Seçim 2022'de mi olur, iktidar 2023'ün haziran ayını bekler mi; soru işareti. Tahminim; 2022'nin sonbaharında sandığı önümüze koyacaklar.
Gerekçem de şu: Kış ayları sert geçer, zorlu geçer. Ekonomik olarak insanları zorlar, iklim olarak yıpratır. Doğa şartları nedeniyle sebze-meyve fiyatları artar, gıda enflasyonu cüzdanları küçültür.
Yazın gıdada fiyatlar düşer, masraflar azalır (en azından doğalgaz ödemesi olmaz) turizm nedeniyle ülkeye para girer, iklim nedeniyle de insanlar rehavete kapılır, kışın zorlu şartlarını veya kendisini bekleyen zorlu ayları düşünmez. Düşünmek istemez.
Bu sebeple iktidarlar sonbahar seçimini tercih ederler…
Seçim için 2022 yılının sonbaharını işaret etme nedenim bu…
Peki iktidar; AKP'si, MHP'si, daha doğrusu yürütmenin tek adayı Recep Tayyip Erdoğan nasıl bir kampanya yapacak?
Seçmene ne diyecek?
Ne vaat edecek?
Kendine oy vermesini nasıl sağlayacak?
Herhalde ekonomiyi konuşarak değil... Herhalde 2023 hedeflerini tutturduğunu anlatarak değil… Herhalde insanları zenginleştirdiğini söyleyerek değil…
Bu konulara girmez bile.
Nasıl girsin ki… Önceki gün mutlak iktidarının üçüncü yılıydı. Ülkeyi tek başına yönettiğinin üçüncü yıldönümü…
Mutlak iktidarı başladığı gün dolar 4 lira 5 kuruşmuş şimdi 8 lira 70 kuruş. Altının fiyatı üç yılda yüzde 177 artmış. Köprü geçiş ücretleri yüzde 309 artmış. Ekmeğe yüzde 68.8 zam gelmiş, tavuk eti yüzde 87.8 oranında artmış gerisi saymamayım.
Bu büyük ekonomik kriz kolay kolay geçmez. Enflasyon inmez, faizler düşmez. (Faizi yine yukarıdan gelen emirle düşürürler mi? Aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemeye ne denir?)
Kur gevşemez, işsizlik azalmaz, istihdam artmaz, kişi başına gelir artmaz…
Kısaca ekonomi batık halde. Seçime kadar düzlüğe çıkamaz!..
Dış politikada yapılanların ekonomiden farkı yok. Suriye'de batağa saplanmış haldeyiz. Çıkmak istesek bile çıkamıyoruz. Esad'ı devirmek uğrana 50 milyar dolar harcadık. 5 milyon Suriyeli Arap vatandaşımız oldu, onlara bakıyoruz. Esad'ı devirmek için ÖSO adında ordu kurduk. Binlerce kişiye dolarla maaş ödüyoruz. İdlib'de şeriatçıları korumak için asker bulunduruyoruz. Milyar dolar akıtıyoruz…
Afganistan'da para için veya ABD ile ilişkileri düzeltmek adına çok riskli bir görev üsleniyoruz. AB ile papazız, dünyada sevenimiz kalmamış.
Erdoğan meydanlara çıkıp ne söyleyecek?
Ne söyleyeceği, kampanyasını hangi zemine oturtacağı belli oldu. Yandaş yazarları kalem oynatmaya başladı.
Diyorlar ki;
"Kılıçdaroğlu iktidara gelirse PKK rahat edecek, onun Ankara bürosu gibi çalışan HDP de kurtulacaktır. Babasının hayrına CHP'yi desteklemiyor. Ordumuz Kuzey Irak ve Suriye'den çekilecektir.
Kaybettikleri zeminleri yeniden kazanacaklar.
Ve yeniden birtakım Kürt belediye başkanlarının 'özyönetim' adını verdikleri 'yerel bağımsızlık' denemeleri başlayacak… Sonra da birleşmek üzere..."
Anlaşılan seçim kampanyasının ana ekseni bu. CHP daha doğrusu Millet İttifakı gelirse "PKK yeniden sahneye çıkar, 1990'lı yıllara döneriz. Terör azar, Güneydoğu ülkeden kopar, ABD'nin desteğiyle Kürt devleti kurulur, bağımsızlığımız gider." diyecekler.
Gece gündüz bunu söyleyecekler.
Ama daha önce söylediler… Yerel seçimlerde "İstanbul'u, Ankara'yı, Adana'yı, Antalya'yı HDP'nin de desteklediği CHP adayları kazanırsa zabıta memurlarının tamamı PKK'lı olacak" dediler.
Seçmen inanmadı… Seçmen pirim vermedi…
PKK da belediyelere çöreklenmedi. Veya çöreklenmesine izin verilmedi.
O halde neden aynı teraneyi sürdürsünler ki?.. Seçmene inandırıcı gelmiyor, seçmeni etkilemiyor.
Tamam da seçmeni terörle korkutmak dışında söyleyecek başka sözleri yok ki…
Mecburlar, elleri mahkûm…
Korkutma kampanyası başladı bile.