025 yılına kadar araç emisyonlarını düzenliyor. Kaliforniya'nın araç emisyon standartlarını takip eden diğer eyaletler, 2026-2035 yılları için Kaliforniya'dan gelecek yeni araç emisyon düzenlemeleri bekliyorlar. (Bu girişim Advanced Clean Cars II olarak bilinir.) Kaliforniya Hava Kaynakları Kurulu, 25 Ağustos için belirlenen ikinci toplantıyı düzenleyecek ve burada 2035 için ZEV yetkisini etkili bir şekilde belirleyen yeni araç emisyon standartlarının kabulünü resmen tamamlayacak. Bakalım bir hafta kaldı…
Bu arada, İngiltere'de, hükümet geçtiğimiz günlerde ZEV görev süresi hakkında ilk halka açık istişare dönemini tamamladı. Yorumların gözden geçirilmesini takiben, 2023 yılının başlarında nihai bir düzenlemeyi yayınlamak amacıyla nihai ZEV görev teklifi istişaresini yayınlayacak. İngiltere Başbakanı Boris Johnson'ın istifasının nihai teklifin açıklanmasını nasıl etkileyeceği veya geciktireceği belli değil. Plan, ZEV görev yönergesinin Ocak 2024'te yürürlüğe girmesi ve 2035 yılına kadar yeni otomobiller ve minibüsler için yüzde 100 ZEV satışı elde edilmesi.
Bu günlerde, AB deki ICE araçları için bir "sonun başlangıcı" olacak gibi görünüyor ve bu muhtemelen "tabuttaki son çivi" olacak. AB'nin çok yakında 2035 yılına kadar ICE binek otomobillerinin satışını etkili bir şekilde sona erdirecek bir politika benimseyebileceği anlaşılıyor. (Ekim sonu, Kasım başı.)
AB'nin bir nevi hükümeti olan "Komisyon" tüm kararlarını STK'lar ile birlikte alır. (Bizim hükümet etme şeklimize pek benzemeyen bir anlayış. Batı'nın gelişmiş, bizim gelişmemiş olmamızı sağlayan önemli parametrelerden biri; "ortak akıl".)
Ulaştırma ve Çevre STK'sı, (European Federation for Transport and Environment) daha temiz ulaşım için kampanya yürüten önde gelen bir Avrupa STK'sıdır.
Üstelik, Brüksel'deki AB Komisyonu Ulaşım ve Çevre Dairesi'nde temiz araçlar müdürü (Dostum) Alex Keynes bu kampanyanın başta gelen bayrak taşıyıcılarında biri.
Peki, Buraya nasıl gelindi?
Komisyon bir yıldan biraz daha uzun bir süre önce, büyük ölçekli bir iklim mevzuat paketi sundu. Bu paketin içine gömülmüş, 2035 yılına kadar binek araçlarda tüm, CO2 emisyonlarını aşamalı olarak azaltma zorunluluğu önerisi vardı.
Avrupa Komisyonu bir öneri yayınladığında, doğrudan seçilmiş 705 üyeyi içeren Avrupa Parlamentosu'na ve 27 üye devlet üyesinden oluşan Avrupa Konseyi'ne gider. Bir Avrupa Komisyonu önerisinin yasalaşması için hem Avrupa Parlamentosu hem de Konsey tarafından onaylanması gerekir. Daha sonra bu üç siyasi kurumun tümü, gayri resmi olarak "triloglar" olarak adlandırılan görüşmelerde, yasanın nihai metnini müzakere etmek için bir araya gelirler.
Otomobilden kaynaklanan yüzde 100 CO2 genel emisyon azaltımı hedefi, Haziran ayı başlarında Avrupa Parlamentosu ve 28 Haziran'da Avrupa Konsey tarafından onaylandı ve bu üçlüye ilerleme için zemin hazırlandı. Şimdi uygulama detayları görüşülecek.
Sızan haberlere göre, 5 AB üyesi ülke; İtalya, Portekiz, Slovakya, Bulgaristan ve Romanya itiraza hazırlanıyor. Bunlar 2035'de satılacak arabaların yüzde 90'nının ZEV olmasını, ve yüzde 100 hedefini 2040'a taşınmasını istiyecek. Yani, 5 yıl daha isteniyor. Bu ülkeler sebep olarak da AB üyesi ülkeler arasında ciddi "satın alma kapasitesi" olduğunu önce sürecekler.
