2019’un son günü insanlar bazı soruların yanıtını arıyor. Mesela 2020 yılında seçim olacak mı? Mesela kim kimle kol kola girecek, kimler kimlerle ittifak kuracak? Mesela Kanal İstanbul yapılacak mı? Mesela dolar kaç lira olacak? Mesela işsizliğe çare bulunacak mı? Mesela Suriyelilere vatandaşlık mı verilecek ülkelerine gönderilmenin yolları mı aranacak?
Ama en önemli soru şu: Libya’ya asker gönderecek miyiz? Askerimiz Libya çöllerinde savaşa girecek mi? Zihinlerde daha çok soru var ama en önemlisi bunlar.
Bir bölümüne bugün bir bölümüne de yarın yanıt aramaya çalışalım.
Şunu hemen belirtelim. İktidar (Cumhurbaşkanı) Libya’ya asker göstermekte kararlı. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu dün CHP ve İyi Parti'ye giderek destek istedi. Aradığı desteği bulamadı. Bulamadı ama Cumhurbaşkanı asker gönderme tezkeresini Meclis’e gönderdi. Perşembe günü olağanüstü toplantıda görüşülecek.
Muhalefet karşı çıksa da sonuç değişmez; AKP - MHP oyları yetiyor .
Askerimiz Libya’ya gidecek.
Yanıt vermedikleri soru şu:
Türk askeri Libya’ya Fayiz el Sarac liderliğindeki Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin arkasında olduğunu resmen göstermek için mi gidecek yoksa General Hafter Kuvvetleri'yle savaşmak için mi?
Yani geri planda mı duracak, sıcak bölgeye mi gidecek?
İktidar yanlıları, Libya’da dengenin sağlanmasının şart olduğunu, barış için Sarac hükümetinin Berlin konferansına güçlü gitmesi gerektiğini söylüyor. Bunun için asker gönderilmesini savunuyorlar.
Ama mesele bu kadar basit değil. Göndereceğimiz askeri güç ne kadar olacak? O askerler orada ne kadar kalacak?
Çünkü, önünde sonunda Hafter güçleriyle, paralı askerlerle savaşmak zorunda kalacaklar!
Orası Suriye gibi değil.
Suriye’den daha da karışık. Dikkatinizi çekerim; Suriye’de sınırımızın hemen ötesine Barış Pınarı Harekâtı yaptık sonucu ne oldu? 145 kilometre genişlikte, 30 kilometrelik derinlikteki bir alanda hakimiyet sağladık, ya gerisi.
YPG/PKK unsurları tampon bölgeden çekildi mi? Münbiç’i boşalttılar mı? ABD, YPG/PKK’nın elindeki ağır silahları topladı mı?
Hayır.
Orada bile sonuç alamadık. Sınırımızın dibinde!
Libya’da ne yapacağız?
Dışişleri Bakanı Libya’ya asker gönderilmesini anında millî mesele ilan etti, millî menfaatler kapsamına soktu. Belki de gönderilmemesi millî menfaatimizdir.
Ankara, askeri güçle Sarac hükümetini ne kadar ayakta tutacak? Ne kadar ayakta tutabilir? O hükümetin ayakta kalması için kaç şehit vereceğiz?
Yeri gelmişken hatırlatayım. 2011’de Libya’da ayaklanma başlayınca muhaliflere bavullara para koyup göndermiştik. Bingazi’ye 300 milyon dolar yollamıştık. Ne oldu o paralar! Kimlere gitti?
"Ankara’nın o gün izlediği politika yanlıştı" diyenlere sorum şu: Bugün izlediği politikanın doğru olduğunun garantisi nerede?
Hep söylüyorum, iç savaşa girmek kolay çıkmak zordur. Aman çöle saplanıp kalmayalım da!
Bağlantılı soruya geçersek...
Doların da ,enflasyonun da seyri biraz da buna bağlı. İç gelişmeler ağırlıklı ama Libya yarın öbür gün ikinci Suriye olursa... Gemilerle, veya uçaklarla binlerce Libyalıyı Türkiye’ye taşımak zorunda kalırsak... Suriye’de olduğu gibi askeri harcamalar milyar dolarları bulursa... Suriye gibi bütçenin üzerine ikinci bir yük daha binerse...
Dolar da zıplar, enflasyon da azar, işsizlik de tavan yapar.
İktidar (Cumhurbaşkanı) istihdam yaratmak, büyümeyi desteklemek, atıl kalan makine ve ekipman parkuruna iş üretmek, inşaat sektörünü canlandırmak adına Boğaziçi’ne alternatif kanal açmak istiyor.
Sadece kanal açılmayacak, köprüler yapılacak, gökdelenler dikilecek, AVM’ler yapılacak. Şehircilik Bakanı’nın dediğine göre kent kurulacak. ÇED raporuna göre en büyük gelir gayrimenkulden sağlanacakmış!
En büyük alıcı da Araplar olacak. Zaten arsaların büyük çoğunluğunu üç Arap şirket kapatmış. İddiam şu; Kanal İstanbul yapılırsa oraya kurulacak kent Arap kenti olur. Kanal İstanbul da Araplara boğaz olur.
Cumhurbaşkanı isteseniz de istemeseniz de yapacağız diyor. Diyor ama finansman nasıl sağlanacak? Yine Cumhurbaşkanı "Ya yap-işlet-devret modeliyle ya da millî bütçeden harcayarak yaparız" diyor.
Bana göre ikisi de zor.
Yap-işlet-devret projesine girecek yerli-yabancı konsorsiyum bulmak zor.
Bütçeden yapmak da imkansız. Zaten bütçede böyle bir kalem yok daha da ötesi hazinede para yok.
Kanal İstanbul şimdilik askıda derim. Propagandası yapılır ama kazma vurulmaz.
Ha vurulur vurulmasına, temel atılır atılmasına ama o temeller rahmetli Erbakan’ın attığı temeller gibi olur!