Gecenin karanlığında, yaşlı bir adam ıssız bir yerde yürüyor. Elinde, kazma ve kürek; yanında ise 6 yaşında bir çocuk var. Çocuk, etraftan gelen seslerden ürküyor. Yürüdükleri yerin bir mezarlık olduğunu da düşününce, onun bu hali gayet anlaşılabilir. İçinde yaşadıkları, elektriği ve suyu olmayan derme çatma kulübeye ekmek götürebilmenin tek yolu bu. Geceleri mezar kazmak.
Çocuk, çalışmaya alışkındı aslında; ailenin boğazından bir lokma daha fazla girebilsin diye iki yıldır pamuk tarlalarına koşuluyordu. Fakat yıllar sonra söyleyeceği gibi, büyüdüğünde korkusuz biri olmasını sağlayan şey ise dedesine yardım ettiği o gecelerdi.
Evet, o çocuk büyüdü. İsmi de büyüdü. ABD'de, hatta dünya çapında büyük bir üne kavuştu ve yürümeye devam etti. Ancak bu kez golf sahalarında… Pamuk tarlalarından, golf sahalarına uzanan bir hayat onunki.
Onun adı: Lee Trevino…
1939 yılında doğan Lee Trevino'nun çocukluk yılları oldukça zorlu geçti. Aileyi terk eden babasını hiç görmemişti. Dede Joe'nun işi sayesinde kıt kanaat geçiniyorlardı. İş, kulağa biraz ürkütücü gelebilirdi ancak ücretsiz barınma da sağlıyordu. Mezarlığın hemen dibinde, derme çatma bir kulübe… Lee'nin çocukluğu; dedesi, annesi ve kız kardeşleriyle birlikte bu kulübede geçti. Kulübenin arka tarafında ise bambaşka bir dünya vardı…
Yerde delikler, bayraklar, savrulan sopalar ve havada uçuşan beyaz toplar… Dallas Athletic Club, geniş bir alana yayılan golf sahası ile ziyaretçilerine keyifli anlar vadediyordu. Bu kulübün ziyaretçileri tabii ki her zaman topu arzu ettikleri istikamete yollayamıyorlardı. Öyle ki, bazen koca saha yetmiyor; toplar dışarı kaçıyordu. Topların kaçtığı yerlerden biri ise Trevino ailesinin bahçesiydi. Küçük Lee, sağda solda duran topları bir sepetin içinde biriktiriyordu. Bir gün kaçan topunun peşinden gelen bir golfçünün Lee'nin sepetindeki topları görüp satın almak istemesi ise yeni bir iş kolunun habercisiydi. Lee, uzun bir süre kaçan topları toplayıp onları kaçıranlara geri sattı. Bu dönemlerde, golf ile tanışıklığı biraz daha ilerlemişti. Hatta amcasının hediye ettiği golf sopasıyla arada bir vuruş yaptığı da oluyordu.
Diğer taraftan, şunu belirtmek de fayda var, Lee'nin ille de "ben golfçü olayım" gibi bir hayali yoktu. Onun derdi sadece ailesine destek olmaktı. 14 yaşına geldiğinde okulu bırakacak ve golf kulübünde malzemeci olarak çalışmaya başlayacaktı. Aslında onun için hiç de fena bir iş sayılmazdı. Golf oyuncularının sopalarını taşıyordu ve kısıtlı da olsa azıcık sopa sallayacak vakit de buluyordu.
Aradan üç yıl geçtikten sonra ise bu sefer hayatında başka bir döneme giriyordu. Lee, artık asker olacaktı. Deniz kuvvetlerine katılma öyküsünü yıllar önce şöyle anımsamıştı:
"Bir gün iş arkadaşım yanıma geldi ve ‘Dışarıda bir araba var ve jant kapakları güzel. Senin arabana çok yakışır', dedi. Daha sonra jant kapaklarını aldı ve benim arabamın bagajına attı. Sonra kapakları arabama taktık ve gerçekten de çok güzel görünüyordu. Ertesi gün işe giderken kapakları çıkarmayı unuttum. Yolda bir polis beni durdurdu ve kapakları nereden bulduğumu sordu. Ona güzel bir hikâye uyduramadım. Kapakları sahibine götürüp özür diledim. Ancak dönüşte aynı polis beni yine durdurdu ve kaç yaşında olduğumu sordu. Bir ay sonra 17 olacağım dedim. Bana bir adamın numarasını verdi ve onu aramamı söyledi. O adam, deniz kuvvetleri için asker topluyordu."
