“O ses” ne kadar kaçarsan kaç, nereye gidersen git, gelip seni buluyor!
Kulağının içinden giremese bile söylediklerini okurken kulaklarında çınlıyor!
Türk olmak kolay değil ne de olsa.
Türklerin tarihi içinde bir minik toz zerresi kadar bir yer kaplamayacak bu döneme denk gelmiş olmak da bizlerin şanssızlığı olmalı.
Bin yıllık tarih içinde 16 yılın esamisi okunmaz aslında. Ama bizim küçük hayatlarımızda önemli bir süre.
Türkiye’nin ortalama yaşı 29’un biraz üzerinde, demek ki hayatımızın yarısı o sesin azarlarına maruz kalarak geçti.
Her neyse, yürüyüşten fırsat bulup T24’te günlük haberleri okurken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın seçimler ile ilgili sözlerini okudum.
Cumhurbaşkanı, eski futbolcu ya, belli ki o günlerden aklında kalan bir taktiği deniyor.
Önce penaltı varmış gibi kendini yere atıyor, sonra hakem penaltıyı vermeyince maçı hakem yüzünden kaybettiğini söylüyor.
Bakın ne diyor:
“İstanbul'da bindelerle oynanan bir oyun, yolsuzluklar var. Halkımın oyunu takip etmek onun sonucunu kovalamak durumundayım. 13 bine kadar oylar düşüyorsa burada bir yolsuzluğun olduğu apaçık ortadayken bunu kovalamayalım mı? Vatandaşım bana bu seçim yenilenmeli diyor. Dünyanın birçok yerinde yarım puanla olduğu yerlerde bile seçimler yenilenmiştir. Bugüne kadar konuşmadım, hep sustum. Artık yetti. Burada bir şaibe var, bu açık ortada. Yolsuzluk var. Gidelim millete milli irade nasıl bir karar veriyorsa başımız gözümüz üstüne deriz onu kabulleniriz. Ortada bir şaibe, yolsuzluk var. Bunun ortadan kaldırılması hem YSK'yı aklayacaktır hem de milletin gönlü ferah hale gelecektir. İstanbullu zaten 39 ilçenin 25 tanesini bize vermiş.”
Şimdi Cumhurbaşkanı diyor ki, seçim yolsuzluğu yapanlar o kadar salak ki İstanbul’un 39 ilçesinden 25’ini AKP’ye vermişler ama Büyükşehir’i vermemişler!
Yolsuzluk dediği şeyler, AKP ve MHP’nin iddiaları.
Ve o iddiaların palavra olduğu ilçe ve il seçim kurullarına yapılan itirazlar sırasında ortaya çıktı, yetmedi aynı itirazları YSK’ya da yaptılar.
Şimdi YSK’ya açık siyasi baskı yapıyor, YSK seçimi iptal ederse kendisini aklayacakmış!
YSK, bugüne kadar yaptığı uygulamaların hiçbir yerine sığmayan işler yaptı.
Kendisini aklayacak ise önce bunları aklamalı.
Seçime girmesine izin verdiği adaylar seçilince tuttu, mazbatayı ikinci gelenlere verdi.
Daha önce bu tür itirazların hepsini peşinen reddederken, AKP ve MHP’nin uyduruk itirazlarını ciddi ciddi değerlendirmeye aldı.
Bu seçimin üzerine gölge düşüren birileri varsa bu önce YSK sonra da asılsız iddialarla seçim sonucunu tanımama çabasına giren iktidar koalisyonudur.
Bir de diyor ki “bugüne kadar sustum, artık yetti!”
Kahkaha mı atsam, yoksa sadece bir Mona Lisa tebessümü ile mi karşılasam bilemedim.
Milli irade karar versin diyor.
“Uyan da balığa gidelim” diye bir söz var, seçim 31 Mart günü yapıldı, milli irade kararını verdi.
Bu YSK, bu seçimde en ufak bir kuşku bulabilseydi, seçimi çoktan iptal ederdi, bunu bilmiyor muyuz?
YSK, bugüne kadar işi oyaladı, iptal etmek için can atıyor ama iptale gerekçe göstermek için bir şey bulamıyor.
Bugün iptal için uyduracağı gerekçenin, gelecek seçimlerde başını çok ağrıtacağını biliyor.
YSK’nın sorunu bu.
Bir türlü tüküremiyor, yukarıda iktidar baskısı, aşağıda yıllardır düzgün işleyen bir sistemi bozan kurul olarak tarihe geçme olasılığı.
Ama artık deniz bitti, bugün yarın bir cesaret karar vermek zorunda, biz de izleyeceğiz, bizim işimiz de tarihe not düşmek.
***
Seçimi iptal ettirmek için her yolu deneyen iktidar koalisyonu, havuzlardan beslenen medya aracılığıyla da kamuoyu yaratmaya çalışıyor.
Dün bu gazetelerden birinde şöyle bir haber vardı:
“İlçe Seçim Kurulları’nın, YSK’ya utanç direnişi!” başlığını atmışlar altına da bir haber uydurmuşlar.
Habere göre, İstanbul’daki 39 ilçenin seçim kurulları, sandık başkan ve üyelerinin görevlendirilmesinde esas alınan kaymakamlık listelerini YSK’ya göndermemişler.
YSK da bu nedenle yasa dışı görevlendirmeleri bir türlü belirleyemiyormuş.
İnsan bir haber uydururken bunu hiç olmazsa kitabına uygun yapmalı.
Bu listeler ilçe seçim kurullarına kaymakamlıklardan geliyor.
Yani ilçe seçim kurullarının bu listeleri verip vermemesinin bir anlamı yok, listeler zaten hükümetin elinde.
İlçe kurullarının, YSK’ya direnmesi diye bir şey zaten söz konusu olamaz ama diyelim ki direndi, YSK o listeleri İçişleri Bakanlığı’ndan alabilirdi.
Ayrıca, ilçe seçim kurulları, kaymakamlıklardan gelen listelerden çektikleri kuraların sonucunu SEÇSİS’e girdiklerinde günlerden 22 Şubat, saatlerden de 15.00 idi.
Siyasi partilerin de bu listelere erişimi var. Başkanların ve üyelerin kim olduklarını o gün biliyorlardı.
Bu isimlere itiraz etmek için de 26 Şubat’tan, 1 Mart gününe kadar vakitleri vardı.
Ama bunu yapmadılar, seçimi kaybedince iptal ettirmek istiyorlar.