İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, katıldığı bir televizyon programında tuhaf bir gösteri yaptı.
Elindeki kırmızı renkli bir dosyayı gösterdi ve şunu söyledi:
"Bu açılacak. Hani 'Yapanın yanına bırakmayacağız, yakasını bırakmayacağız' diyoruz ya... Bu bir FETÖROMAN. Ama bu gerçek bir FETÖROMAN. Yani Kılıçdaroğlu'nun FETÖ ile ilişkisini ortaya koyan. 32 basamak bir FETÖ ilişkisi. Türkiye Cumhuriyeti devletini boş beleş bir devlet zannedenler yanılırlar."
Dosyanın neden böyle kırmızı renkli olduğunu da böylece anladık.
"Kozmik" bir hava vermek istemiş ki bizim devlette böyle durumlarda tercih edilen renk kırmızıdır zaten.
Soylu'nun bu dosyayı televizyon kanalına getirmesinin nedeni, Kemal Kılıçdaroğlu'nun benim de anlamakta hâlâ güçlük çektiğim uyuşturucu kaçakçılığı – cari açık ilişkisi üzerine söylediği sözler.
Fakat dosyayı neden televizyon kanalına getirdi de bir savcıya vermedi, işte orası muallakta!
Darbe girişiminin bastırılmasından beri üzerinde en az durulan konu FETÖ'nün siyasi ayağı meselesi.
Erdoğan rejimi, hemen her kurumda yuvalanan, örgütlenen FETÖ'nün siyasette böyle bir işe kalkışmadığına inanmamızı istiyor.
FETÖ bağlantısı nedeniyle kovuşturulan, siyasetçi sayısı iki elin parmakları kadar ancak ediyor.
Soylu, kırmızı rengin yaratacağı gizemin ardına ne sakladıysa artık bunların Kılıçdaroğlu – FETÖ ilişkisini açığa çıkaracak belgeler olduğunu düşünmemizi istiyor.
İyi de FETÖ bir gizli örgüt olarak zaten takip altında. Kılıçdaroğlu için de böyle bir ilişkiyi kanıtlayan belgeler varsa o belgeler, kırmızı sosa batırılmış dosyanın içinde değil, savcılıklarda bulunan pembe karton dosyaların içinde olmalıydı.
Bu belgelerin kanıtladığı suç ilişkisini davaya dönüştürecek olanlar onlar çünkü.
Dosya, onların değil Soylu'nun elindeyse iki nedeni olabilir. Ya dosya boştur, Soylu gösteri yapıyor.
Ya da dosya doludur ama savcılığa vermeyerek elindeki belgeleri Kılıçdaroğlu'na şantaj yapmak için kullanıyordur.
Şantajı ne için yaptığını bilemeyiz. Belki aday olsun diye yapıyordur, belki olmasın diye.
Dosya savcılıkta değil de İçişleri Bakanı'nın elinde olunca akla başka bir şey gelmiyor.
Benim kişisel tahminim şudur ki Kılıçdaroğlu ile ilgili böyle kuvvetli belgeler vs. olsaydı bugüne kadar çoktan ortalığa dökülmüş, "Bay Kemal" savcının karşısına çıkarılmıştı.
Onun için dosyanın bir gösteri aksesuarı olmaktan ileriye bir anlamı olmadığı çok açık.
Sorun, böyle bir gösteriye tevessül edenin İçişleri Bakanı olması ve bunu siyaset yapmak zannetmesinde.
Elinde böyle gizemli dosyalar varmış gibi yaparak kendince birilerine de mesaj veriyor olmalı.
Daha önce milletvekilleri ile ilgili böyle dosyaları olduğundan söz etmişti.
Bir politikacının mafyadan maaş aldığı iddiasını diye getirmişti.
Kılıçdaroğlu'nu elinde gizli belgeler varmış gibi tehdit ederken asıl mesaj vermek istediği yer içinde bulunduğu parti ve o partideki birileri olmalı.
Buna daha önce de dikkat çekmiştim, bir kez daha altını çizmiş olayım.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun elindeki bütün dosyalar, yukarıda sözünü ettiğim kırmızı gösteri dosyası gibi değil.
