İleride soracaklar: “Bu ülkeye demokrasi nasıl geldi?”
İleride cevaplayacaklar: “Paket, paket geldi. Öylesi daha hesaplı oluyormuş.”
“İleri demokrasinin beşiği olduğu sık sık hatırlatılan ülkemizin neden hala bir paket daha demokratikleşmeye ihtiyacı var ki?” sorusu kafaları karıştırsa da safları sıklaştırarak toplandık ve heyecanla meşhur paketin açılmasını bekliyoruz.
Kimimiz “daha ne olsun!” diyecek, kimimize ise yetmeyecek.
Paketle ilgili umutlarımızı, hayallerimizi, isteklerimizi biliyoruz ama başbakanın canı bu defa hangisini vermek isteyecek onu bilmiyoruz.
Söylenenlere göre hükümet yetkililerinin bir nikaha yetişmesi gerektiği için demokratikleşme paketine son halini vermeleri önümüzdeki haftaya ertelenmiş.
Öyle söyledi başbakan yardımcısı. Nikaha gitmeleri gerekiyormuş.
Yapacak bir şey yok, nikahta gerçekten keramet var mı yok mu önümüzdeki haftayı bekleyip göreceğiz.
Bir adamın canı ne kadar isterse o kadar vereceği bir demokrasi anlayışının kerameti ne kadar olursa o kadar olacak işte.
O istediği zaman, onun istediği kadar.
Ben buna benzer bir cümle hatırlıyorum bir yerlerden ama o konunun emin olun ki demokrasiyle pek bir ilgisi yok.
Bir dakika, yoksa var mıydı?
Neyse öyle ya da böyle her şeyin demokrasiyle ilgisi vardır. Ya da demokrasinin her şeyle ilgisi vardır. Ya da demokrasi nikahtan sonra açılan bir pakettir, bilemeyeceğim şimdi.
Aslında ben ve konu bu hale geldiğimize göre artık “benim bir nikaha yetişmem lazım” demenin tam sırası. Okuyucu da hak verecektir, haklı olarak “şimdi değilse ne zaman?” diye soracaktır ama işte buna bile bir başbakan yardımcısı kadar hakkımız yok ne yazık ki. Yazı “paket” değil ki yarıda bırakıp nikaha gidelim.
Peki ya bu pakette hepimize din, dil, ırk ayırt etmeden acil durumlarda nikah törenlerine katılma hakkı da tanınırsa ne diyeceksiniz?
Belki o zaman şu bitmek tükenmek bilmeyen Erdoğan düşmanlığınızdan utanırsınız.
Demokrasi kahramanının bahşetmekten çekinmediği ama sizin küçümsediğiniz o demokratik nimetlerin değerini bilirsiniz.
Daha fazlasını istemeye hakkınız olduğunu düşünüp kendinizi komik duruma düşürmezsiniz.
Bu da Başbakanın demokrasiden ne anladığıyla ilgili şüphelerinizi gidermeyecekse niyetinizi sorgulamak zorunda kalırım. Bu da sizi kesmiyorsa ya darbecisinizdir ya da barış düşmanı.
Sevin Başbakanı. Zaten yakında yasası da çıkar.
Onu hiç anlamaya çalışmıyorsunuz, gözümden kaçmıyor.
“İçinde empati olmayan demokrasi mi olur Allah aşkına?” diye sorun bir kendinize.
Demokrasiyi biraz da kendinizde arayın.
Nefret etmeyin ondan.
Hem paketin sahibi o. Kızdırırsanız, küstürürseniz vermez ona göre.
Bir de sakın ha ona görevinin, paketteki demokratik hakların bağışlanması değil de bütün insanların doğuştan sahip olduğu haklarının kabul edilmesi olduğunu hatırlatmayın, leke sürmeye çalışmayın kahramanlığına.
Yoksa adamcağızın yaptırdığı yolların da mı hatırı yok? Dün Batman’da havaalanı mı vardı da şu adamdan nefret edebiliyorsunuz?
Her şeyi geçtim, “Eskiden oy için paket paket makarna, kömür verirlerdi, şimdi o paketlerde demokrasi var demokrasi!” derlerse ne söyleyeceksiniz?
“Anlaşılamayan nefretiniz sizleri bunu bile göremeyecek kadar körleştirdi mi?” sorusuna verebilecek bir cevabınızın olmaması da mı endişelendirmiyor sizi?
Bana kalırsa herkes bir an önce nerelerden nerelere geldiğimizi hatırlasın, şapkasını önüne koysun ve kendisinin haddini, başbakanının da değerini bilsin.
Hem siz kim oluyorsunuz da, anlatmasına bakılırsa 27 Mayıs’ı ucuz atlatmış, 12 Eylül’ün neredeyse tek mağduru olmuş, öyle görünüyor ki yakın zamanda Şili’deki askeri darbede de en büyük acıları kendisinin çektiğini iddia edebilecek birinin demokrasi tutkusundan şüphe edebiliyorsunuz?
Neye ne kadar ihtiyacınız olduğunu ondan daha iyi bildiğinizi mi sanıyorsunuz?
Şimdi susalım ve arada başka bir nikah töreni çıkmamasını umarak paketimizi beklemeye devam edelim.
Paket açılınca da öyle hep birden saldırmayalım, hakkımıza ne çıkarsa, başbakan bizlere neyi ne kadar layık gördüyse o kadarını, tıpkı bu paketin ne yazık ki son paket olmayacağını kavradığımız zaman yaptığımız gibi olgunlukla kabullenelim.
Onun ihtiyaçlarının, beklentilerinin, umutlarının, hesaplarının hepimizin geleceğinden daha önemli olduğunu aklımızdan çıkarmayalım. Her şeyin onun iki dudağı arasında olduğunu unutmayalım.
Allah onun iki dudağına zeval vermesin, oturup hep birlikte dua edelim.