Nâzım Hikmet 1954 baharında Budapeşte'de, Tuna Nehri'nde bulunan Margit adasında kalırken, okullarınca seçilen birkaç öğrenci, 16 Nisan'da kendisini ziyaret eder. Öğrenciler ayrılırken Moskova'daki akranlarına iletmesi için yazılan mektupları şaire teslim ederler (S. Develioğlu, Nazım'ın Macar Toprağı, İletişim Yayınları, İstanbul, 2004, s.77-80).
Çocuklardan birinin, şairin oğlu Memed'e iletmesi için yazdığı mektup, bilindiği gibi
"Çocukken postacı olmak isterdim.Muradıma, Macaristan'da erdim, ellisinde.Çantamda bahar.Çantamda Tuna'nın pırıltısıyla, kuş cıvıltısıyla,taze çimen kokusuyla dolu mektuplar.Moskova'ya Budapeşte'den, çocukların çocuklara mektupları."
dizeleriyle "Postacı" şiirinin esin kaynağı olmuştur.
"Moskova'da mektupları birer birerkendim dağıtırım adreslerine.Yalnız Memedimin mektubunu götüremem yerine,hattâ yollıyamam.Nâzım'ın oğlu,haramiler kesmiş yolu, mektubumu vermezler."
Dizeleriyle şiirini bitirerek 1954 Mayısı'na tarihler.
Peki diğer mektuplar nelerdir, kimdendir?
"Nâzım Hikmet'in Ellerinin İzinde" adlı kitabım üzerinde binden fazla kitapla haşır neşirken, Nâzım Hikmet'in Türkmenistan'da 1956 yılında yayımlanmış iki şiirlik "Posta Güvercini" adlı kitabında, biri "Postacı" olmak üzere "Posta Güvercini" adında hiç tanıdık olmayan bir şiiriyle daha karşılaşmıştım.
Türkiye'de varlığı bilinmeyen "Posta Güvercini"nin Rusça çevirisinin Moskova'da, 1 Haziran 1954 tarihli Pionerskaya Pravda gazetesinde, Türkçe'sinin ise Bulgaristan'da, 4 Ağustos 1954 tarihli Eylûlcu Cocuk adlı dergide yayımlandığını dikkatli bir araştırma sonucunda öğrendim. Arkadaşım Fikriye Bulunmaz ve Nesrin Sipahi Kıratlı'nın özverili yardımlarıyla 1 yıl sonra şiirin Türkçesine de ulaşabildim.
Hece ölçüsüyle yazılmış, Türkçesi yirmi beş dörtlük olan şiirin yirmi altı dörtlükten oluşan Türkmence ve önemli Sovyet şairlerinden Samuel Marşak'ın yaptığı Rusça çevirilerinde, küçük de olsa önemli sayılabilecek farklılıklar bulunmakta.
Henüz başka bir yayında rastlamadığım şiir, şairin memleketinde 66 yıl sonra ilk kez gün ışığına çıkıyor (Eylûlcu Cocuk'ta, "Posta Güvercini" adlı şiirin bulunduğu aynı sayfada "En küçük okuyuculara" başlığı altında, Nâzım Hikmet'e aitliğini henüz kesinleştirmediğim "Bil Bakalım!" ve "Olur mu Bu?" adlı iki çocuk şiiri daha vardır.). Hece ölçüsüyle yazılmış, Türkçesi yirmi beş dörtlük olan "Posta Güvercini"nin yirmi altı dörtlükten oluşan Türkmence ve önemli Sovyet şairlerinden Samuel Marşak'ın yaptığı Rusça çevirilerinde, küçük de olsa önemli sayılabilecek farklılıklar bulunmakta.
Şiir ayrıca aşağıdaki linkten de dinlenebilir:
Uçan posta güvercinininGagası nar çiçeği alı,Kanatları var, kuyruğu varAyakları sanki kınalı.
Eğer konarsa bu güvercinYol kenarında gül dalına,Güller solup aşağı düşmezAçarlar yine al alına.
Şüphesiz ki Nâzım Hikmet'inNe kanadı, ne kuyruğu var.Ve üstelik ufak değilimGül dalına konacak kadar.
Ben değilim posta güverciniUmudum yok uçacağımdan,Lâkin duydum onun sevinciniBudapeşte'ye vardığım zaman.
Margit adasında, çocuklar-Macaristan'ın kızı, oğlu,Size mektuplar gönderdilerÇantam bu mektuplarla dolu.
Elbette açmadım onlarıHakkım yoktu, yapmadım bunu,Fakat bana her piyonerOkudu kendi mektubunu.
Neler yazmış piyonerlereKardeş memleketten piyoner?Bunlar Sovyet çocuklarınıElbette alâkadar eder.
Yüzünde ciddiyet okunanBir piyoner Endre Sutson,Bütün yüreğini vererekBakın size neler yazıyor:
"Macar piyoneri, sizlereTuna'dan selam gönderiyor,Sovyet piyoneri daimaHepimize örnek veriyor.
Fakat herkese örnek olmakHiç de kolay değil şüphesiz,Yoldaşlar, al bayrağınızıKaldırın en yükseklere siz!"
Bakın küçük Alitse HorvatSize nasıl hitab ediyor:"İşim çok. Sınıf, gazeteyiBana emanet etti, diyor.
Çocuklar, makaleyi sık sıkDeğiştirmemi istiyorlar,Yoksa duvar gazetemizdeMateryaller kötü, diyorlar.
Hem bana bir isim taktılar:Emsali görülmemiş haylaz!E, makale nerede bulayım?Lütfen, nasihat verin biraz."
Piyoner, oku, yardım düşünSöyle çaresini bu işin,Biz de bir yandan okuyalımMektubunu Mariya Kiş'in:
"Boyunbağımız bayraktırYürüyoruz ileriye biz,Nasıl mertçe yürüdülerseKırk sekizde dedelerimiz."
İşte Şandor'un satırları:"Evvelce efendiler vardı,Ve futbol oyununu yalnızOnların çocukları oynardı.
Şimdi ise biz oynuyoruzArtık halk sporu oldu futbol,Dün bizim mektep sahasındaTek başıma attım iki gol.
Siz Macaristan takımınınŞanını duydunuz herhalde,Elbet ben de oynıyacağımMillî takımda, istikbalde.
Ve son olarak birkaç satırPoloni'nin de mektubundan:"Bilmem ki ne zaman gelecekMoskova'yı göreceğim an?
Şimdi açlık yok, kuraklık yokMacaristan toprakları hür,Bunlar için her şeyden çokSovyet Ordusuna teşekkür!"
Yoldaşlarım! Bu mektuplardanVerdiğim parçacıklar yeter,Daha fazla verecek olsamBelki beni tenkit ederler.
Halbuki benim posta çantamMektup dolu ağzına kadar,Fakat bunların hepsi içinGazetenin sayfaları dar.
Fakat duyduğum saadetiMümkün değil anlatmak dildenÇünkü onlar ve sizler içinPosta güvercini oldum ben!
Şüphesiz ki Nâzım Hikmet'inNe kanadı, ne kuyruğu var,Ve üstelik ufak değilimGül dalına konacak kadar.
Lâkin uçuruverdi beniÇelik kanatlı motor, yaman,Bir güvercin sevinci duydumAk Tuna'yı geçtiğim zaman.