Kimi anlar vardır... Yüreğinize saplanır kalır... Çıkartamazsınız... Aradan yıllar geçer kimi sahneler, cümleler... Yine, yeniden hafızanızdan geçer... 3 Mayıs 1999 o tarihlerden biri benim için... Yemin etmek üzere başörtüsüyle Meclis'e gelen Fazilet Partisi Milletvekili Merve Kavakçı... Rahmetli Bülent Ecevit'in kürsüye gelişi ve "bu Hanım'a haddini bidiriniz' diye bağırışı... Kavakçı'nın o anda yüzündeki acı hala gözümün önünde... O hitabın arkasından ilerleyen günlerde başına gelenler de demokrasi tarihimizin lekelerinden. Bugün Meclis'te örtülü vekiller var ve kıyamet kopmuyor... Ama dürüst siyasetçi Ecevit ne yazık ki bu ayıpla da anılıyor. Aynı derecede canımı yakan bir diğer olay. Ekmek almaya giderken polisin attığı gaz kapsülü başına isabet eden; 269 gün komada kalıp vefat eden, 15 yaşındaki Berkin Elvan evlat... Günlerdir acısının Türkiye'yi birleştirdiği çocuk. Herkes Başbakan Erdoğan'dan hiç olmazsa bir başsağlığı mesajı beklerken. Gaziantep’te düzenlediği seçim mitinginde önce Berkin'e terörist imasında bulundu: 'yüzü poşulu, eline sapan verilmiş, cebinde demir bilyelerle olan bir çocuk orada maalesef bir biber gazına muhatap oluyor. Polis, orada yüzü poşulu, elinde sapanla, demir bilyeleri savuran o kişinin kaç yaşında olduğunu nereden ayıracak”... 'Yaşını nereden bilsin' diyerek itiraf ettiğiniz hedef gözeterek atışı geçersek.. O çocuk öldü Başbakan. Bilmem farkında mısınız? Bu sizi hiç sarsmıyor mu ? Ya acıdan kendinden geçen ana babasını mitingteki kalabalığa yuhalatmanız: “sizin evladınızın mezarına karanfil ve demir bilyeler atışınızı pek anlamadım. O demir bilyeleri niçin atıyordu mezarına? Neyin mesajını veriyorsun?” Siz bunu söyledikten sonra internet siteleri boş mezarına annesinin bıraktığı küçük misketleri ve karanfilleri gösteren fotoğrafları bir daha yayınlandılar. Misket, bilye, cicoz, mile... Hani çocukken mahalle aralarında oynadığımız var ya.. Onlardan... Vicdanlar bir daha kanadı, acılar katlandı. Siz bunları söyledikten sonra acılı baba.. Sami Elvan, Canlı Gaste'de Can Dündar'a konuştu... Üzüntüden sesi titriyordu: "Misket oynayacak yaşta çocuk, onun için annesi misket oynasın diye koydu..'. Arkasından aynı yerde öldürülen Burakcan'ın hep sağduyu çağrısı yapan babası Halil Bey'e de atıfta bulunarak önemli bir noktanın altını çizdi: 'İnsanları birbirine kırdırmak için elinden gelen her türlü fedakarlığı yapıyor. Halil abi geldiğinde, gerekirse ben yarın sabah Giresun’a gideceğim, elini öpeceğim. Böyle bir şey yok ya. Bu ülkeyi ne yapmaya çalışıyor, anlayamıyorum. Acımızı yaşayamıyoruz. Halil Abi ile kolkola girip Başbakan'ı utandıracağız." Gerçekten Başbakan'ın bugün olmazsa yarın utanacağı tavırlar bunlar. Ama sadece utanılacak değil aynı zamanda kalabalıkları provake edebilecek de bir duruş. Şu an toplumun çoğunluğu, aynen iki acılı ama sorumlu baba gibi bu tuzağı boşa çıkarmak için ayrıştırıcı dile rağmen sükunetini koruyor. Başbakan ne söylerse söylesin.. Berkin Elvan; Roboski katliamında ölen Kürt evlatlar gibi... Tek kare fotoğrafındaki gözleri aklımdan çıkmayan 12 yaşındaki Liceli Ceylan Önkol gibi... Türkiye halklarının vicdanında yaşayacak.... Ecevit'in Merve'si gibi... Erdoğan'ın Berkin'i... Başbakan'ın utanç hanesine yazılacak. Üstelik Berkin daha çocuk ve öldü...