Avrupa Birliği, yabancı şirketleri seçim yapmaya mecbur kılarak, İran'la mı ABD ile mi ticaret yapacaklarına karar vermelerini talep etmekte epeydir. ABD’nin yaptırım kararını, İran’ın bir yıl içerisinde atom bombası imal edebilme endişesinden kaynaklandığını açıklıyor sorulduğunda. ABD’nin bölgedeki hayal gücü geniş olduğundan gerçek aslında böylemidir çokça tartışılabilir haliyle. Ancak, ABD bu doğrultuda yabancı şirketlerin İran'a yaptıkları teknoloji transferinin, Tahran'ın bilgi birikimi artırmasına ve teknik kabiliyetini geliştirmesine katkıda bulunmasından duyduğu endişesini de sık sık dile getiriyor. ABD, söz konusu endişelerin önüne geçmek için Batılı büyük şirketlerin İran'la ticaretini de engellemeye çalışıyor. Bu, ABD’nin İran’a uyguladığı ilk yaptırım olmasa da şüphesiz en ağırlarından biri. Öyle ki, ABD Maliye Bakanlığı, 20 İran enerji şirketini ve 16 bankayı "kara listeye" dâhil etmiş durumda. Avrupa da ABD’nin yanında ABD’nin İran’a uyguladığı ticaret yasağı Avrupa Birliği’nce her ne kadar ABD kadar radikal önlemlere başvurmasa da büyük ölçüde destekliyor. Destek veren ülkelerin başında Almanya gelmekte… Dünyanın önde gelen çelik devlerinden olan Tyssen-Krupp, ABD'de yaptığı devâsa ciroyu tehlikeye atmamak için İran'la yaptığı ticareti askıya aldı. Daha önce de Siemens, Allianz ve Linde gibi Alman şirketleri aynı gerekçelerle İran'a ticareti kesmişti. Almanya Federal İstatistik Dairesi'nin verilerine göre, Alman şirketlerinin İran’a yaptıkları ihracatın hacmi 2005 yılında 4,5 milyar Euro. Bu rakam geçen yıl yaklaşık 800 milyonluk bir azalma kaydetmiş. Hacmin bu yıl da süratle gerileyeceği hesaplanmakta. Oysa daha düne kadar, Almanya, Birleşik Arap Emirlikleri'nin ardından İran'ın en önemli tedarikçisi konumundaydı.Avrupa Birliği de İran konusunda işleri sıkı tutuyor. İran'la iş yapmak isteyen şirketlerin yığınla bürokratik işlemi ve büyük zaman kaybını göze almaları gerekiyor. Ancak Brüksel bununla yetinmiyor. Avrupa Konseyi’nin aldığı yeni kararlar doğrultusunda çok daha sıkı düzenlemeler yürürlüğe sokuyor. Örneğin İran’la 10 bin Euro’nun üzerinde yapılacak kadar her türlü mali işlemin bildirilmesi; 40 bin Euro’yu aşan işlemlerinse önceden onaylanması gerekiyor. Bu yeni düzenlemeden en fazla etkilenen Avrupa ülkesi; Almanya. Almanya, tüm AB ülkelerinin İran'la yaptığı ticaretin yaklaşık üçte birini tek başına gerçekleştiriyor.Almanya, İran’a yapılan ihracatın giderek daha da azalacağı düşüncesinde. Çünkü birçok Avrupa ülkesinin aksine, Almanya'da İran’la ilgili yapılan siyasi tespit ve tartışmalar, diğer ülkelere göre çok daha belirleyici bir rol oynuyor. Ancak her ne kadar İran büyük bir ihracat pazarı olmasa da, yaklaşık 60 milyarlık Euro’luk ithalat hacmiyle yine de cazip ülkeler arasında yer alıyor. Şah zamanından bu yana da İran’la köklü ve iyi bir ilişkilere sahip