Popülizmin şaşmaz özelliklerinden ve aynı zamanda belirtilerinden biridir: Önder, halkının (milletinin) sadece “temsilci”si ya da “sözcü”sü değil, aynı zamanda onun “ruhu”, hattâ onun “kendisi”dir. Milleti onun ağzından konuşur; bu durumda, onun ağzından çıkan her şey de milletin sözü olur. Böylece önder ile millet arasında tam bir özdeşlik kurulur.
Popülist önderler, tanım gereği, bir toplumun üyelerinin hatırı sayılır bir kısmının desteğini kazanan (ya da kazanmaya aday) kimselerdir. Bu desteğin oranları tabii toplumdan topluma değişir. Toplumun çoğunluğunun desteği de olabilir. Ancak toplumun tamamının desteği olduğu bir örnek görülmemiştir. Çeşitli yasal zorlamalarla muhalefeti susturan, yok eden, “tek parti/tek adam” rejimi kurmuş ülkelerde dahi seçimlerde yüzde 90’larda seyreden bir çoğunluk görürüz. –Kenan Evren’in referandumu gibi-
Daha önce çeşitli yazılarda belirttiğim gibi, “popülist önder” dediğimiz kişi, toplumda gerçek ya da hayâli (ya da “abartılmış” olabilir) bir yoksunluktan ötürü mağdur olduğuna inanan kesimlerin sözcülüğünü üstlenir. Ama bunu o kesimlerin “gerçek halk” (ya da “millet”) olduğunu iddia ederek yapar.
Bunun sonucu, önderi desteklemeyen kesimlerin, önderle özdeş olan “halk/millet”in bir parçası sayılmamasıdır. Popülist öndere göre onlar olsa da olur… Galiba olmasa daha iyi olur.
Bu “olsa da olur, olmasa da olur” keyfiyetinin sınırları ülkenin genel koşullarına bağlıdır. Bu genel koşullar popülist önderin, popülist önder olarak saltanat sürmesine engel değilse, önder rahat rahat geziyor, konuşuyor, buyuruyorsa, onu alkışlamayan bir kesim “olsa da olur.” Ama bir takım nedenlerle önderin işleri bozulur, rahatı kaçar, karşısına can sıkıcı durumlar çıkmaya başlarsa, bu “alkışlamayan” kesimin varlığı da bir sorun olarak görünmeye başlar. Çünkü bu kesimin etkili bir muhalefet olması ihtimali güçlenir.
“Muhalefet” ne demek?
“Önder” dedik, “millet”i ile özdeş… Öyleyse, öndere muhalefet etmenin anlamı ne olur? Onunla özdeş olan “millet”e muhalefet etmek olmaz mı? Önderin ağzından çıkan söz, milletin “irade”sidir, demiştik. Şu halde ona muhalefet eden, milletin iradesine muhalefet ediyor demektir. Millet, iradesini kendi iyiliği için kullanılır elbette. Durum buysa, öndere muhalefet eden milletin iyiliğini istemiyordur.
Milletin iyiliğini istemiyorsa, demek ki milletin kötülüğünü istiyordur.
Milletin kötülüğünü isteyene ne derler? “Hain” derler.
Böylece, durum anlaşıldı. “Muhalefet”, aslında “hıyanet”tir. Bunu yapınca, bunu yapan, “bir ulusal güvenlik sorunu” haline gelebilir. “Gelebilir” mi dedim? Hayır gelmiştir.
Sorumlu bir yönetim “ulusal güvenlik sorunu” haline gelenlerin yakasına yapışır, gereğini yapar. “Gereği”nin ne olduğu gene ülkenin sorunlarının mahiyetine, ama aynı zamanda siyasi kötülüğünün niteliği gibi etkenlere bağlıdır. Ama sonuçta, öyle veya böyle, “… olmasa daha iyi olur” kategorisine girer.
Bedelini öder.