Bu yazıyı 35 yıl sonra okuyacak sevgili Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı... 1984 hiç kolay bir yıl olmadı. Enflasyon yüzde 43'ü gördü, asgari ücret tartışmasından Türk-İş mağlup ayrıldı. Muhtemelen sen gelişmiş bir ekonomide, Batı standartlarında yaşıyor olacaksın. Bizim durumumuza üzülme, olur mu?
Zamlar peş peşe geldi, "Orta direk çöktü" haberleri manşetlerden inmedi. Neyse ki iyi kötü basın özgürlüğü var da gazete ve dergilerimiz bu sorunları dile getirebildi. Sen uzay çağında müthiş iletişim araçlarına sahip olacaksın. Mütevazı medyamızı küçümseme, olur mu?
Şu an başbakanlık yapan Turgut Özal, 13 Ekim'de 58 yaşına girdi ve bu olayı domates suyu ile cin içerek kutladı. Ne kadar sevimli, değil mi? Halbuki diğer yanda Milli Eğitim Bakanı Vehbi Dinçerler, biraya "alkollü içki" statüsü kazandırdı ve TV'den bira reklamlarını kaldırttı. Başka dert kalmamış gibi, Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu kafayı "üstsüz" turistlere taktı. Mizah dergileri Taşçıoğlu'nu yeterince tiye aldılar almasına... Ama sen, dile kolay, bizden 35 yıl ileridesin. Ve şu kesin ki iyi eğitimli, pırıl pırıl politikacılar tarafından yönetilen, laikliği tam olarak tesis etmiş bir ülkedesin. 2019'dan bugüne baktığında "Ne kadar geriymişler, nelerle uğraşıyorlarmış" diye bizi kınama, olur mu?
Özellikle demokrasi konusunda sorun yaşadığımız bir gerçek. İktidarda birinci yılını dolduran Özal'ın "Gücüm var, istediğimi yaparım" diye düşündüğü, adeta bir "tek adam"lığa soyunduğu konuşuluyor. Bunun en güzel örneğini Gökova'da yaşadık. Herkes termik santrale karşı çıkıyor, Özal'sa "İsteyen başka yere gider! Santral kurulacak!" diye cevap veriyor. "Türkiye kıyıları santral ve fabrika kurmakla bitmez" deniyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Cemal Büyükbaş, "Mabet gibi santral yapacağım!" diye "mega proje"yi methediyor. Şimdilik bir tek İstanbul'u boydan boya kazmayı akıl edemediler ama 80'li yıllar düşündüğün kadar da absürt değil zaten!.. Yine de çevreye verdiğimiz zararları affet lütfen.
Boğaz Köprüsü'nü "gelir ortaklığı senetleri" ile satışa çıkardık, sırada Keban Barajı var deniyor. "Bir de üstüne 'geçiş garantisi' verselermiş" diye gülüyoruz halimize...
Devlet "aile şirketi"ne dönüşürken Korkut Özal, Arap sermayesini Türkiye'ye getirmekle meşgul. Bu sırada ülkenin güneydoğusunda insanlar ölürken sadece izliyoruz. Bir "şehit edebiyatı" yapmadığımız kalıyor. 35 yıl sonra bunlar sana masal gibi gelecek ama tarihinle yüzleş, olur mu?
Dünyada da durum farklı değil aslında... Afrika'da açlık can alırken Avrupa'da Le Pen'le birlikte aşırı sağ yükseliyor, yabancı düşmanlığı hortluyor. Orta Doğu'da savaşlar sürerken Avrupa'nın barış için daha etkin müdahalesi bekleniyor. Bizim için de bir diplomasi yılı bu... Doğu Akdeniz'de daha etkili olmamız gerekiyor. Bunca krize rağmen bir şekilde yaşayıp gidiyoruz. Şaşırma, olur mu?
Ve Galatasaray... Ah Galatasaray... Yaptığı onca transfere rağmen ligin ilk yarısını 6. bitiriyor, kulübün borçları nasıl döndüreceği tartışılıyor. Bir futbol zevkimiz var, ona da para karışıyor! Senin zamanına kadar bunlar çözülmüş olur. Ali Sami Yen'e gittiğinde bizi de hatırla, olur mu?
Biraz da iyi şeylerden bahsedelim! Bu yıl Türkan Şoray'ın kızı Yağmur doğdu, tüm ülke onu konuştu! Süperstarımız Ajda Pekkan, iş insanı Ali Bars'la evlendi, mutluluğa koştu. Eurovision Şarkı Yarışması'na MFÖ mü katılır Nükhet Duru mu? Henüz bilmiyoruz. Yakında cevabı öğreneceğiz diye merakla bekliyoruz.
Şimdi önümüz yılbaşı. Ancak bir viskili yılbaşı sepeti uydurduk kendimize. 31 Aralık gecesi ailece toplanıp TRT'de Uğur Dündar'ın programını izlemeyi düşünüyoruz. Arada Adile Naşit, Şener Şen ve Ayşen Gruda'nın skeçleri olacakmış. 2020 yılbaşı nasıl görkemli olacaktır, değil mi? Biz şimdilik ev eğlenceleriyle yetiniyoruz.
Bu arada son bir sır daha ister misin? Yıl neredeyse 1985... Ülkede hâlâ "Yılbaşı mı Noel mi?" diye tartışılıyor! O kadarını da mazur gör, olur mu?
Güzel yeni yıllar!..
NOT: Bu yazıda Nokta dergisinin 10- 31 Aralık 1984 ve 10 Ocak 1985 sayılarından yararlanılmıştır.