Cumhuriyet Halk Partisi’nin ‘İkinci Yüzyıla Çağrı’ toplantısı. Başka bir deyişle, geleceğe dair vizyonunu paylaştığı buluşma. Detayları başlık başlık aşağıda paylaşacağım. Ancak önce salonda, başından sonuna 4 saat boyunca yerimden kalkmadan dinlediğim toplantının kendi açımdan özetini vermek istiyorum. Bir yanda AKP’nin, Recep Tayyip Erdoğan’ın geçen ay ‘Türkiye Yüzyılı’ şeklinde tarif ettiği vizyon ve toplantısı var. Savaş uçaklarının, sergilenen silahların yanından geçerek girilen salonda sadece tek bir kişinin konuştuğu, uzun süredir hiç dilden düşmeyen ‘yerli, milli, beka’ kelimelerinin tekrarlandığı… Toplumu krizle ve kaygı duygularıyla ‘yönetmekten’ adeta mutlu olan bir bakış. ‘Krize o soktu ama o çıkarır, sınırlar delik deşik ama o korur’… söylentisini, alıcısı giderek azalsa da yaymaya devam eden anlayış…
Öte yanda dünyaya açık, sadece bir kişinin ya da sadece partililerin değil, pek çok kişinin gözünden sorun tespiti ve çözüm önerileri ortaya koyan bir diğer bakış… Partili olmayan, dünya çapında bilim insanlarının tespitlerini dinleyen-dinleten bir yönetim. Bu arada, yoksulluğun, gelir adaletsizliğinin, işsizliğin tavan yaptığı memlekette, yeni bir ‘devlet-kamu’ yorumu. Yoksullara yardımın tek bir merkezden, partizanca yapılmadığı, zenginlerden daha çok vergi alındığı, devletin, başlarında liyakatlı isimlerin bulunduğu kurumlar vasıtasıyla düzenleyici rol oynadığı sosyal bir devlet…
Özetin üçüncü ve en çarpıcı yeri… CHP’nin kadınları… Genel Sekreter Selin Sayek Böke ve yoksulluk konusunda çalışan bölümün başkanı Hacer Foggo. Sunumları, bilgileri, hitaplarıyla toplantının en önemli iki ismi oldu. Foggo’nun şu cümlesini not defterime geçirdim: "Biz bu ülkeyi kadınların sevgisi, yoksulluğa ve yoksunluğa isyanıyla yöneteceğiz."
Ve tabii CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Hem bu çerçeveyi ortaya koyan hem de yaptığı kapanış konuşmasıyla salondan büyük alkış alan lider. Üç nokta önemli idi.
1- Ana muhalefet partisinin genel başkanı olarak değil, kuracağımız sistemin bir parçası olarak sesleniyorum.
2- Altılı Masa'ya ve liderlerine yaptığı gönderme:
Bir de siyasal bizim birlikteliğimiz var tabii. Yani 6’lı masa. Türkiye için bir araya gelen, kalbi Türkiye için atan, 6 vatansever liderin masasıdır o. Bu değerli insanların en büyük motivasyonu, aldıkları ya da alacakları oylarda değil! “Ülke söz konusu olunca, ideolojik farklılıklar teferruattır” dememiz, bu masanın en büyük gücüdür
Meral Hanım’ın partisini kurarken nasıl bir mücadele verdiğini, çok iyi biliyorum. Meral Hanım merttir. Temel Bey bu 6’lı masa kurulurken, sırtına nasıl bir yük yükleneceğini bilmiyor muydu? Biliyordu. Ama Temel Bey bilgedir ve cesurdur. Ahmet Bey’le vatan söz konusu olduğunda bir araya gelmekten bir an bile tereddüt etmedik. Onun deneyimi ve entelektüel birikimi bize her türlü katkıyı sağlayacak. Ben Gültekin Bey’de Menderes ve Demirel’in gençliğini, onların ruhunu görüyorum. Ali Babacan’ın uygulama tecrübesini ve başarısını biliyorum, altını çiziyorum, bütün dünya da bu gerçeği biliyor.
3- Ve dünyaya verdiği mesaj. Malum bir süredir not kuruluşu FİTCH’den The Economist’e Erdoğan’ın kazanma olasılığını yüksek gören analizler yayınlanıyor. Bu arada Kılıçdaroğlu’na özellikle Avrupa ülkelerinin Türkiye’deki büyükelçilerinin kimi toplantılarda ‘altılı masanın kazanması zor’ dediğine dair ‘söylentiler de ‘ ulaşıyor. Kılıçdaroğlu’nun buradan verdiği mesaj net:
"Türkiye senin ucuz iş gücü alanın olmayacak, Türkiye senin mülteci kampın olmayacak, Türkiye senin çöp depolama alanın olmayacak."
