Donald Trump Başkan seçildiğinden beri Amerika bir tuhaf duruma düştü. Herhalde Amerika tarihi boyunca benzeri görülmemiş bir durum.
"Amerika kaç günlük memleket ki 'tarihi boyunca" diye sorabilir biri. Ama o kadar basit değil. Amerika Birleşik devletleri 1789'da Anayasa'nın kabulü ve George Washington'ın başkan seçilmesiyle bir bağımsız devlet olarak tarihine başladı diyebiliriz. Bu, 228 yıllık bir geçmiş demek. Şüphesiz "İki Dünya" halklarının upuzun tarihleriyle karşılaştıracak olursak Amerika "dünkü çocuk" sayılır; ama o gün, bu gündür Amerika, aynı rejim aynı düzenle, bunları değiştirme gereği duymadan yaşamış. Fransız Devrimi de aynı yılda, 1789'da. Ama o zamandan bu zamana Fransa'nın kaç rejim değişikliği geçirdiğini düşünürsek, Amerikan siyasi hayatının sürekliliği daha iyi anlaşılır. İşte bu çerçevede "tarihi boyunca" karşılaşmadığı bir durum olduğunu söylüyorum.
Trump Cumhuriyetçi Parti'nin Başkan adayı seçildiği zaman çoğumuz şaşırdık. Beklemiyorduk. Cumhuriyetçi Parti ki, Barry Goldwater gibi birisi dahi Başkan adayı yapılabilmiştir. ( O da Cumhuriyetçi idi) George W. Bush ise yalnız "aday" değil, Başkan da oldu. Ama bunlar da Trump'ın Amerika'nın seçtiği Başkan olmasının rahatlığını yumuşatmıyordu. Onun için Cumhuriyetçi aday Donald Trump ABD Başkanı seçilince büsbütün şaşırdık. "Çoğul" eki kullanıyorum bununla, "biz dışarıda bakanlar" diyorum ama yalnız bunu da demiyorum. Sanırım bu olaya Amerikalılar da hattâ Amerikan politikasını içinden tanıyanlar da şaşırdı. Şaşıranlar arasında Cumhuriyetçi Parti'nin birçok deneyimli siyasetçisi de vardı.
Şaşkınlık havasından görece çabuk sıyrılanların da bunlar olduğunu sanıyorum. Bunlar ve tabii "kurulu düzen"in etkili adamları. Çeşitli kurumların yukarı mertebelerinde bulunanlar.
Trump'ın başkanlık yaptığı bugünlerde bana en "tuhaf" (ve kısmen de eğlenceli) gelen şey, bu saydıklarımın, Demokrat Partili politikacılardan çok daha enerjik bir çabayla Trump'ı ve etkinliklerini, eylemlerini, söylemlerini bloke etmeye çalışmaları. Genel izlenim, Amerika Birleşik Devletleri'ni kendi seçilmiş Başkanı'nın arz ettiği tehlikelerden korumaya çalıştıkları yolunda. Görebildiğim, değerlendirebildiğim ölçüde, bir hayli başarılı olduklarını düşünüyorum. Çünkü Trump'ın yaptığı daha doğrusu "yapabildiği" fazla bir şey yok.
Haklılar, Trump tehlikeli bir adam. Öncelikle düşünce tarzı, inançları, idealleri açısından tehlikeli olduğunu söylüyorum. Bunlar da yeterince tehlikeli olabilir ama oraya gelinceye kadar cehaleti, kendine hiçbir ciddi temele dayanmayan güveni, bunların ister istemez ürettiği ve beslediği sallasırt üslubu nedeniyle tehlikeli.
Ve işte nasıl bir tehlike oluşturduğunu ortaya koydu; herkesin başka sorunlarla ilgilendiği bir konjonktürde, dadısının başka bir işe dalmasından yararlanarak olmadık bir halt yiyen yaramaz bir çocuk gibi (ama "yaramaz çocuk"un sevimsizi) yapacağını yaptı ve Kudüs intikamını başardı. Taşı karşıya attı.
Bizim atasözü, "kırk akıllının çıkaramadığı taştan dem vuruyor". Bu atasözünün çıktığı çağda dünya bazı bakımlardan daha iyi bir dünyaydı herhalde. Şimdi "kim çıkaracak?" diye çevremize bakındığımızda, kırk tane akıllı adam da görmüyoruz.
Bu son facia nereye varır, başımıza ne belalar açar, delilerin akılları susturduğu, hapsettiği, bağladığı bu "modern dünya"da kolay kestirilir bir şey değil. Şu dönemde popülizm demokrasiyi, kendi çıkarını gerçekleştirmek ve kendi hedefine varmak için bir araç olarak kullanıyor ve hedefine eriştiği ölçüde de temeller mi uçuruyor? Bakıyoruz çevremize, bir yığın gözü kara, sorumsuz popülist "önder". İçlerinde halkın oylarıyla seçilmeyen var mı? yok.
Olaylar arasındaki nedensellik zincirlerine, nedenlerle sunuşlarına düz bir mantıkla bakınca, "Demokrasi kötü bir şeydir. Siyaset, ne yaptığını bilmeyen cahil kitlelerin seçimine bırakılamaz" sonucuna varmak çok şaşırtıcı değil. Ama bu sonuca varmak demokrasi düşmanlarının ekmeğine yağ sürmekten başka bir şey değil. Demokrasinin bugünkü haliyle, zaafları, yetersizlikleri olduğu belli. Ama bunlara bakıp demokrasinin kendisinden umut kesmek bir çözüm değil. Popülizmi, bizi çaresizliğe düşüren bir yeni felaket gibi değil, daha bütünsel bir demokratik kurumlaşmanın önünü aşmak için düşünmeye ve eyleme davet eden bir vesile olarak kavramak gerekiyor.
Amerika'da Trump seçildi, var. Ama Amerika'nın kuvvetler ayrılılığı ilkesi ve uygulamasının ürettiği direnç de yetmedi. Örneğin bu, popülist meydan okumaya karşı bir korunma mekanizması olarak ele alınacak örneklerden biri. Tabii, ele alacak bir "kuvvetler ayrılığı" ilkesine hâlâ sahip olan toplumlarda...