Mısır’daki katliamı ve katilleri lanetlemeden söze başlamak tam anlamıyla vicdansızlık olur. O yüzden lafı hiç uzatmadan ve tabii ki hiç “ama” demeden “Kahrolsun darbe”, “Kahrolsun Sisi”. Kendi halkını öldüren alçaklara karşı çıkmamak, böyle bir vahşeti kınamamak, bu darbeye direnen cesur insanlarla en azından manen bir ortaklık kurmamak bırakın siyasi ölçüleri, her şeyden önce insani ölçüleri kaybetmek anlamına gelir.
“Er ya da geç bir Musa çıkar” ve eli kanlı darbecilerden, polisiyle ve askeriyle silahlarını kendi halkına doğrultan katillerden bunların “hesabını sorar”.
Mısır’la ilgili gerçek budur ve bu duruştan uzaklaşan herkes de demokrasiden ve insanlıktan uzaklaşır bana kalırsa.
Ama Mısır’daki darbenin Türkiye’deki insanların vicdanlarında ve zihinlerinde yarattıkları acılardan “demokrasiyi lanetlemek” için bir çıkar umanların, demokrasiden uzaklaşan yolları inşa etmek için Mısır’daki darbenin kanlı izlerini kullanmaya uğraşanların, her olaydan demokrasiden vazgeçmek için bir bahane çıkartmaya çalışanların ürkütücü çabalarına karşı durmak da ortak görevimiz.
Mısır’da Sisi’nin demokrasiye indirdiği darbeye demokrasiyi lanetleyerek karşı çıkan “orantısız zeka” üzerine de mutlaka konuşmamız gerekir.
Mısır meydanlarında yaşanan katliama karşı Batı ülkelerinin “vurdumduymazlığını” eleştiren başbakan ve hükümet yetkililerinin, haklı oldukları bu eleştirileri yaparken demokrasiyi sorgulanır hale getirme çabalarını da görmezden gelemeyiz.
Başbakan Erdoğan’ın, Batı’ya Mısır konusunda “sitem ederken” yaptığı “Samimi davranmazlarsa, ben inanıyorum ki artık demokrasi dünyada sorgulanmaya başlayacaktır. Buna biz de dahiliz” gibi insanı hala hayrete düşürebilen açıklaması ve gerek Bekir Bozdağ’ın, gerekse Egemen Bağış’ın Batı ülkelerinin, Mısır konusunda bir an önce harekete geçmezlerse bir daha artık demokrasiden bahsedemeyeceklerini vurgulamaları bizleri gelecekte ciddi bir “tehlike”nin beklediği anlamına geliyor sanırım.
Mısır konusunda Batı ülkeleri her zamankinden daha fazla eleştiriyi hak ediyor olabilir. Fakat demokrasinin gereksiz bir şey olduğunu, hiçbir işe yaramadığını söylemek sizi Sisi’ye ve taraftarlarına tahmin etmediğiniz kadar yaklaştırmaktan başka bir işe yaramaz.
Mısır’da katledilen demokrasiye sahip çıkmaya çalışırken kendi ülkendeki demokrasiden zaten Batılılar da “beceremiyor” diye vazgeçmeyi göze almak, insanlara “Bahsettikleri demokrasi bu işte” demek başımıza hayal ettiğimizden de büyük sorunlar açar.
Batılıları eleştirirken “Demokrasi sorgulanmaya başlayacaktır” diye aniden hedefi saptırıp demokrasiye ateş açmak, “kahrolsun Sisi, kahrolsun demokrasi” pankartları altında yürümek, demokrasiye ihanet ettiği için eleştirdiğimiz Sisi’yle demokrasiyi bir anda “özdeşleştirme” kurnazlığına sapmak, bir türlü gerçeğine sahip olamadığımız demokrasinin kırık dökük olanından bile duyulan memnuniyetsizliği ortaya koyuyor.
Mısır’da Batı’nın yeterince demokrat davranmadığına kızdıkları için demokrasiyi sorgulayacaklarmış. Peki bırakın Batı gibi “yavaş hareket etmeyi”, darbeyi en başından itibaren destekleyen Müslüman ülkeler için ne diyeceksiniz o zaman? Onları değil de Müslümanlığı mı suçlayacaksınız? Müslümanlığı mı sorgulayacaksınız? Bu sorgulamaya “biz de dahil” olacak mıyız?
Yaşanan bu acılar karşısında Batı ülkelerinin demokrasiyi işlerine gibi geldiği gibi yorumladığını iddia etmek, bu defa demokrasiye aykırı davrandıklarını söylemek başka bir şey, bütün bu olanların demokrasinin “suçu” olduğunu iddia etmek ve demokrasiye o kadar da ihtiyacımız olmadığını zihinlere yerleştirmeye çabalamak başka.
Demokrasiye herkesin ihtiyacı olduğunu artık kavrayabilmek, kimseler tam olarak hakkını veremiyor olsa bile demokrasiden vazgeçmeyi düşünmenin bu ülkeye barışı da huzuru da getirmeyeceğini unutmamak gerekir.
O yüzden gücümüz yettiğince “Kahrolsun Sisi”, “Kahrolsun darbe” diye bağıralım ama “Yaşasın demokrasi” diye bağırmaktan da asla vazgeçmeyelim, Sisi’ye öfkelenmemizin nedeninin onun halkına ve demokrasiye ihanet etmesi olduğunu bize unutturan kuşkulu hafıza boşluklarına düşmeyelim.
Sisi, demokrasinin değil darbeciliğin rezilliğini gösterdi.
Darbeye kızıp demokrasiyi suçlamak, insanı Sisi’nin düşmanı değil müttefiki yapar.
Tabii, demokrasinin kenara bırakıldığı bir “tek adam düzeni” hiç akıllarından çıkmayanlara değil sözüm, mevzu “tek adamlıksa” demokrasi teferruat çünkü onlara.