Sayıları ondan fazla olan bazı dosyalar var ki içleri ağızlarına kadar dolu.
Bu dosyaları İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri'nde görevli müfettişler hazırladılar.
Dosyalarda bu iki belediyenin AKP'li başkanlar eliyle yönetildiği dönemlerde yapılan ciddi yolsuzluklar ile ilgili bütün belgeler var.
Hep derim, devlette bir şey kaybolmaz diye.
Nitekim belediyelerde de bu belgeler kaybedilememiş ve müfettişlerce ele geçirilmiş.
İçişleri Bakanı Soylu, bu dosyaları belediyelerin elinden aldı. "Ben de araştıracağım" dedi.
Ben dediği kendisi değil tabii, İçişleri Bakanlığı müfettişleri.
Dosyaları aldığı günden beri gören olmadı.
Yargının bu halinde bile savcılara, hâkimlere güvenip dosyaları ortaya çıkaramadılar.
Artık içinde ne bilgiler, belgeler olduğunu siz hayal edin.
48 haftadır sorduğum sorulardan biri bu dosyaların akıbeti ve İçişleri Bakanı, bu dosyaların üzerine kaplan gibi yatmış, kimseye göstermiyor.
Bu dosyaların içinde ne var? Bu dosyalarda yazılan suçları Bakan Soylu niye koruyor? Siyasi çıkar peşinde mi yoksa o da bunlara ortak mı?
Kendisine gazeteci süsü veren ve bu özelliğiyle AKP medyasında bir dönem baş tacı edilen bir tip, iş adamı Sezgin Baran Korkmaz'dan (SBK), İçişleri Bakanı Soylu'ya verilmek üzere 10 milyon Euro istemişti.
Bu paranın kimler arasında paylaşılacağını ve paylaşım oranlarının ne olacağını tam olarak bilmiyoruz.
Bu çetenin başka iş adamlarından da Bakan ile görüştürme karşılığı para söğüşleyip söğüşlemediğini de doğru dürüst bir soruşturma yapılmadığı için bilemiyoruz.
Bu para kimler arasında, hangi oranlarla paylaşılacaktı?
SBK, "avanta almak için kendisine operasyon çekilirken bazı adamlarının içeride rehin tutulduğunu" söylemişti.
SBK'nın adamlarını rehin tutan güvenlik görevlileri, işe çıkarken abdestli miydiler, ceplerinde Ayetü'l Kürsi var mıydı?
Polisler yemin töreninde AKP marşı söylemişler miydi?
Burası "çokomelli" çünkü Bakan Soylu, göreve giden polisler için bu konuda çok titiz.
Adalet Bakanı Yardımcısı yapılarak ödüllendirilen bir savcı ile bir hâkim, olmayan bir MASAK raporunu gerekçe göstererek, Sezgin Baran Korkmaz'ın mal varlığı üzerindeki tedbiri bir an için kaldırdılar.
Böylece 150 milyon dolarlık servet bu sayede uçup gidiverdi.
Savcı ve hâkim yukarıdan bir talimat aldıkları için mi bunu yaptılar yoksa rüşvet mi aldılar?
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir politikacının mafyadan maaş aldığını açıklamıştı.
Sonradan anladık ki bu kişi AKP'li bir politikacı imiş.
Bu ismi bilen bir savcı da var, zaten bu isim onun elindeki bir dava dosyasında da yer alıyor.
Bir suçun işlendiğini öğrenen kamu görevlisinin bu suçu örtbas etmesi takibi gerektiren bir suç ama burada o takibi yapacak olan kişi ile suçu görüp örtbas eden aynı kişi!
Bu AKP'li politikacı kim? Mafyadan rüşvet alan politikacı niye korunuyor?
AKP'li olduğu için mi, aldığı parayı kul hakkı yemeden herkese eşit olarak dağıttığı için mi?
Kestane mevsimi de gelmişken tekrarlayayım: Kestane kebap, acele cevap!
Mehmet Y. Yılmaz kimdir?Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü. 12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu 1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı. Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı. 1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü. 2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi. 2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı. Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. "Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor. |