Seçim dendi mi, terörün de bir yerlerden başını uzatması, sürece "dahil" olması, artık alıştığımız bir olay haline geldi. Kural, bu sefer de bozulmayacak gibi görünüyor. Gene ölenler, yaralananlar; genel bir tedirginlik v.b.
Bombanın patlamasından birkaç saat sonra, bombayı bırakan kişi bayağı hızlı bir biçimde tespit edilip yakalandığı halde, bu işi kimin ne için yaptığı çok belli değil gibi görünüyor bana. İktidar canibinin açıklamalarına bakıldığında, suçlunun PKK olduğunu düşündükleri anlaşılıyor. Bu da aslında normal çünkü iktidarın PKK'dan da çok, Türkiye içindeki Kürt siyasi hareketinden tedirgin olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu işi de, daha bir yığın işi de, PKK'nın yapmış olması, iktidarın genel politikası ile uyumlu. PKK bunları yapadursun, herkesi "PKK yandaşı" diye suçlamak da iktidarın severek yerine getireceği mesaisi kategorisine giriyor.
Ancak, "PKK'nın yaptığı" bu eylemde hiç Kürt yok gibi görünüyor. Hiç değilse, şu sıralarda etkin olduğunu gördüğümüz bir Kürt yok ortalıkta. Bombayı bırakan, "Arap" asıllı olduğunu tahmin ettiğimiz kadının geçmişte kaldığı gene o kadın tarafından söylenen sevgilisi Kürt "Ahmet" bir "anı" olarak bir yerlerde duruyor. Ahmet "örgüt" tarafından bir yerlere gönderilmiş, aşk da solmuş, sevgilinin yerini sevgilinin örgütü almış. Örgütün bu Ahlam Hanım'dan vazgeçmeye niyeti yok, görünüşte.
Bir de "Hacı" lafı var. Hacı neyin nesidir, bilmiyoruz. Kürt müdür, Türk müdür? Ama Ahlam üzerinde sıkı bir örgütsel denetim kurduğu anlaşılıyor -anlatılanlardan.
Şu kısa süre içinde bir aralık kadın caddede otururken resmini çeken bir adamdan söz edilmişti. Kadının otururken ya da yürürken kameraya yansımış bir yığın görüntüsü var da, bu fotoğraf çeken adamın izi yoktu. Ama yanılmıyorsam şimdi zaten böyle bir adamın da olmadığı söyleniyor. Söylenenler genellikle çelişik ya da tutarsız. Örneğin İçişleri Bakanı bombanın patlatılmasının ertesi günü Ahlam Hanım'ın Yunanistan'a kaçırılacağını söylüyor; ama aynı zamanda örgüt tarafından kesinlikle öldürüleceğinden de söz ediyor. Yani önce Yunanistan'a götürüp orada mı öldürecekler, nasıl bir şey olacak?
Bu arada, evet, bir başka Kürt'ün varlığı da söz konusu: Bu, Bilal Hassan adında biri. Ahlam'ın -dikkat çekmemek için eşi rolü yapan- örgütsel kocası. Suriye'den Türkiye'ye birlikte gelmişler. Örgüt talimatıyla düzenlenmiş bu işler. Kaçak gelmişler. Adamın Kürt olduğu ve Türkler'den nefret ettiği -Ahlam'ın ifadesindeki iddiası- söylenmiş. Eylemin gerçekleştiği Pazar günü Bilal Hassan ile birlikte evden çıkıyorlar, "Bilal Hassan bana kahverengi çantayı ve beyaz poşeti araçtan almamı söyledi" diye ifade vermiş kadın. Bu sırada yanlarında bir üçüncü kişi daha var; adı Yasir el Koru olarak verilmiş ki bu da bir Arap adı olsa gerek. Basına yansımış bilgilerden, bu "örgütsel evli çifti"n Esenler'de bir evde oturduğunu, kadının bomba eylemini yerine getirdikten sonra oraya gittiğini, ama bir süre sonra Ahmed Jarkas adında birinin gelip onu Küçükçekmece'de, yakalanacağı eve götürdüğünü anlıyorum. Galiba o da Arap. Bu karışık gidişi polisin nasıl izlediğini -gene yazılanlardan- anlamıyorum.
Birçok Arap adı görüyoruz. Bundan, PKK'nın bazı Arap örgütleriyle birlikte çalıştığı sonucunu mu çıkarmalıyız? Bu bana pek muhtemel görünmüyor. Görünmüyor ama terörizmin, terör örgütlerinin nasıl çalıştığını anlamak artık çok zor. Hele, en basit şeyleri anlamanın da zaten hep zor olduğu Orta Doğu'da! Bombacı kadının anlattıklarından derlenmiş, şu yukarıdaki hikâyenin bütünün de, "akıl kârı" denecek bir yanı var mı?
Hikâyemiz şimdilik bu kadar; ama önümüzdeki günlerde bu hikâyeye yeni birtakım ögelerin eklenmesi sanırım pek şaşırtıcı olmaz. "Eklenmesi" şaşırtıcı olmaz da ögelerin kendileri şaşırtıcı olabilir elbette.
Bu arada, bu çirkin girişimi iktidarın karşılama biçimi hakkında da birkaç şey söyleme ihtiyacı duyuyor insan; iletişimin yasaklanması olgusu hakkında. Bu iktidarın "refleks" haline getirdiği bir davranış oldu. İletişim sakıncalı, bilgi tehlikeli. Sonuç olarak, gerçeklik tehlikeli. Onun için, hayatın en olağan akışının azıcık dışına çıkan bir şey oldu mu, İktidar otomatikman, "Yasak!" diyor. Yürümek yasak, sesini yükseltmek yasak, anayasada yasak olmadığı söylenen bir yığın şey AKP yönetiminde yasak. Bu durumda, Beyoğlu'nda bir bomba patlaması haydi haydi yasaklara yol açacak bir olay.
