Eski Başbakan Davutoğlu'nun kendisine hain denilmesine sinirlenip; 'terörle mücadele konusunda defter açılırsa ... Bir çok insan insan yüzüne çıkamaz' demesi iyi oldu hayırlı oldu... Bu sayede defter açma geleneği başlar diye küçük de olsa bir umut doğdu...
Çünkü açılması gereken o kadar çok defter var ki... Defter açalım diyen Davutoğlu'nun cevap vermesi gereken o kadar çok soru var ki... Sondan başlayalım...
Mesela... 29 Nisan 2016 tarihinde toplanan AKP MKYK teşkilatlara atama yapma yetkilerini elinden aldı ya... Bu işi Saray adına kim örgütledi? Biliyor mu, açıklar mı?
Mesela... Önce kararın altına ilk imzayı kendisinin atacağını söyledi sonra Saray'a gitti, Cumhurbaşkanı'yla görüştü, kongreye gitme kararı aldığını kendisinin aday olmayacağını ilan etti...Erdoğan'la ne konuştu? Erdoğan ona ne dedi; o Erdoğan'a ne söyledi?
Mesela... MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı neden milletvekili yapmak istedi... Fidan'a bakanlık mı vaat etti... Cumhurbaşkanı karşı çıkınca neden hiçbir şey olmamış gibi davrandı? Cumhurbaşkanı, Fidan için ne dedi?
Mesela... 28 Şubat günü Dolmabahçe'daki Başbakanlık Ofisi'nde Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, İçişleri Bakanı Efkan Ala, AKP Grup Başkan Vekili Mahir Ünal ile HDP İmralı heyetinde ( Apo ile görüşme) yer alan HDP milletvekilleri Pervin Budan , İdris Bayülken Sırrı Süreyya Önder mutabakata vardılar... Cumhurbaşkanı 20 gün sessiz kaldı... 20 Mart'ta gazetelerden öğrendiğini mutabakata katılmadığını söyledi... Çözüm süreci darbe yedi... Veya nokta konuldu... Cumhurbaşkanı ile aradaki 20 gün boyunca bu konuyu hiç konuştu mu? Cumhurbaşkanı karşı olduğunu açıklayınca bakanlarını neden savunmadı/savunamadı? Dolmabahçe mutabakatını destekliyor muydu? Yoksa kendisinin de haberi yok muydu?
Mesela... Yolsuzluk yaptıkları, rüşvet aldıkları iddia edilen eski bakanlar Muammer Güler, Zafer Çağlayan, Eğemen Bağış ve Erdoğan Bayraktar için Meclis'te oylama yapılmadan önce 'Yüce Divan' da yargılansınlar, aklanıp gelsinler' görüşünü savunmuştu... Cumhurbaşkanı bu görüşe karşı çıkınca partisinin milletvekilleri onu değil, Cumhurbaşkanı'nı dinledi... O an ne hissetti? Saray'a gidip Cumhurbaşkanı'na bir şey söyledi mi? O bakanların yolsuzluk yaptığına rüşvet aldığına inanıyor mu?
(Buraya bir parantez açayım... O dönem AKP'yi savunan yazarlar bunun yolsuzluk susturucusu takılmış darbe girişimi olduğunu söylediler... Ortalık yatışınca, Fethullahçıların hükümeti devirme operasyonu atlatılınca AKP'nin o bakanlardan hesap soracağını, bu işi kendilerinin halledeceğini söylüyor/yazıyorlardı... Arşivler duruyor... Aradan beş yıl geçti o bakalar için dosyalar hala açılmadı... Soru şu; o bakanlar rüşvet yedi mi yemedi mi, o bakanlar yolsuzluk yaptı mı yapmadı mı? İçlerinden biri büyükelçi olmaya hazırlanıyor da!)
Mesela... CHP ile koalisyon kurma toplantısında tam Kılıçdaroğlu ile el sıkışacakları sırada Saray adına komisyonda bulunan Ömer Çelik'in istikşafi görüşme önerisini duyunca ne hissetti? Toplantı çıkışında Çelik'e bu ne demek diye sordu mu? Saray'ın talimatıyla görüşmelerin oyalamaya dönüştüldüğünü anladığında tepki gösterdi mi? Cumhurbaşkanı ile konuştu mu?
Mesela... MHP ile koalisyon kurmak için masaya oturduğunda Bahçeli'nin bütün önerilerini reddedeceğini biliyor muydu, sürpriz mi oldu?
Sorularım bu kadar...
Bakın daha, Suriye konusuna girmedim... Suriye politikasının mimarı sayılır...
Bakın daha, başbakanlığı döneminde yaşanan Suruç katliamını sormadım...
Bakın daha, 104 vatandaşımızın öldüğü Ankara Gar'nda patlayan canlı bombaya değinmedim...
Bakın daha, 7 Haziran seçimiyle 1 Kasım seçimi arasında yaşanan terör olaylarından bahsetmedim...
Bakın daha, 50 kişinin öldüğü 6/7 Ekim olaylarını sormadım...
Bakın daha, can alıcı konulara temas etmedim...
Onları da soracağım ama şimdilik cevap verebileceği makul sorular sordum... Önce açıklaması daha kolay tek ortalı defterlerden başlayalım sonra iki, üç, dört ortalı defterlere geliriz...
Hele bir başlayalım...