Bu durum zaten bozulmuş bir otomotiv endüstrisine şok dalgaları gönderecek. Birçok popüler Avrupalı otomobil üreticisi, katı Avrupa araç CO2 emisyon standartlarını karşılamak için zaten zorlanıyordu. VW'nin yaptığı sahtekarlığı hatırlayın! Bir bölümü daha iyi planlama ve kendi devletlerinden aldıkları maddi destek ile şimdiden EV'leri piyasaya sürüyor ve satıyor. 2035 yılında veya daha öncesinde, otomobil üreticilerinin tüm büyük küresel pazarlarda yeni binek araçları için tamamen elektriğe dönüşmeyeceği bir dünyayı hayal etmek zor. Çünkü hem ICE hem de ZEV araçlarından oluşan bir filo üretmek çok pahalı ve verimsiz hale gelecek.
AB'nin ZEV'ler üzerindeki baskısının, yürütme emriyle 2030 yılına kadar yeni binek araçlar için zaten yüzde 50 EV satışı hedefi olan ABD'den başka hiçbir ülkeyi etkilemediğini görülüyor. En azından sesleri çıkmıyor. Kaliforniya gibi iddialı eyaletlerin yanı sıra dünyadaki ülkeler ve bölgelerle birlikte piyasayı daha hızlı zorlaması durumunda ABD hedefi önemli olmayabilir. Zaten ABD kendi pazarına dönüyor algısı var..
Bazı otomobil üreticilerinin, hâlâ yapabildikleri pazarlarda, daha ucuz ICE araçları satmaya devam edecekleri kesin. Ancak AB kararı, ICE araçları ve ZEV arasındaki ince çizgide yürümeye çalışan herhangi bir otomobil üreticisi için bir son olabilir.
Açıkçası 2035 yılına kadar yüzde 100 CO2 emisyon azaltma hedefi, hem ticari hem teknolojik hem de uygulama olarak pazarı tamamen dönüştürecek. Giderek daha fazla otomobil üreticisi, tüm organizasyonlarını yüzde 100 elektrikli hale getirecek şekilde dönüştürecek ve elbette bunu sadece AB'de değil, ABD'de de yapacak. Eğer devletimiz, beni dinlemiş olsa idi, hesaba göre biz de bugün, yaklaşık ilk milyonuncu otomobilimizi üretiyor olurduk.
Ben bu yazıyı sadece okuyucularıma yazmadım.
Başta Sanayi Bakanımız Sayın Mustafa Varank, daha sonrada AKP Denizli Milletvekili, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Türk Grubu Başkanı Sayın Ahmet Yıldız'a yazdım.
Evet saygı değer beyler;
Bu durumda Türk devleti ne önlem almıştır ve almaktadır?
AB üyeliğini unutuyor muyuz?
Yerli üretim yaptığımız yabancı marka AB fabrikaları (Ford, FIAT, Renault) ve diğer "araç" fabrikaları ne olacak? 1950'lere mi döneceğiz?
ICE için parça üreten irili ufaklı yüzlerce üreticimiz için ne düşünüyorsunuz? Taysad ile görüşmeler hangi safhadadır?
Pahallı otoyollarımızda gezinmekte olan 25 milyon araç ne olacak? Bunlar şimdi "annesiz" kalıyorlar. Bunların yerine hangi 25 milyon EV gelecek?
1 milyonluk Türk pazarında, yılda 175000 adet üretilecek (inşallah!) 700.000 TL'lik "yerli" (!) TOGG otomobili mi düğümü çözecek?
Yoksa "Biz 2035'de burada olmayacağız!" mı diyorsunuz?
Ben bu işi bilen biri olarak, sadece ülkem için 20 yıl başta Sanayi Bakanlığı, her platformda bağırıp durdum. Kimse dinlemedi.
Sizden halisane cevaplar bekliyorum. Ülkemiz vatandaşlarının (en azından daha bilgili bir bölümünün) merak ettiği, ülkemiz için hayati bulduğu sualler bunlar. Lütfen bana kamuoyu adına cevap yazınız; açıklama yapınız, görevinizdir bu!