"Seneler yalnızca otobiyografi yazını için değil, sanat için de devrim niteliğinde" John Banville
Derin edebiyat tutkunlarının gözünden kaçmamıştır: İletişim Yayınları, 2004 yılında Virginia Woolf'un, Yıllar adlı romanını yayımlamıştı. Woolf, Yıllar'da üç nesil boyunca Londralı Pargiter ailesinin izini sürüyor. 19. yüzyılın aralandığı günlerdeki hızlı dönüşümü, farklı kuşakların gözünden ele alan yazar, böylece bir döneme ayna tutmuş oluyor. Kahramanlar modern hayatın getirdiği değişime ayak uydurmaya çalışırken, başarısızlıklarla yüklü bir geçmişten sıyrılarak umut dolu bir yüzyıla yelken açıyorlar. 1880 yılından başlayan eser periyodik olmayan ama görece kısa sürelerle yılların başlık olarak yazıldığı dönemleri 1930'ların sonuna kadar anlatıyor.
1937'de yayımlanan Yıllar, bireyin modern dünyadaki yeri ve tekil varoluşların anlamı üzerine bir eser. Woolf bu romanında dönemleri ve olayları metin üzerinde alabildiğine yoğunlaşarak işliyor.
Annie Ernaux ise Seneler adıyla yayımlanan romanında metin üzerinde Woolf kadar derinlerde dolanmıyor. Siyasi, kültürel, sanatsal -sinema, müzik, şiir, roman dalları da dahil- ve teknolojideki gelişmeleri; insan portrelerine dikkat çekerek, birey ve aile odaklı yaşanan olayları, süreçleri derinlemesine analizlere girişmeden adeta bir power point slayt sunumu yapar gibi ama yüzeysel de olmadan edebi inceliklerle, üstelik kolay ihmal edilebilir ayrıntıları atlamadan işliyor. Bu anlatıyı, 1940'lardan onar yıllık dönemlerle 2000'li yıllara kadar getiriyor.
Romanların isim benzerliği dışında, ki bunu Ernaux, "basit bir raslantı" olarak ifade ediyor, kuşku uyandıracak ya da Annie Ernaux'un yazarlığına - romanına halel getirecek metinlerarası bir benzerlikten veya bağdan söz etmek çok zorlama olur. Jeri Johnson'un, Woolf'un Yıllar romanı için yaptığı şu değerlendirmesi Ernaux'un Seneler romanına da racidir denilemez:
"Yıllar, geçmişten farklı bir gelecek için umut beslemenin ve bu geleceğe dair öngörüde bulunmanın haklılığını vurguluyor."
İki çok farklı yazarın kaliteli ama bambaşka romanlarıdır, Yıllar ve Seneler.
"Annie Ernaux'un Fransız Marksist düşünür Lois Althusser'i okuduğunu ve devletin ideolojik aygıtları kavramında aile, okul ve kilisenin egemen ideoloji üreten çarkın en güçlü dişlileri olduğu görüşünü ondan öğrenip benimsediğinden emin değilim. Ama romanda bu sorunsal öyle rafine ve gerçekçi işlenmiş ki, akla ister istemez Althusser geliyor."
Boş Dolaplar romanını yazdığım 22 Aralık 2022 tarihinde T24'te yayımlanan yazımda böyle bir ifade kullanmıştım. Ernaux, Seneler romanını okuduğumda gördüm ki Althusser'i ve trajedisini iyi biliyormuş.
"Bütün görüntüler yok olup gidecek." (sayfa11) Bu cümleyle başladığı Seneler romanında adeta ölüm ve nekropol anımsatmasıyla okuyucuyu ürperten şu sözü de ekliyor.
"Bayram sofrası sohbetlerinde, yüzü gittikçe silinen bir isimden ibaret olacağız ve giderek eski devirlere ait, adsız sansız yığının içinde kayıplara karışacağız." (sayfa 18)
Başyapıtı olarak görülen Seneler, yazarın hatırlattığı tarihsel olgular, olaylar ve isimler seçkisiyle, adeta bir portreler galerisinde gezindiriyor okurunu. Hüzünler, burukluklar, sevinçler yaşatıyor. Aynı zamanda andığı o insanların çoğuyla aynı cenahta yer almanın gururunu hissettirirken hayata veda etmiş sevdiğimiz tarihi kişiliklerin artık varolmadıklarını hatırlatarak yeniden nekropole, bazen de panteona götürüyor.
