Moskova anlaşması mı diyelim, Moskova mutabakatı adını mı verilim, Erdoğan-Putin el sıkışmasının üç maddelik çerçeve metni diye mi okuyalım bilemedim.
Ertesi gün yayımlanan gazetelerin kahir ekseriyeti ateşkes manşetini attı. Televizyonlar da aynı yorumu yaptı, haber siteleri de..
Tartışma programlarının tek konusu buydu: Ateşkes ve ateşkes sonrası İdlib’de neler olacağı, bunun Suriye’nin tümünü nasıl etkileyeceği...
Ortak kanı; sahadaki fiili durumun masaya yansıdığıydı. Ama kimi bunu Ankara’nın büyük başarısı, akıllı askeri hamlelerle elde ettiği kazanımların sonucu olduğunu söyledi. Kimi de Ankara’nın daha doğrusu Erdoğan’ın fiili durumu kabul etmek zorunda kaldığını, Şam’a verdiği ültimatomu geri çektiğini iddia etti.
Yani kimine göre tam başarı vardı.
Kimine göre tam başarısızlık.
Bana gelince, ne düşündüğümü o gece sıcağı sıcağına kaleme aldım (Ankara Moskova’da havlu attı - 6 Mart).
O yazımda "madem sahadaki durumu kabul edecektiniz, Şam ordusu gözlem noktalarının gerisine çekilmezse, gereğini yaparız, kendi göbeğimizi kendimiz keseriz, kararlıyız, bu kararlılığımız tavizsiz kararlıktır diye efelenmenin anlamı neydi?" diye sormuştum.
Hâlâ soruyorum.
Gelelim şu ateşkes meselesine.
Gerçi üç maddelik mutabakat metninde ateşkes sözcüğü yer almıyor, tüm askeri faaliyetler durdurulacak deniyor ama bu ifadenin tek kelimelik anlamı; ateşkes.
Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’da Moskova’ya giderken amacının ateşkesi sağlamak olduğunu söylemişti.
Peki ateşkes sağlandıysa, ateşkes anlaşması kiminle kim arasında yapıldı?
Ankara ile Şam arasında mı? Yani Türk Silahlı Kuvvetleri’yle Suriye resmi ordusu arasında mı?
Ankara – Moskova arasında mı?
Suriye resmi ordusu ile Özgür Suriye ordusu, yeni adıyla Suriye Milli ordusu arasında mı?
Ateşkesin tarafları kim!
Ankara ile Şam ise Moskova arabulucu mu?
Ankara ile Moskova arasında ise Rus uçaklarının 36 askerimizi şehit etmesinin yarattığı savaş havasına son vermek için mi?
Suriye resmi ordusu ile Suriye Milli Ordusu arasında ise Erdoğan bir tarafın, Putin öteki tarafın hamisi mi?
M4 karayolunun güneyde ve kuzeyde altı kilometrelik güvenli koridor oluşturulmasına karar verildi. Bu güvenli koridora girmek kimlere yasak?
ÖSO’ya mı, başta HTŞ olmak üzere sayıları 20’ye yaklaşan cihatçı gruplara mı? Mesela, Şam ordusu altı kilometrelik güvenli alana girebilecek mi?
Türk ve Rus ortak konvoyu 15 Mart'tan sonra otoyol boyunca devriye gezecekse bu sadece cihatçı terör gruplarının sızmasını önlemek için mi olacak, Şam rejimini de kapsayacak mı?
Bir başka mesele; Rus heyeti bugün Ankara’da. Şam yönetiminin etki alanı içinde kalan Türk gözlem noktalarının geleceğini konuşacaklar. Cumhurbaşkanı yerlerinde kalacak dedi ama bir işlevleri de olmayacak. Kalırlarsa Rus askeri polisinin koruması altında nöbet tutacaklar.
Neye, kime karşı, hangi amaçla?
Yanıtını alamadığımız hayati bir soru daha var. Milli Savunma Bakanı Akar, birliklerimizin konumunu Rusya yetkililere bildirdik buna rağmen Rus uçakları vurdu demişti (36 şehit verdik).
Rusya Devlet Başkanı Putin, Türk askerinin orada olduğu bilinmiyordu, dedi ve taziyelerini iletti.
Taraflardan biri doğru söylemiyor.
Daha sert ifadeyle biri yalan söylüyor.
Rusya Devlet Başkanı mı?
TC Milli Savunma Bakanı mı?