Deniz kuvvetlerinde geçirdiği dört yılda oldukça şanslı olduğu söylenebilirdi. Zira, deniz kuvvetlerinin golf takımına girmişti ve hayatında ilk kez yepyeni toplarla golf oynuyor hem de nadiren de olsa turnuvalara katılabiliyordu. Belki de bu yüzden, deniz kuvvetlerinde geçirdiği yılları hep minnetle anacaktı.
1960 yılında terhis olduktan sonra bir süre golf kulüplerinde çalıştı. Ancak sabit bir işi ya da bir gelir kaynağı yoktu. 1966 yılına geldiğinde, o zamanki eşinin de yüreklendirmesiyle Amerika Açık Golf Turnuvası'na başvurdu. İlk yılında 54. olmuştu. Bu, bir çaylak için hiç de fena olmayan bir dereceydi. Kazandığı 600 dolarla da en azından birkaç fatura ödeyebilirdi. Bir sonraki sene şansını tekrar deneyecekti. Bu kez çok daha ciddi rakiplerin dikkatini çekecek, namı diğer köpek balıklarıyla mücadeleye girişecekti. Turnuvanın sonunda elde ettiği beşincilik ise onun isminin geniş kitlelerce öğrenilmesine vesile olacaktı. Aynı zamanda ona 6000 dolarlık da bir ödül kazandırmıştı.
Lee'nin zirve çıktığı yıl ise 1968'di. Yer yine, Amerika Açık. Artık insanlar onu daha dikkatli takip ediyordu. Görüntüde; durmadan rakipleriyle, yardımcısıyla veya seyircilerle konuşan; esprileriyle seyircilere neşeli anlar yaşatırken rakiplerinin de konsantrasyonunu dağıtan bir Meksikalıydı bu. Ancak çok daha fazlası da vardı elbette. Onu buraya kabiliyeti getirmişti, daha yukarı çıkmak için de bu kabiliyetini hiç kimseden esirgemeyecekti. Jack Niclaus'la yaşadıkları müthiş çekişmenin ardından şampiyonluğa ulaştığında herkes onu yürekten alkışlayacaktı.
Lee'nin kariyeri, bilhassa yetmişli yılların ilk yarısındaki Jack Nicklaus'la olan rekabetiyle anılıyor. Daha sonra da turnuvalar kazanmış olsa dahi, söz konusu dönemin odağa alınması gayet doğal çünkü kariyerini etkileyen kazayı o dönemlerde henüz yaşamamıştı. Oak Brook, Illinois'de 1975 Western Open Turnuvası sırasında gerçekleşen kaza ise tam olarak şöyle bir atmosferde gerçekleşmişti:
"Yağmur çok uzun sürecek gibi görünmüyordu. Dolayısıyla, oyun partnerim Jerry Heard'le beraber 13. yeşillikte biraz oturup piknik yapmaya karar verdik. Yardımcımı hafif içecekler ve sosisli almaya gönderdim. Gölün hemen kenarındaki yeşilliğin ucuna oturduk. Ben çantama doğru uzandım, Jerry de yanımdaydı şemsiyesini bacaklarının arasına sıkıştırmıştı."
Lee'nin keyif çattığı anlar fazla uzun sürmedi. Yandaki gölü es geçen bir yıldırım metal golf sopası boyunca ilerleyip Lee'nin omurgasına isabet etti. O anda şuurunu kaybeden Lee, kendine geldiğinde vücudunun sol tarafını hissetmiyordu. Zorlukla nefes alıyordu ve sırtında yanıklar vardı. Neyse ki, hayati bir tehlikesi bulunmuyordu. Omurgasında zarar gören diskin alınması için bir ameliyat geçirdi. Ancak bu durum kariyerinin geri kalanında oyununu bir hayli etkiledi. Yine büyük turnuvalar kazanmış olsa ve zirvede yer alsa da artık eskisi kadar rahat oynayamıyordu.
Kazandığı sayısız turnuvayla golfün efsaneleri arasında yerini alan Lee, kariyerinin sonlarında televizyonda yorumculuk da yaptı. Televizyon dünyasının onun kişiliğine son derece uygun olduğu söylenebilir. Zira, o golf sahalarındaki en konuşkan, en neşeli isimlerin başında geliyordu.
Lee Trevino'nun, henüz küçük bir çocukken dedesiyle beraber çıktığı küçük yolculuklar, yıllar içinde dünyanın çeşitli taraflarına uzanan büyük yolculuklara dönüştü. Müthiş bir kariyerin ardından hala zaman zaman golf sahalarında beliriyor. 79 yaşında ve meşhur kahkahası hep yanında… Hala gittiği her yere neşe götürüyor…