Romanda anılan isimlerin bir kısmını sayarsak: Marx, Mao, Stalin, Troçki, Althusser, Freud, Allende, Sartre, Beauvoir, Malraux, Yourcenar, Woolf, Kafka, Dostoyevski, Durrel, Breton, Genet, Camus, Bach, Debussy, Kant, Bobby Sands, Kızıl Tugaylar, Baader-Meinhof, Action Directe, Doors ve Brigitte Bardot. Bir de Mitterand. Derin izler bırakmış isimlerden oluşan renkli bir yelpaze.
Vietnam ve Cezayir. Romanda bu iki ülke çok sık karşımıza çıkıyor. Ama en güzel karşılaşma Fransa ve Mayıs-68. Belli ki Ernaux'nun hayatında unutamadığı izler bırakmış 68. Şu iki cümleyle dönemin ruhunu çok güzel ifade ediyor:
"Her şeyi denemekle hiçbir şey kaybetmeyeceğimize inanıyorduk."
"68, dünyanın birinci yılıydı." (sayfa 102)
Spartaküs cenahının mottosu olabilecek bu sözü söyleyen Ernaux, sık vurguladığım ödünsüz gerçekçiliği ile neoliberal dönemi anlatırken altını çiziyordu:
"Toplumun şimdi bir adı vardı, " tüketim toplumu " deniyordu.Tartışmasız bir olguydu bu, hoşlanalım ya da esef duyalım, geri dönüşü olmayan kesin bir gerçeklikti.
Mayıs' ın idealleri nesnelere ve eğlenceye dönüştürülüyordu." (sayfa 109)
68 yenilgisinin melankolisine de sık değinerek, gerçeklikten ödün vermiyor. Yani, hayatın sahiciliğinden uzak bir romantizme de, artık bir faydası kalmayan nostaljinin takatten düşürücü afyon etkisine de hiç icazet vermiyor.
Ernaux, Boş Dolaplar romanında yaptığı gibi, Seneler'de de okul kurumuyla sertçe tokuşuyor:
"Okul değişmez bilginin sessizlik ve düzen içinde aktarıldığı, hiyerarşiye saygının ve mutlak itaatin mekanıydı… Soru sorma hakkı öğretmenlere aitti." (sayfa 45)
Kadın, cinsellik, toplumsal baskılar; sınıf çatışması, egemen ideolojinin muhayyilemizden silip ikame ettiği itaatkâr kılan, sahte mutluluk nesnelerine tutkulu sahiplenme arzusunu ve yol açtığı tahribatları teşhir ediyor- sosyolog ustalığıyla. Ernaux, bir Don Kişot gibi ama kalemiyle saldırıyor, yel değirmenlerine değil, üzerimizden kırk yıldır eksik olmayan neoliberalizmin kara güneşine.
Romanına sarsıcı ifadelerle başlayan Annie Ernaux, okuru sendeleterek Seneler'i bitiriyor:
"Geçmiş günleri anlatma sırası ona gelmiş de anlatıyor gibi, bir tür gayrişahsi otobiyografi olarak gördüğü bu anlatıda, tek bir birinci tekil şahıs, 'ben' olmayacak, sadece belirsiz özne ve 'biz'." (sayfa 222)
"Demek ki yazılacak kitap, bir mücadele aracı rolü üstlenecekti. Bu gayeden hiç vazgeçmedi ama şimdi her şeyden çok istediği, artık bir daha göremeyeceğimiz yüzlere vuran ışığı yakalamak, yok olmuş yiyeceklerle dolu sofralara vuran, çocukluğunun pazar anlatılarında orada olan, yaşanmış şeylerin üzerine her daim vurmaya devam eden o ışığı, kadim ışığı yakalamak. Kurtarmak." (sayfa 223)
" Artık asla olmayacağımız zamandan bir şey kurtarmak." (sayfa 224)
Seneler romanı ile Ernaux, okurunu o kadim ışığı ve artık asla olmayacağı zamandan bir şey kurtarmak için mücadele etmeye çağırıyor. Bu çağrıdan sonra anladım; o kadim ışığın kaynağı olduğuna inandığım kendi mayıs 68'imi kurtarmışım.