Almanya’nın, Amerikalılara ve İngilizlere kıyasla sahip olduğu bu avantaj, son yaptırım kararlarıyla artık fazla bir işe yaramıyor. Çin Avrupa’nın boşluğunu dolduruyor Avrupa’nın İran’la kestiği ticari ilişkilerde oluşan boşluk işin doğası gereği bir şekilde dolacak tabi ki… Peki ABD ve Avrupa’nın yerini kim dolduruyor? Uzakta ki Çin… Almanların çekilmesini fırsat bilen Çinliler, İran'a yüklü miktarda; tır, otobüs ve sanayi makineleri satmaya başladı çoktan. Çin’in ABD’ye aldırdığı da pek yok. Şimdi gelelim Çin’le İran arasındaki sıcaklığın sebeplere…
İran ve Çin ilişkisi Çin’in İran’a karşı yaptırımlara karşı çıkmasının en önemli sebebi İran’la olan enerji ilişkileri. Zira ham petrol ihtiyacının %51’ini dışarıdan karşılayan Çin’in en büyük 3. ham petrol tedarikçisi İran. Sürdürülebilir ekonomik büyümesinde ve buna bağlı iç dengelerde sorun çıkmaması için, dünyadaki yatırımlarını ve dış politikasını tamamen enerji ve hammadde kaynaklarına hakimiyet veya kontrol etmek olarak şekillendiren Çin’in, İran’la olan ilişkileri bu yüzden çok fazla önem arz etmekte. Bunun yanında Çin’in İran’a 5 yıllık planlar çerçevesinde petrol yatakları ve petrol çıkarma teknolojileri üzerine 100 milyar doların üzerinde yatırım projeleri var. Bu konudaki teknoloji ihracı da Çin’e İran’dan ciddi oranlarda kazanç sağlamakta. Çin’in Ortadoğu politiği içerisinde en iyi ve sürdürülebilir ilişkiler geliştirdiği önemli bir ortağı yine İran. Çin’in, Orta Asya’da ABD, Japon ve Türk etkisini kırmak adına İran’ın politikalarını desteklemiş olduğu da Orta Asya’nın son 20 yıllık bağımsızlık tarihi sürecinde ortaya çıkan bir sonuç. Kısaca, Çin-İran İlişkileri; Çin’in enerji, hammadde ve ihracat konuları kadar, Çin’in Ortadoğu ve Orta Asya stratejilerinde de önemli bir yer tutmakta. Bu konumdaki Çin, Birleşmiş Milletler daimi üyesi olarak İran’la ilişkilerini ve bölgesel anlamdaki ortaklıklarını düşünerek İran’a olan yaptırımlara destek vermemekte. Bu durum haliyle, ABD’nin Çin’le olan ilişkilerinde daha sert bir üslup takınmasına sebep olmakta. Ancak, Çin’in İran politikası ile ilgili görüntü her ne kadar ‘’ben yaparım’’ gibi gözükse de, küresel anlamdaki ilişkilerinin devamı ve iç dinamiklerin tehdit olarak ortaya çıkmaması için ABD ile ilişkilerini önemsemek zorunda. Bunun yanında Çin; büyüme ve büyümeye bağlı istihdam ve iç istikrarın sürdürülebilirliği adına hayati önem taşıyan enerji-hammadde girişi konusunda önemli ortağı olan İran’la ilişkilerin devamı ve İran’a verilecek desteğin sürdürülüp sürdürülememesi konusu da çok önem taşımakta. Sonuç olarak Çin,‘’İran’’ konusunda ABD’yi de iyi hesaba katarak akıllı bir çözüm bulmak zorunda. Bunun en önemli sebebi, Çin’in bölgesel güç olmaktan çıkıp artık küresel güç olma yoluna girmiş olması. Not: Tüm yasaklara rağmen Coca-Cola'yı İran'da istediğiniz yerde ve miktarda bulmanız mümkün.