Bir kulaç, sonra bir kulaç daha… Ardında Havana, önünde Florida. İnsanın limitlerine dair bir meydan okuma bu. Daha önce hiç kimse Havana'dan Florida'ya yüzerek geçemedi. Ancak Diana Nyad bunu başarmayı kafasına koymuştu. Artık gece çökmüştü ve yüzmesi gereken mesafenin çoğunu geride bırakmıştı.
Arkasındaki teknede kalabalık bir ekip var. Dalgıç ve doktorların da aralarında bulunduğu 30'dan fazla kişi. Yani Diana okyanusta yalnızlık çekmiyor. Hele ki gündüz, ona eşlik eden yunusları da eklersek keyfinin gayet yerinde olduğunu söyleyebiliriz. Gece çöktüğünde elbette durum biraz daha korkutucu olabiliyor ama fiziki durumu gayet iyi ve yüzme ritmi de gayet yerinde.
Ta ki, ciğerlerindeki tüm oksijeni bir çığlıkla dışarı çıkarana kadar. Bir anda hissettiği acının ardından sanki tüm vücudu kızgın bir yağın içinde kavruluyor. Felç geçirmeye başlıyor, kollarını su yüzeyine çıkaramıyor ve nefes almakta zorlanıyor. Ekibi, Diana'ya yardım etmek için hamle yaptığında, tüm bunların nedeni ortaya çıkıyor. Diana'nın etrafında binlerce denizanasıyla çevrili. Çeşit çeşit ancak hepsi de hayli tehlikeli, ölümcül düzeyde zehirli.
Peki sırf denizanası var diye vazgeçmeye değer mi?
Diana, 22 Ağustos 1949'da New York'ta doğdu. Babası William L. Sneed Jr, bir borsacıydı. Annesi ise Mrs Winslow's Soothing Syrup isimli bir bebek şurubunun mucidi olan Charlotte N. Winslow'un torunu Lucy Winslow Curtis'ti. Diana henüz yaşındayken annesi ve babası evliliklerini sonlandırdı. Daha sonra annesi, Mısırlı bir gayrimenkulcü olan Aristotle Z. Nyad ile evlendi ve aile Fort Lauderdale, Florida'ya taşındı. Bu esnada Diana, yasal olarak Aristotle tarafından evlat edinildi ve soyadı da Nyad olarak değişti.
Diana, Florida'daki hayatına çabuk alışmıştı. Hava sıcaktı, plajlar eğlenceliydi. 14 yaşındayken yüzme sporuna ciddi olarak eğilmeye başladı. Pine Crest Lisesi'nde geçirdiği süre içinde eski bir olimpik yüzücü ve ünlü yüzme koçu olan Jack Nelson tarafından çalıştırılma fırsatı yakalayacaktı. Ancak maalesef bu durum Diana'nın pek hatırlamak isteyeceği şekilde sonuçlanmadı. Zira Diana, Jack Nelson'un kendisini uzun süre taciz ettiğini yıllar sonra açıklayacaktı.
Diana'nın en büyük hayali 1968 Olimpiyatları'nda havuza girebilmekti. Fakat 1966'da geçirdiği bir kalp rahatsızlığı sonrasında yaklaşık üç ay boyunca yatakta tedavi görmüştü. Sonrasında tekrar yüzmeye başladığında ise süratini ciddi anlamda kaybettiğini fark edecekti. Bu bir hayalin sonu anlamına geliyordu.
Lise yıllarının ardından Emory Üniversitesi'ne giren Diana'nın burada geçirdiği süre oldukça kısa olacaktı. Çünkü zaman zaman küçük haşarılıkları oluyordu. Gerçi okul yurdunun dördüncü katından paraşütle atlamak küçük bir haşarılık olarak nitelendirilemeyebilir.
En nihayetinde Diana kendine başka bir okul buldu: Illinois'deki Lake Forest College. Burada hayatını değiştirecek birisiyle tanışacaktı. Yüzme sporunun en ünlü isimlerinden biri olan Buck Dawson, Diana'nın yeteneğini keşfetmiş ve onu maraton yüzücülüğüne teşvik etmişti.