Toplantı salonunda tam bir kaos vardı: Toplantının başlamasına yarım saat kala salona gittim. İçerisi dolduğu için kapıdan dönenler sitem ediyordu. Geçmeye çalıştığım bankolarda görevlilerle tartışan büyük bir kalabalık vardı. Aradan sıyrılanlar 4 saat boyunca ya ayakta durdu ya da yerlere oturdu.
Konuşan akademisyenler danışman mı değil mi sorusu: Toplantı başlamadan salonda en çok merak edilen, tanıyanların bana da en çok sorduğu soru, sadece Türkiye’nin değil dünyanın da sayılı ekonomistleri arasında sayılan isimlerin; Daron Acemoğlu’nun, Hakan Kara’nın, Refet Gürkaynak’ın, Ufuk Akçiğit’in CHP’nin danışmanı olup olmadığı sorusuydu. Bu konuda toplantı öncesi iletişim yanlış yapılmıştı. Bu isimler tabii ki CHP’nin toplantısında görüşlerini aktararak bir duruş gösteriyorlardı ama bir yandan da konuşmalarına ‘konferansa çağrıldıkları için teşekkür’ ya da ‘partiler üstü pozisyonlarını’ vurgulayarak başladılar.
Tüm bilim insanlarının yaptığı sunumlar bana şunu düşündürdü. Bu tip toplantılarda bir kişinin konuşup, her konuda öğrettiği düzene o kadar alışmışız ki… Kimi yerlerde en azından benim yakınımdakiler, bu sunumları uzun bulduklarını söylediler. Salonun bir kısmı zaman zaman uğultu haline dönüşen şekilde konuşsa da genel olarak tüm sunumlar uzun uzun alkışlandı.
Dünya çapında bir isim Jeremy Riffkin. Avrupa Birliği ile de (özellikle Almanya), Çin ile de liderler düzeyinde iletişimi olan, üçüncü sanayi devriminin uygulanması konusunda Merkel’e danışmanlık vermiş bir uzman. O artık Kılıçdaroğlu’nun da danışmanı. Yalnız organizasyonu yapan partililerin şöyle bir hatası oldu. Açılışta Kılıçdaroğlu’ndan sonra ilk Riffkin konuştu. Konuşma İngilizce idi ve salonda pek çok kişinin anlamakta zorlandığı, çeviri kulaklıkların yetersiz kaldığını gördüm. İlk konuşmanın içeriği de tabii çok önemli olan iklim krizi idi ama çözümden çok akademik bir dille genel sorunları anlattı. Türkiye ile ilgili çok az o da sonunda birkaç cümle sarfetti.
Daron Acemoğlu ve Ufuk Akçiğit ABD’de olduğu için salona gelmemişlerdi. Ama Hakan Kara ve Refet Gürkaynak Ankara’daydı. En azından ikisi daha salonda olsa etki büyürdü.
Toplantının sözü: CHP Sözcüsü Faik Öztrak’tan geldi: Krala değil kurala ihtiyaç var.
Toplantının en çok alkış alanı: Kemal Kılıçdaroğlu’nun kirli sermaye olarak tarif ettiği isimlerle ilgili ettiği cümle: "Kirli sermayenin çaldığı 418 milyar doları, borçları olarak deftere yazdım. Hukuk içinde mutlaka tahsil edeceğim."
Toplantının sloganı: Toplantıya katılanlar ‘iktidar, iktidar, iktidar’ diye tempo tuttu.
Toplantıda en çok ‘aaa’ alan tablo: Aslında herkesi bildiği bir gerçekti. Ama Daron Acemoğlu bir kez daha tablo olarak karşımıza koydu. Freedom House raporuna göre Türkiye, darbe ve iç savaş içindeki Mali’den sonra özgür olmayan ülkeler sıralamasında ikinciliğe yerleşmiş.
Bitirirken… Bütün konuşmaların ortak noktası ‘sorunlar büyük, tablo negatif, ama çözüm var’ idi. 2002 yılında AKP ‘y’ler ile iktidar olmuştu. Şimdi CHP hemen her konuşmacının vurguladığı paradan topluma ‘t’ler ile yani temiz para, temiz toplum, temiz enerji ile iktidara, tabii ortaklarıyla yürüyebilir.