Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cuma günü resmi twitter hesabından bir mesaj yayımladı ve 'çalışan gazeteciler gününü' kutladı.
Şöyle yazmış:
"Çok sesli, etkin, herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan kamuoyunu bilgilendirme görevini yerine getirebilen medyanın varlığı, demokratik ve şeffaf toplumun olmazsa olmazıdır."
Bunu okuyunca küçük bir şok geçirdim tabii.
Recep Tayyip Bey’in, Erdoğan rejimine muhalif olabileceğini hiç düşünmemiştim.
Çünkü biliyoruz ki Erdoğan rejiminin en temel özelliklerinden biri 'kamuoyunu serbestçe bilgilendirmek isteyen medyaya' tahammülsüzlüktür.
Böyle olduğu içindir ki müteahhit havuzlarıyla beslenen tek sesli bir medya kurmaya yöneldiler.
Kamu bankalarının kredi olanaklarını, medyayı tek sesli hale getirmek amacına yönelik olarak kullandılar.
Erdoğan rejimi çok sesli basına karşıdır.
Hürriyet’teki köşemin kapatılması, bizzat kendisinin Aydın Doğan’ı telefonla araması sonucunda gerçekleşti. Kendimi çok önemsediğimden değil, bir örnek olay diye bunu yazıyorum.
Beni ve benim gibi düşünenleri bir yana bırakın, bir dönem kendisinin Başbakanlık müsteşarlığını yapan, milletvekili olduktan sonra bakanlık verdiği Ömer Dinçer’e bile tahammül edemedi.
Dinçer’in, İslam ahlakı üzerine yazdığı yazılar partide 'hassasiyet' yaratınca, yazdığı gazeteyi zor duruma düşürmemek için yazılarına son vermek zorunda kalmıştı.
Çünkü Erdoğan rejiminin derdi demokratik ve şeffaf bir yönetim değildir.
Bu arada AKP medyasına bir uyarıda da bulunmak isterim.
Erdoğan, mesajında şöyle bir şey de söylemiş:
"(Medyamızın) halkımızı doğru ve tarafsız bilgilendirme görevini layıkıyla yerine getireceğine inanıyorum."
Sakın ha!
Bunu yapmaya kalkışırsanız gelecek sene bugünlerde 'işten atılan gazeteciler gününü' kutluyor olursunuz.
***
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli FETÖ’nün siyasi ayağının hâlâ ortaya çıkarılamadığını söyledi.
Fethullahçı çetenin marifetlerinin '2004 yılından itibaren zirveye ulaştığına' dikkat çeken Bahçeli, "FETÖ bu tarihten sonra yer altından çıkıp, suç örgütü olarak aleni illegal faaliyet yürütme aşamasına geçmiştir" dedi.
'Aleni illegal faaliyet' nasıl bir şey, bunu tam kavrayamadım.
Bahçeli, zaman zaman çözülmesi zor böyle cümleler kurabiliyor ama bu oksimoronu anlamaya çalışmamıza da zaten gerek yok.
Bahçeli’nin sözünü ettiği sorun, iktidar ortağının hiç duymak istemediği bir konu.
Çünkü AKP yöneticileri, her yerde örgütlenen Fethullahçıların siyasette örgütlenmeyi ihmal ettiğine inanmamızı istiyorlar.
Siyasi ayağa bir türlü sıra gelmiyor olmasının nedeni budur.
Aslına bakarsanız Fethullahçıların, ellerinde AKP gibi uygun bir aparat varken enerji ve olanaklarının bir bölümünü muhalefet partileri içinde örgütlenmeye harcadığını varsaymak da gerçekçi değil.
O yıllarda iktidara hiç gelmeyecekmiş gibi görünen partiler için niye güçlerini harcasınlar?
Elbette bu örgütün doğası gereği muhalefet partilerini ihmal ettiğine de inanmamak gerek ama asıl büyük faaliyetin AKP içinde yürütüldüğüne inanmamız için de çok neden var.
Bir kere AKP Genel Başkanı da söyledi ki 'aynı menzili maksuda gittiklerine' inanıyorlardı.
AKP Genel Başkanı ve zamanın Başbakanı'ndan ne isteseler alabiliyorlardı. Unutmayalım ki bu iki taraf, HSYK seçimlerinde hiç yüzleri kızarmadan koltuk pazarlığı bile yaptılar.
AKP Genel Başkanı, kurulan kumpaslardan da haberdardı, uydurulan deliller ile hapislere atılan insanlardan da. Fethullahçı savcının altına Mercedes çeken de ben değildim!
MHP Genel Başkanı, siyasi ayak dışındaki bütün alanlarda mücadelenin etkin sürdürüldüğünü kabul ediyor ve siyasi ayağı soruyor.
Bence kendisi de bunun neden yapılamadığını en az bizler kadar biliyor.
Belli ki AKP iktidarda olduğu ve yargıyı böyle kontrol ettiği sürece sıra oraya hiç gelmeyecek.
Bahçeli bunu bildiği halde bu konuyu neden gündeme getirdi?
Ortağına bir şeyler mi ima ediyor?
***
AKP’li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, Şehircilik ve Mutlu Şehir Sempozyumu düzenlemiş ve bunun için 1 milyon 942 bin lira harcamış.
Şaşılacak bir durum değil.
Belediye olanaklarının böyle çarçur edilmesine ilk kez rastlamıyoruz.
Benim dikkatimi çeken katılımcılara hediye etmek için ısmarlanan sığır derisi çanta ve ipek Hereke halıları oldu.
Şartnameye göre sığır derisi çantaların astarları da süet olacakmış.
İhale dosyasında bir de şöyle bir ürün var: 'Özel olarak davet edilen misafirlerimize verilmek üzere 15 adet 35 X 45 ölçülerinde saf ipekten oluşan Hereke halısı.'
Sempozyuma Cumhurbaşkanı’nın eşi de davetliymiş.
Nitekim sempozyum sırasında çekilen bir fotoğrafta Emine Erdoğan Hanım en ön sıranın, orta koltuğunda otururken görülüyor. Bakanlar, milletvekilleri filan ona yakınlıklarına göre konumlanmışlar.
Belediye yetkilileri, eğer bu sığır derisi çantayı Emine Hanım’a armağan etmek için ısmarladılarsa büyük hata yapmışlar.
Değişik zamanlarda çekilen fotoğraflarından da açıkça görüyoruz ki Emine Hanım, böyle 'yerli ve milli' bir çantayı koluna takıp, sokağa çıkmaz.
O daha çok Chanel, Hermes, Victor and Rolf gibi markaları tercih ediyor.
Mendil büyüklüğünde ipek halıyı da kim ne yapacak, gerçekten merak ettim.
Hiç olmazsa seccade boyutlarında yaptırsaydınız da bir işe yarasaydı.