Başlangıcın başlangıcı var.
Başlangıcın sonu var.
Sonun başlangıcı var.
Bunların hangisi bu yıl AKP’yi belirleyecek?
AKP derken, tabii, Erdoğan’ı kastediyorum çünkü o partinin tamamıdır. Başbakandır, kabinedir, merkez yönetim kuruludur ve kongredir. Medyadır. Yargı ve yasamadır hatta.
Olasılıklardan hangisi onu belirleyecek?
Başlangıcın başlangıcı Erdoğan’ın yeni bir başlangıç yapmasıdır ki bu olasılığın üzerine hemen kırmızı bir çizgi çizilebilir.
Yeni bir başlangıç AKP iktidarının ilk yıllarındaki Erdoğan’a benzer bir kişiye dönmek olurdu. Bu imkansızdır. Çünkü Erdoğan hiçbir zaman o kişi değildi. O olmayan Erdoğan, uluslararası dünyada saygınlığa sahip bir devlet adamı olabilirdi. Türkiye’yi orta gelir tuzağından kurtarabilirdi. Birbirini sevmeyen topluluklara bölünmüş ülkeye merhem ve yapışkan olabilirdi.
Ama olmadı çünkü gündeminde bu gibi şeyler hiçbir zaman yoktu. Erdoğan’ın, o gün, bugün olduğundan değişik bir kişi olduğunu sanmak birçok insanın içine düştüğü bir yanılgıdan başka bir şey değildir.
Erdoğan her zaman Mısır kökenli Müslüman Kardeşler ve İskenderpaşa Cami kökenli Nakşibendi ideolojilerinin bir militanıydı. Bunu başlangıçta gizledi. Eski düzenin kalelerini – asker, yargı, medya, üniversiteler, sendikalar – teker teker teslim aldıktan sonra kuzu postunu sırtından attı. Söz vermiş olduğu gibi, demokrasi tramvayından indi.
Erdoğan için demokrasi seçim sonuçlarından ibarettir. Seçimi kazanmak demokrasinin diğer bütün unsurlarını hiçe saymak için yeterlidir.
Erdoğan’ın önündeki bütün yollar, artık birer çıkmaz sokaktır ama o yön değiştireceğine dair hiçbir işaret vermiyor. Özellikle dış politikada ve Kürt sorunu konusunda hatalarına hata ekliyor içeride baskıyı artırdıkça artırıyor.
Eh. Başlangıcın başlangıcı olmayacağına göre başlangıcın sonu da olmayacaktır.
O zaman geriye bir olasılık kalıyor: Sonun başlangıcı. Erdoğan’ın sonu yaklaşıyor olabilir mi?
Bu sorunun cevabı için ABD eski Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’e başvuracağım.
Irak ve onun yavrusu olan Suriye belasını dünyanın başına açan Bush yönetiminin en şahin ve suratsız bakanlarından olan Rumsfeld, Irak’ın kaosa düştüğü günlerin birinde bir gazetecinin sorusuna şu eşsiz cevabı vermişti:
“Bilindiği gibi, bilinen bilinenler var. Bunlar bildiğimizi bildiğimiz şeylerdir.
“Gene, biliyoruz ki bilinen bilinmeyenler var. Bunlar bilmediğimizi bildiğimiz şeylerdir.
“Ama bir de bilinmeyen bilinmeyenler var. Bunlar da bilmediğimizi bilmediğimiz şeylerdir. Zorluk arz eden bu kategoride olanlardır.”
Erdoğan’ın sonunun başlangıcındayız. Bildiğimiz Türkiye’nin de sonuna geliyoruz. Bilinen bilinmeyen bu sonların ne zaman geleceğidir.