Bayram sabahı çok erkenden gözlerim açıldı. Kedim yatağımın başucuna gelmiş, kulağıma küçük sevecen mırıltılı sesler fısıldıyordu.
Kâbus dolu rüya aleminden loş ışıklı odanın hakikat dünyasına geçerken onun miyav miyav sesleri uyan uyan diye kafamın karanlığında yankı buldu, uyandım. Tam o anda ‘manzarai umumiye’ diye, Büyük Nutuk’un ilk cümlesinde yer alan bir söz geçti aklımın ucundan, öyle ki sonunda da iki nokta vardı üst üste: Hemen ardından iki noktanın gereği de sökün etti. Eski deyimle seçim sath-ı mailinde idik, aşağı doğru kayıyorduk. Ve zihnim sözcükleri ardı ardına sıralamaya başladı. Artık uyku hak getire! Uzandım başucumda duran iPad'imi aldım. Dikleştirdiğim yastığa sırtımı dayayıp, dizlerimi kıvırdım ve ‘manzarai umumiye’yi notlamaya koyuldum. Şöyle ki: Ortalıkta bir başbakan vardı ama o, partisinin başkanı değildi, oysa partisi iktidardaydı. Aday da değildi ama durmadan kolunu sallaya sallaya biteviye seçim propagandası yapıyor, nutuk atıyordu. Parti başkanı ise ayrıca cumhurbaşkanı idi. Başbakan değildi ama hükûmetin başındaydı. Ayrıca cumhur ittifakı diye bir şey kurmuş yanına da başka bir partinin başkanını almıştı. O partinin başkanı ise seçimlerde cumhur ittifakına katılmış ama cumhurbaşkanı olmak istemiyordu. Ne istiyordu? Af istiyordu! Bir de koltuğunun altına sığındığı diğer parti başkanının cumhurbaşkanı olmasını. Halbuki o da cumhurbaşkanı değil sadece tek başına Başkan olmak istiyordu. Ayrıca başkalarının başkan olmak istemelerini de istemiyordu. Meselâ bunlardan birinin demir parmaklıkların ardında tutulmasını ve kafesteki kuş gibi oradan cıvıldamasını istiyordu. İstiyor muydu tam bilemiyorum, belki de hiç istemiyordu! Ama kafesteki kuş ise dışarı çıkmak ve cumhurbaşkanı olmak istiyordu. O da partisinin başkanlığından ayrılmış biriydi üstelik. Üstelik geçen seçimde zamanın o cumhurbaşkanına "seni başkan yaptırmayacağız" diye bağırmıştı. Biraz da o nedenle mi, kuş gibi kafeslenmişti? Ana muhalefetteki bir partinin başkanı ise, cumhurbaşkanı olmak istemediği için aday olmuyor, partisinden başkasını aday gösteriyordu. Kimi? Kimi olacak, partisine başkan olmasını istemediği birini. O kişi ne istiyor, partisine başkan olayım derken, kendisini cumhurbaşkanı adayı olarak meydanlarda nutuk atarken buluyordu. Dolayısıyla cumhurbaşkanı olmak istiyordu. Yılların siyasetçisi bir hanımefendi cumhurbaşkanı olmak için meydanlarda oy istiyor. Daha bir süre önce, eski partisine başkan olmak için oy istiyordu. Bu nedenle o partinin kapısı önünde bulmuştu kendisini. İyisi mi bir parti kurayım dedi. Kim yaptı bunu ona? Hani cumhurbaşkanlığı yerine af isteyip de gidip başka bir partinin kanatları altına giren bir parti başkanı vardı ya, o yaptı! Derken sahneye birden bire fırlayan ve herkesten rol çalmayı beceren mesut bir siyasetçi, bir parti başkanı daha var, cumhurbaşkanı olmak istiyor. Kim? Hani hem parti başkanı, hem hükûmet'in başı, hem cumhurbaşkanı iken her şeyin en başı olmak isteyen biri vardı ya... İşte bir zamanlar onunla birlikte olduğu bilinen o eski partidaşı şimdi kalkmış ona rakip olmuş, hem de sakallı bir cumhurbaşkanı olmak istiyor. Geriye bir parti başkanı daha kaldı. Partisinin çalışan kesimden alan adını, yurt anlamına genişleten yılların politikacısı. Yeter artık, burada durmaktan sıkıldım, ben de cumhurbaşkanı olmak istiyorum, diyor. Onun şaşırtıcı politik yorumlarını öteki adaylar nedense pek ciddiye almıyor. Yatakta kıvrılmış dizlerimin üstünde Ipad'ime 'manzarai umumiye' diye bir söz geçti aklımın ucundan, öyle ki sonunda da iki nokta vardı üst üste, diye bir şeyler notlamaya çabaladığımı hayal ederken... Birden bire "bayram sabahı bu ne uyku, fırla kalk bakalım" diye suratıma doğru bağıran kedimin sesiyle kendime geldim ve bir kez daha uyandım, çok şükür. Hepinize iyi bayramlar!..