Okulunu bitirip Florida'ya döndüğünde de Dawson'la çalışmaya devam eden Diana, daha sonra 1974'te katıldığı 35 km'lik Napoli Körfezi yarışını kadınlar rekoru kırarak kazanacaktı. Dört yıl sonra ise hayatının merkezine oturacak bir meydan okumaya kalkışacaktı. Daha önce hiç yapılmamış bir şey, Küba'nın başkenti Havana'dan Key West, Florida'ya bir yolculuk. Hem de yüzerek…
28 yaşındayken giriştiği bu ilk denemesinde 6 metre eninde 12 metre boyundaki bir köpek balığı kafesinin içinde yüzen Diana, yaklaşık 42 saat boyunca kulaç savurdu. Fakat rüzgârın etkisiyle içinde bulunduğu kafes rotasından şaşmaya başlayınca 122 km kat etmesine rağmen takım doktorları tarafından bu denemesi durduruldu.
Bir yıl sonra, 30'uncu doğum gününde bu kez Bimini'den (Bahamalar) Florida'ya doğru yüzmeye başladı. Bu sefer rüzgâr arkasındaydı ve köpek balığı kafesi kullanmıyordu. 27,5 saatte tamamladığı bu denemesinde başarıya ulaşarak bugün hala kırılamayan bir rekora da imza atmıştı. Bu rekorun ardından yarışmacı kariyerine nokta koyarak yazarlık ve gazeteciliğe yöneldi.
Fakat yönünüzü değiştirseniz de içinizde yanan bir tutku varsa er geç peşinden gitmek kaçınılmaz oluyor. Diana için durum tam da böyleydi. Havana'dan Florida'ya yüzmeyi mutlaka başarmalıydı. İlk denemesinden tam 33 yıl sonra tekrar eski defterleri karıştırmaya karar verdi. 9 Ağustos 2011'de başladığı ikinci denemesi de omuz ağrıları ve ağırlaşan astımının da etkisiyle yine yarıda kaldı. Bir buçuk ay sonra bu kez üçüncü kez başlangıç noktasındaydı. Son denemesinde olduğu gibi köpek balığı kafesi kullanmıyordu. Bu denemesinde ise 124 km ilerleyebilecekti. Ölümcül denizanası saldırıları nedeniyle 41 saatin sonunda yine okyanustan çıkmak zorunda kalacaktı. 18 Ağustos 2012'deki dördüncü denemesinde de benzer bir son onu bekliyordu.
Diana 63 yaşındaydı ve bu insan sınırlarını zorlayan meydan okuma onu iyice yormuştu. Fakat son bir kez daha denemeye karar verdi. 31 Ağustos 2012'de son kez kendini Havana sahillerinde suya bıraktı. Üzerinde onu denizanası saldırılarından koruyacak olan ve tüm vücudunu saran silikon bir koruyucu tabaka vardı. 53 saatin sonunda ise Key West, Florida'ya ulaşacaktı.
"Okyanustaki son 2 mili yüzmek üzereyim. Bu hayatım boyunca hayalini kurduğum bir andı ve bunu sizinle başardığım için çok mutluyum. Bazılarınız hayatım boyunca yanımda olan çok yakın arkadaşlarımsınız, bazılarınızla ise yeni tanıştık. Ama size şunu söylemek istiyorum. Çok özel bir grupsunuz."
O sıradan bir hayata sahip olmadı ve cesareti hiçbir zaman kırılmadı. 70'li yılların toplumsal şartlarında 21 yaşındayken gay olduğunu açıkladı. Üniversite yurdunun dördüncü katından paraşütle atladı ve bir de 63 yaşındayken Havana'dan Florida'ya kadar yüzdü. Gazeteci ve yazar olarak elde ettiği mesleki başarı da cabası. O, asla vazgeçmeyenler için bir cesaret simgesi.
Diana Nyad…