“- Kimsin sen? - Kimse değilim… - Tek şey yapmak için yetiştirildim. Ama uğruna savaşacak hiçbir şeyim yok. - Hiçbir şey yolumuza çıkamaz. Başladığım işi ben bitireceğim. - Ne olduğuna dair söylentiler var. - Doğru! Hem de hepsi…” Star Wars VII Fragmanından…
16 Aralık gecesini 17 Aralık’a bağlayan gece yarısı biraz yorgun biraz uykulu ama bolca heyecanlı bir ruh haliyle sinemada koltuklarımıza oturduk. Özellikle 70 ve 80 kuşağının yoğun olduğu filmin ilk seansında yukarıda yer verdiğim satırlar bilinçli bilinçsiz herkesin zihninden geçiyordu.
Biz kimdik? 90’lar ve ardından gelen 2000 kuşağıyla beraber burada bu dünyada ne yapıyorduk? Yarı orta yaş krizi yarı var oluşsal düşünceler derken ekranda sonsuz uzayda kaymaya başlayan yazılarla beraber bütün sorunlar kaybolup gitti ve beyaz perdeye kilitlendik. Bizimle aynı yıllarda yaşam sürmüş ve var oluş savaşı veren bir hikayeyi izliyorduk artık. Zaten beyaz perdenin büyüsü de bizi gerçek yaşamımızdan kurtarması değil miydi?
İlk bölümü 1977’de gösterime giren ve neredeyse küçük bir devletin bütçesi olabilecek 2 milyar 800 milyon dolar gelir elde eden Yıldız Savaşları serisinin ilk üç bölümünün ardından 1999 yılında gösterime giren 1 milyar 600 milyon dolar gelir kazanmasına rağmen büyük eleştiriler alan ikinci üçlemenin ardından son bölüm ölüm kalım savaşının final sahnesinde yerini almıştı.
Linç edilmemek için öncelikle belirteyim… Serinin son bölümünün konusuna ilişkin çok ayrıntı vermeden filmin felsefesine ve son bölüm çekilirken yürütülen mantık akışına dair birkaç kelam etme derdindeyim.
İlk altı filmin senaristi, yönetmeni ve yapımcısı George Lucas herkesin malumu olduğu üzere filmin tüm haklarını Walt Disney’e satmıştı. Disney yapım şirketi serinin devamına ilişkin gücü yapım Death Star misali patlamamasın diye doğru ellere (karanlık veya aydınlık olduğuna bakmaksızın) teslim etme kararı verdi. Star Wars’ı kurtarma görevi Lost dizisiyle parlayan Star Trek gibi benzer yapımlarda maharetini ispatlayan JJ Abrams’a verildi.
Birkaç satır önce değindiğim gişe gelirlerinden ve eleştirilerden haberdar olan Abrams, son bölümde izlerken anlaşıldığına göre göle mayayı yeniden çalarken ilk üçlemenin gücünü kullanmaya ve yeni bir başlangıç yapmaya karar verdi. Eski karakterlerin, sahnelerin gücü, sempatisi ya da artık geriye ne kaldıysa yeni üçleme için kullanılacaktı. Tanıdığımız ve sevdiğimiz karakterler, sahneler izlendi, incelendi ve Star Wars VII hem bir saygı duruşu hem de yeni kuşakların izleyebileceği yeni serinin başlangıcı olarak gösterime konuldu.
Star Wars’ın kaliteli ilk üçlemesiyle tanışamamış 2000’ler kuşağının filmle buluşmasını sağladı. Film ilk altı filmde seslendiği kitleye seslenmeye devam etseydi muhtemelen istediği başarıyı elde edemeyecekti. Çünkü o kitlenin büyük kısmı artık sinemaya gitmiyor. Sinemanın en büyük tüketicilerinin gençler ve genç erişkinler olduğu hepimizin malumu. Bu bağlamda film var olan kitle doğrultusunda tasarlanmış bir pazarlama başarısı. İlk altı filmin önemli sahnelerine göndermeler taşıyor, serinin hayatta katması için popüler kültürün vazgeçilmezi olan herkesin zihninde olan sahnelerden besleniyor. Öte yandan yeni karakterler sayesinde filmin sürekliliği de sağlanmış durumda. Yeni süte eski maya çalınmış özetle.
J. J. Abrams görevini (açıklanan ön satış rakamları ve eleştirilerde filmin aldığı yüksek puanlara bakılırsa) başarıyla tamamlamış durumda. Star Wars VII’de eski karakterlerle özlemimizi giderirken bir yandan yeni kuşağın yeni hedef kitlelerin kucaklandığı görülüyor. Darth Vader sevenler için, Han Solo sevenler için, Skywalker familyasının Brezilya dizisine dönen hikayesini sevenler için, teknolojik karakterleri sevenler için film hala keyif verici özellikler taşıyor. Öte yandan Latin, siyah ve kadın kitlenin daha fazla dikkatini çekebilmek adına serinin önceki bölümlerinin aldığı olumsuz eleştiriler dikkate alınarak yeni karakterlere hayat verilmiş durumda. Feminist (Rey ve Leia) ve liberal (karanlık taraftan vazgeçen ve ilk kez birey haline gelen siyahi Stormtrooper) kitlenin gönlünü alan bu karakterler şüphesiz filmin daha geniş bir kitleye hitap edebilmesini sağlayacak.
Star Wars serisini izlerken hep bir kafa karışıklığı yaşardım. Çünkü karakterleri, özelliklerini, geçmişlerini, amaçlarını aşağı yukarı bilmeniz veya tahmin etmeniz gerekir. Serinin son bölümünde bu kafa karışıklığını yaşamadığımı çok rahat bir biçimde söyleyebilirim. Gayet net ve tutarlı bir akışla karakterleri, hikayelerini çok rahat takip edebiliyoruz. 130 dakikalık maceranın sonunda gece 02:30 civarı olsa bile sinemadan çıkarken heyecanımız devam ediyordu.
Fragmanda geçen iç konuşmalar ve kendi kendimize kaygıyla sorduğumuz sorular büyük oranda cevaplanmış şekilde filmin bitişinde akan yazıları izledik büyük bir keyifle. Gözlerimden uyku akarken zihnimde tıpkı birkaç saat sonra doğacak güneş gibi Star Wars’ın ve dolayısıyla gücün yeniden doğacağına yaşamaya devam edeceğine dair umut vardı…
Özetle oltayı yemiş balıklar olarak güneşte pırıl pırıl parlıyorduk.