"Yanlış bilgi" yayılmasın diye "doğru bilgi"nin dolaşımını engellemenin ne kadar sakıncalı olduğu kim bilir kaç kere söylenmiş, yazılmıştır. Ama hayata belirli bir zihniyet penceresinden bakanların böyle akıl yürütmeleriyle işi olmaz. Böyle "liberal" yavelere aldırış edecek değiller. Onların bildiği "her derde deva" tedbir, yasaklamaktır -insanlara karşı da, bilgilere karşı da.
Tanıdığı, yakını, akrabası bu bombadan etkilenmiş olabilir mi? Binlerce insanın böyle bir ihtimalden ötürü kaygılanması normal değil mi? Bu yasakları getirenlerin de bilmesi gereken bir şey değil mi? Herhalde öyle, ama o "yanlış bilgi" sorunu devlet işi, "düzen" işi. "Düzen"in önceliği var, "üzen"e karşı.
Dolayısıyla dayadılar yasakları. Bunu yapmakla, seçimde çıkabilecek sorunlara karşılık olmak üzere neler yapabileceklerine dair bazı sinyaller de vermiş olabilirler. "Refleks" diyorum ya; o zaman, o ortamda benzer bir şey olsa, tepkileri otomatiktir, gene yasaklayacak alakasız bir şey bulurlar.
Murat Belge kimdir?Prof. Dr. Murat Belge, 16 Mart 1943'te Ankara'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. 12 Mart 1971 muhtırasıyla başlayan darbe döneminde iki yıl cezaevinde kaldıktan sonra 1974'te üniversiteye döndü. 1981'de doçentken istifa etti. Halkın Dostları, Birikim, Yeni Dergi, Yeni Gündem, Milliyet Sanat, Papirüs dergilerinde ve Cumhuriyet, Demokrat, Milliyet, Radikal, Taraf gazetelerinde yazdı. 1983'te İletişim Yayınları'nı kurdu. 1997'de profesör olan Murat Belge, başkanlığını da üstlendiği Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü'nde devam ettiği akademik çalışmalarını sürdürüyor. Türkiye'nin en üretken yazarları arasında ön sıralarda yer alan Murat Belge, çok sayıda kitapta yer alan makalelerinin yanı sıra 23 kitap yazdı; William Faulkner, James Joyce ve John Berger'den eserler de dâhil olmak üzere 15 çeviri kitabı yayımladı. 1957 seçimlerinde Demokrat Parti Muğla Milletvekili olarak parlamentoya giren gazeteci-yazar Burhan Asaf Belge'nin oğlu olan Murat Belge, aktris Hale Soygazi ile evli. Kitapları - Tarihten Güncelliğe (Alan, 1983; İletişim, 1997) - Sosyalizm, Türkiye ve Gelecek (Birikim, 1989) - Marksist Estetik (BFS, 1989; Birikim, 1997) - The Blue Cruise (Boyut, 1991) - Türkiye Dünyanın Neresinde (Birikim, 1992) - 12 Yıl Sonra 12 Eylül (Birikim, 1992) - İstanbul Gezi Rehberi (Tarih Vakfı, 1993; İletişim, 2007) - Türkler ve Kürtler: Nereden Nereye? (Birikim, 1995) - Boğaziçi'nde Yalılar ve İnsanlar (İletişim, 1997) - Edebiyat Üstüne Yazılar (YKY, 1994; İletişim, 1998) - Tarih Boyunca Yemek Kültürü (İletişim, 2001), - Başka Kentler, Başka Denizler 1 (İletişim, 2002) - Yaklaştıkça Uzaklaşıyor mu: Türkiye ve Avrupa Birliği (Birikim, 2003) - Osmanlı: Kurumlar ve Kültür (Bilgi Üniversitesi, 2006) - Başka Kentler Başka Denizler 2 (İletişim, 2007) - Genesis: "Büyük Ulusal Anlatı" ve Türklerin Kökeni (İletişim, 2008) - Sanat ve Edebiyat Yazıları (İletişim, 2009) - Başka Kentler, Başka Denizler 3 (İletişim, 2011) - Edebiyatta Ermeniler (İletişim, 2013) - Başka Kentler, Başka Denizler 4 (İletişim, 2014) - Militarist Modernleşme-Almanya, Japonya ve Türkiye (İletişim, 2014) - Linç Kültürünün Tarihsel Kökeni: Milliyetçilik (Agora, 2006; Berat Günçıkan ile söyleşi) - Şairaneden Şiirsele / Türkiye'de Modern Şiir (İletişim, 2018) Çevirileri - Hegel Üstüne: W.T. Stace - Martin Chuzlewitt: Charles Dickens - Döşeğimde Ölürken, Ağustos Işığı, Ayı: William Faulkner - Dublinliler, Sanatçının Bir Genç Adam Olarak Portresi: James Joyce - 1844 Elyazmaları: Karl Marx - Bir Zamanlar Europa'da, Leylak ve Bayrak: John Berger - Feodal Toplumdan Yirminci Yüzyıla: Leo Huberman - Yazıcı Bartleby: Herman Melville - Kayıp Kız: David Herbert Lawrence - Yurtsuzların Ülkesi: Dugmore Boetıe - Lenin ve Felsefe: Louis Althusser (Bülent Aksoy ve Erol Tulpar ile birlikte) |