Dünyayı ve ülkesini zehirleyen bir lider seçimi kaybetti. Lümpen, ırkçı, yalancı, kutuplaştırarak yönetimde kalmaya çalışan, ülkesindeki kurumların meşru zeminini ortadan kaldıran-kaldırmaya çalışan bir isim; Donald Trump. Onun kaybetmesine sevinen milyonlar var. Sosyal medyada on binlerce kutlama görüntüsü var. Yeni seçilen isim Joe Biden. Seçim sonuçları belli olmaya başladığında ‘ülkesini ve dünyayı birleştirici’ misyon üstleneceği şeklinde cümleler kurmuştu.
‘ABD seçimlerinden bize ne?’ diyecek kadar saf değilim. FED’in faiz kararlarının dünya ekonomisi için önemini de biliyorum, Paris iklim anlaşmasından ABD’nin çekilmesinin büyüteceği iklim krizinin de farkındayım. (Biden görevi devralacağı Ocak ayında anlaşmaya geri döneceğini söylüyor.) Biden’ın Trump’ın değersizleştirdiği NATO’yu yeniden ‘güçlendirmek istediği’ ya da Avrupa ile kötü giden ilişkileri düzeltmek niyetinde olduğu yolundaki makaleleri de okudum. Dünyada işlerin daha farklı işleyeceğinin farkındayım.
Ancak şunları da kaydetmekte yarar var.
Dünya üzerindeki popülist liderlerin ilham kaynağı Trump kaybedince diğer liderler de ‘kaybedecek’ diye bir beklenti yanlış olur. Zorlanacakları aşikar ama Trump’ın kaybediş şeklini ‘inceleyerek’ başta sosyal medya, içerideki ‘sesleri’ tamamen kısma yolundaki çabalarını artıracaklardır. (Twitter ve Facebook’un seçim süresince ve seçimden sonra Trump’ın paylaşımlarına koydukları etiketler çok önemli idi: "Bu tweet’te paylaşılan içeriklerin bir kısmı veya tümü tartışmalıdır ve bir seçime ya da başka bir toplumsal sürece katılma konusunda yanlış yönlendiriyor olabilir.")
Televizyon kanallarının Trump’ın özellikle seçim sonrası yaptığı ‘kışkırtıcı’ konuşmaları kesmesi önemliydi. Popülist liderlerin bu verileri dikkate alarak başta sosyal medya üzerindeki baskıyı artıracaklarını düşünüyorum. Yine diğerleri kendi ülkelerindeki seçimler yaklaştıkça başta seçim kurulları (kontrol eden yargı kurumları) üzerindeki ‘yapılandırma’, kontrol artacaktır. ABD’de başkan değişibildiyse bu; özgür basın, sosyal medyadaki fikirlerin korkusuzca yayılabilmesi, yargının her türlü baskıya rağmen görevini yapması (oy sayma durdurulsun çağrılarının dikkate alınmaması) sayesinde oldu.
Bu arada Biden’ın, Trump’tan kurtulmak isteyenlerin kurduğu ittifakın (başta Bernie Sanders sol kanat, kadınlar, siyahlar ve gençler) bir temsilcisi olarak nasıl hareket ettiğini gözlemlemenin (burada ABD’nin ilk kadın başkan yardımcısı seçilen Kamala Harris’i de unutmamak gerekir) başka ülkelerde ilham vermesi gereken yanları olabilir.
ABD’nin başkanının değişmesiyle dünyanın daha demokratik, daha adil bir yer olacağını düşünmek fazla iyi niyetlilik olur. Ancak yaşanan değişim dünyada demokrasi konusunda yeni bir hareketlilik getirebilir.
Gelelim Türkiye’ye…Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ‘yakın bir müttefikini kaybetti.’ Ülke tarihinin en ağır mektubu ondan gelse de ‘ekonominizi mahfederim’ tehditleri yapıp, kısmen başarılı olsa da Erdoğan bunlar yaşanmamış gibi hep yapılanları ‘idare etti’. Rahip Brunson ve Halkbank pazarlıkları yapıldı. (NYTimes’ın bu konudaki haberi çok çarpıcı idi.) Biden eski ve tecrübeli bir politikacı. Başta S-400’lerin satın alınması pek çok konuda Erdoğan’ı sıkıştıracak adımları daha net atacak olsa da ülkeyi tamamen kaybetmek istemeyecektir. Erdoğan iktidarını ABD ile ilişkilerde zor günler bekliyor.
Ancak burada şu notu düşmek gerekiyor. Biden’ın seçilmesini Türkiye içindeki siyasi dengelerin değişmesi açısından okumaya çalışmayı tutarsız ve ayıp olarak görüyorum. Türkiye’nin demokrasisi ya da iktidarın değişmesi için hiçbir ülkenin desteği ya da baskısına ihtiyaç yoktur. Türkiye’de yaşayanlar sandık önlerine konduğunda gerekli tavrı gösterirler. Herkesin demokrasi mücadelesi kendine…Türkiye’de yaşayanların hangi ülkeden gelirse gelsin, müdahaleci-zorlayıcı tavırlara karşı duruşu olmuştur, yine olur. Trump ile kader birliği yapan iktidarın verdiği zarar kadar Biden ile gelebilecek baskıya umut bağlamak-sevinmek de aynı derecede zararlıdır.