Fenerbahçe, Kasımpaşa deplasmanından üç puanla döndü, ligde üst üste üçüncü galibiyetini aldı. Bu kadar berbat giden bir sezonda, üçüncü Başakşehir ile aynı puanda ve üstündeki Konyaspor ile de arasında sadece üç puan var. Bu bile Trabzon’un neden Nisan ayında şampiyon olacağını çok güzel açıklıyor. Hani neredeyse rakipleri kadar puan toplasa Şampiyonlar Ligi ön elemeye katılma hakkı kazanacak. Yanlış anlaşılmasın; böyle bir umudum ya da beklentim yok. Ortada istim üzerinde, rayına oturmuş bir takım yok, hasbelkader üç puan alabilen ve hiçbir maçta favori olamayacak, kazandığı maçlarda bile yenilginin eşiğinden dönmüş bir takım var.
Fenerbahçe maça aslında iyi başladı ve golü de erken buldu. Ancak bir karambolde Berisha’nın atamadığı gol dışında 81.dakikaya kadar hiçbir pozisyonu yoktu. Buna mukabil kalesinde yine fazlasıyla pozisyon verdi. Uzatmalar öncesinde son 10 dakika değişikliklerin de etkisiyle biraz üretim başladı ve galibiyeti getiren gol geldi ama maç çok daha erken yenilgi ile sonuçlanabilirdi. Takım, organize hücum yapamıyor, faul yapmadan tek top dahi alamayacak Berisha’ya ve fizik gücü bu ligin standartlarının çok altında olan ve üstelik boyu sadece 1.70 olan Rossi’ye top şişirmek dışında bir deneme de yok. Böyle olunca orta sahadaki yaratıcı oyuncuların da varlığının bir anlamı kalmıyor. Takım hücum yapamadığı gibi savunma da yapamıyor, hepsi maşallah koşup mücadele ediyorlar ama yine çok fazla sayıda ve her türden pozisyon veriliyor. İsmail Kartal geldiğinden beri takımda hiçbir alanda en ufak bir ilerleme yok. Böylesine bir aciz halinde bile lig sıralamasındaki mevcut konum gerçekten hayret verici.
İsmail Kartal, genlerine fazlasıyla tedbir işlemiş, içinde bulunduğu ağır psikolojik durum nedeniyle artık bu tedbir hali korkaklık seviyesine gelmiş bir teknik direktör. Futbolculuğunda savunma oyuncusu olduğundan diyeceğim ama bu gözler onun zamanında gol kralı olmuş, Fenerbahçe tarihinin en çok gol atan oyuncusu konumundaki rol modelini de gördü. İsmail Kartal, kaybedecek hiçbir şeyi olmadığını anlasa, en azından kapasitesinin yettiği kadar bir şeyler yapacak ama şu anda sağlıklı kararlar alamıyor. Szalai’yi sol bekte tercih etmek bunun ilk akla gelen örneği. Szalai takım savunmasının iyi yapıldığı, savunmada alan daraltıldığı bir takımda ön sezileri kuvvetli ve hamleli iyi bir stoper ve fakat takım tamamen kapanmıyorsa sol bekte açık alanda oldukça fazla hata yapabiliyor. Ama İsmail Kartal’ın derdi savunmayı sağlam tutmak olduğundan klasik Anadolu takımı hocası mantığıyla stoperden sol bek devşiriyor. Dikkat edin; açık koymuyor, bek devşiriyor. Beğenmeyip gönderdiğimiz Pereira, Samuel ve Ferdi’den kanadı ileri-geri tek başına kontrol edecek oyuncular yaratmıştı oysa ki. Seneye kalsa ve eline transfer anahtarı verilse sağ beke de Veysel Sarı transferini yapar. Bütün sezon boyunca hiç katkı vermemiş Berisha ve Rossi, ki bu maçta defans arasına sıklıkla dalışlar yaparak etkili de oldu, tercihleri tamamen rakibi kovalamakla ilgili, yani gol atabilmek gibi bir önceliği yok. Arda’nın maçın önemli kısmında kanada hapsedilmesi, İrfan Can sahada yürürken onun oyundan çıkarılması da orta sahayı diri tutma ve defansif zaaf vermeme güdüsünden kaynaklanıyor. İddia ediyorum, takım kupadan ve Avrupa’dan elenmemiş olsa, ligde de 3 maç daha fazla kazanılmış olsa ve hocanın eli biraz daha kuvvetli olsa Arda’ya forma dahi vermek istemez çünkü bilinçaltında kazanmak değil kaybetmemek yatıyor ve çok mücadele ederek, her maç bilmem kaç kilometre koşarak bu işi kotaracağını sanıyor ve bunu da ne kadar yetenekli olursa olsun bir çocuğun yapabileceğine aklı yatmıyor. Yarın Mesut da iyileşip kadroya girdiğinde ne yapacağı konusunda bir fikri yok çünkü Arda onun yönetim ile ilgili tüm bildiklerini iki maçta çöpe attı. Şu anda Arda konusunda kamuoyuna direnecek gücü yok ama bitmiş bir sezonda ve üstelik sol bek yokluğunda Çağtay’ı kesmesi içinde savrulduğu duygu durumunu açıkça gösteriyor. Çağtay bu takıma kurtarıcı olacağından değil Szalai sol bek olamayacağı ve Serdar Aziz hiçbir zaman Szalai’den daha iyi bir stoper olamayacağı için bunları söylüyorum. Plan, prensip, sistem, hedef diye çıkılan bir yolculukta bu seviyeye düşebilmek çok acı oluyor.
Takımın milli araya kadar önümüzdeki üç maçta alacağı sonuçlar ligdeki durumunu belirleyecek. Aynı üç maçın sezonun ilk yarısında şampiyonluk yolculuğunda tamir edilmez bir kırılmaya yol açtığını da hatırlatmak gerekiyor. Bilhassa sezonun kalanında Trabzon ve Galatasaray maçları camianın sinir uçlarını işaret ediyor ve tecrübe kisvesi altında korkaklığı artık kimse yemez. Bu son iki ayda sonuçlar ne olursa olsun cesaret konusundaki göstergeleri İsmail Kartal’ın da geleceğini etkileyecek. Korkarım ki olur da Fenerbahçe’de ikinci adam olamazsa bundan sonra gördüğü göreceği en büyük rahmet TFF 1.lig olur.
Kapatmadan yönetime de bir söz sarf edeyim. Pereira’yı kovmanızın üzerinden bugün tam 70 gün geçti. İki hoca ile parasal konuları konuşma aşamasına geldiğinizi söylemenizin üzerinden de 24 gün geçti. Birileri ile hakikaten bir şeyler konuşuyorsunuz, değil mi?