Bir lider oy aldığı tabanı genişletmek isteyebilir… Bir lider oy aldığı tabanı dönüştürmek isteyebilir…
Ama sanırım 'genişletme' ile 'dönüştürme' arasında bir altın oran bulunamaz ise, genişletmeye çalışırken kimi değerler arkada bırakılıp, dönüştürmeye çalışılan taban ile o değerler yerine konulan değerlerin anlatılmasında doğru iletişim kurulamazsa o lider ve partisi, daha da önemlisi ülkesi sıkıntı yaşayabilir…
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bir süredir çok önemli bir mücadele veriyor. Bir kısmında doğrudan partisinin, kendisinden önceki ve kendi dönemindeki hataları ya da sessiz kalmasıyla, ülkenin acı hafızasına kaydolmuş konularının üstüne gidiyor. Onlarla yüzleşiyor, onların telafisi için çaba sarf ediyor, gelecekteki olası iktidarlarında mağduriyetleri nasıl gidereceklerine dair yol haritaları sunuyor. Ben Kemal Bey'in 'helalleşme' diye nitelendirdiği yolun önemli, değerli olduğuna ve onun samimiyetine inanıyorum.
Kılıçdaroğlu'nun bu konseptte en fazla ilişki kurduğu-kurmaya çalıştığı grup 'muhafazakârlar…' Başörtüleri nedeniyle haksızca üniversiteye alınmayan öğrencilerden eşleri örtülü olduğu için dışlanmaya çalışılan siyasetçilere, kamuda iş verilmemesine yaşatılan tüm haksızlıkların üstüne gidiyor… Ve Tayyip Erdoğan'ın kutuplaştırarak kazanmaya çalıştığı ülkede, eğer toplum tam ortadan 'laikler-sosyal demokratlar' ve 'muhafazakârlar' diye ikiye bölünmediyse Kılıçdaroğlu'nun burada önemli bir rolü var.
Özellikle kuruluşunda büyük emek sahibi olduğu Altılı Masa'da 'muhafazakâr kanat'tan gelen partilerin lider-yöneticilerinin 'kendi tabanımıza CHP ile işbirliğini anlatmakta zorlanıyoruz' itirazlarına da önemli bir yanıt yapılan çalışmalar…
Kemal Kılıçdaroğlu'nun pazartesi akşamı evinden yaptığı açıklama ile tartışma başka bir boyuta evrildi. CHP lideri 'kadınların giyim tercihleriyle ilgili durumun yasal bir çerçeveye oturtulması ve bu durumla ilgili tartışmanın sonsuza kadar ortadan kaldırılmasını sağlayacak' bir kanun teklifinden bahsetti, ardından da partisi bu konuda TBMM Başkanlığı'na bir yasa teklifi sundu. Erdoğan bugün grup toplantısında el yükseltip CHP'yi bu konuda hazırlayacakları bir anayasa değişikliğine davet etti, işe 'aile' konusunu da kattı; grup toplantısında Kılıçdaroğlu'nun ve milletvekillerinin geçmişte türban ile ilgili olumsuz sözlerini gösterdi. Bu konuda 'Erdoğan Kılıçdaroğlu'nu zora soktu', 'hayır Kılıçdaroğlu kazandı' tartışmasına girmeyeceğim. Bu konuda tek söyleyeceğim; memlekette kimin daha muhafazakâr olduğunun değil, kimin tüm yaşam tercihlerine daha saygılı, demokrat olduğunun yarışının herkes için daha olumlu olacağını söyleyeyim.
Buradan da konuyu şuraya bağlayayım. Ülkedeki tüm siyasetçilerin tüm özgürlüklerin sonuna kadar yanında olması gerektiğini düşünmek herhalde hepimizin doğal hakkı. Dönemsel olarak gücü eline geçirenin, 28 Şubat'ta en pik noktasını yaşadığımız günlerdeki gibi 'muhafazakârlara', AKP'nin de son yıllarda giderek artan şekilde uyguladığı gibi kendini 'modern-laik' olarak tanımlayanlara yaptıkları baskıların çözümünün ise, 'gruplara ayırarak değil, herkes için çağdaş hukuksal bir çerçevede' çözülebileceği kanaatini taşıyorum.
Biraz daha açayım. Yıllardır konuyu 'türban üzerinden tartıştık-tartışıyoruz, dini ve siyasi semboller ve ifade özgürlüğü üzerinden' değil. Benim buradaki en önemli referanslarımdan biri anayasa hukukçusu Murat Sevinç. Onun uzun süredir laiklik ve özgürlükler üzerinden Diken'de yazdıkları. Ondan da ilham alarak sormak istiyorum. Özellikle Kemal Bey'e:
- Sizin de sakin-demokrat duruşunuzla fiilen türban sorunu ortadan kalkmıştı. Siz konuyu, sansür yasasının bu kadar yakıcı bir sorun olarak ortada olduğu haftada yeniden tartışmaya açarak iktidarın eline bir koz vermiş olmadınız mı?
- Bu ülkede yıllarca zorluk yaşamış Sünni mezhebinin mensupları kadar, zorlukları hiç bitmemiş Alevileri, sık sık hedef olan ülkenin Hristiyan, Musevi yurttaşlarını ya da inançsızları, kısaca herkesin özgürlüğünü teminat altına alan bir çerçevenin çok daha demokrat bir yaklaşım olacağını düşündünüz mü?
- Murat Sevinç'in deyimiyle konu yıllarca; 'İslam'dan başka bir din Sünni'likten başka mezhep yokmuş', üstelik özellikle son yıllarda 'laiklik sorunu tavan yapmamış' gibi konuşuldu, konuşuluyor. Bu risk değil mi?
Bitirirken… Kemal Kılıçdaroğlu önümüzdeki seçimler için pek muhtemel cumhurbaşkanı adayı. Birleştirme-barıştırma noktasında samimi bir isim. Ancak onun ve danışmanlarının dikkate alması gereken bir konu var. Erdoğan ile muhafazakârlık yarıştırarak değil demokrasi yarıştırarak seçimler kazanılır. Üstelik o demokrasiye; başörtülünün de başı açığın da, Sünni'nin de Alevi'nin de, Türk'ün de Kürt'ün de ihtiyacı var. Memleket nefes alamaz vaziyette, lütfen…
Murat Sabuncu kimdir? Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. Çıktıktan sonra sekiz ay gazeteyi yönetti. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |