Diyarbakır
Cizre’de dolaşıyoruz. Sokağa çıkma yasağı sırasında duvarlara yazılan yazıların üstü boyanmış. Cizreliler henüz birkaç gün önce boyanmaya başladığını söylüyorlar. İç sokaklarda, evlerin bahçe içlerine, avlulara yazılan yazılar ise halen duruyorlar.
Cudi mahallesinde bir eve geçiyoruz. Mihmandarım sık sık “Bu mahalle 90’larda Kürt serhildanlarının başladığı yer” diyor. Bu vurguyu sık sık yapmasından, bunu kendisine sürekli hatırlatmaya ihtiyacı olduğunu hissediyorum.
Evler dışarıdan biraz toparlanmış görünse de, içleri halen harap halde. Bahçeli bir eve geçiyoruz. Güler yüzlü, babacan, orta yaşlı bir bey karşılıyor bizi. Mehmet Beyin Meya-der üyesi olduğunu öğreniyorum. Kendi oğlu da öldürülen Mehmet Bey, uzun süredir Cizre’de cenazelerini bulamayan aileler için koşturuyor.
Evin ölen oğlunun resimleri oturduğumuz odanın tüm duvarlarına asılı. 21 yaşındaymış. Askermiş. Hasta olduğu için hava değişimine izinli olarak gelmiş. Cudi mahallesinde olaylar başlayınca, ailenin evi yakılmış. Aile mahalleden çıkmak zorunda kalınca, oğlan babasına, “Ben gelmiyorum, burada insanları bırakamam” demiş. Şöyle anlatıyor Mehmet Bey o günleri:
“Olaylar önce 9 gün çıktı, sonra 4-5 ay durdu. Sonra devlet saldırdı. Devrimci gençler dayanışmak için Cizre’ye gelmişlerdi. Bu gençler dönemesin diye, gençlerin otobüsünü bilerek yaktılar. Yasaktan 1 gün önce ben Antep’teydim. Yasak başlayacak denilince eve döndüm.
Oğlum sivildi. YPS’nin üyemiz diye açıkladığı listede de ismi yok. Cizre’de 212 sivil, 66 YPS’li şehit oldu.”
Mehmet Bey oğlunun resimlerini çıkarıyor, kimliğini bana gösteriyor. O sırada eşi geliyor. Eşi ağlıyor. Aylar sonra ilk defa bugün eski mahallesine gitmiş bir taziye için, eski evini görünce üzülmüş. Şu an kirada oturuyorlar. Eski evlerini önce roketatarla yıkmışlar, bodrumlardan sonra da yakmışlar.
Devletin evi yıkılanlara bir destek verip vermediğini soruyorum. Mehmet Bey:
“Çoğu kişinin beyaz eşyalarının parasını verdiler, ama partide çocukları yakınları olanlara vermediler. Mesela neden kiracı olarak aldılar diye, bu evin sahibine destek vermediler. 6-7 aydır yıkılan evlere ne para verildi, ne de yapmaya müsaade ediyorlar.”
Evlerinin tamamen yıkımı için Mehmet Bey’i çağırmışlar ve yıkım için bir kâğıt imzalamasını istemişler:
“İmzalamadım. Evimi ben yıkarım dedim” diyor.
Meya-der’in eş başkanı Mele Kasım uzun süredir tutuklu. Meya-der Cizre şubesi Cizre’deki cenazelere sahip çıkıyor, ailelerin kayıp cenazelerini bulması için uğraşıyor. Nitekim Mehmet Bey 2 gün önce elinde oğlunun resmi ile Eskişehir’den gelen ve oğlunun cenazesini arayan kadından bahsediyor:
“Batıdan dayanışma için Cizre’ye gelen çocukları tanımıyoruz, öyle çok çocuk öldü. Hala bilmeyen, çocuğunu arayan aileler var. Aylardır kan vermiş, DNA vermiş, bekleyen aileler var. Cizre’de hala 47 cenaze tespit edilemedi. Kimdir bu gençler bilmiyoruz. Cenazeleri Antep, Urfa, Mardin, Malatya, Cizre, Şırnak, Silopi… farklı şehirlere dağıttılar. 50-60 tanesi incelemeye alınmadı. 2-3 kişinin cenazesi bir torbadaydı. Kafalar bir torbadaydı. Bazı torbalarda sadece vücut, bazılarında ayak, bazılarında kafa vardı. Koskocaman insanlar yakılmıştı, 5-10 kilo kalmıştı.”
Yutkunuyorum. Kendi oğlunun cenazesini nasıl teslim aldığını soramıyorum. Mehmet Bey zaten, kendini tamamen diğer ailelere adamış durumda, sürekli onları anlatıyor.
Cizre’de halen baskılar devam ediyor:
“Dışarı çıkıyoruz panzer arkamızda kapımızda duruyor. Geceleri hele feci oluyor. Akşam 8-9 dan sonra herkes içeri giriyor, girmeyene küfrediyorlar. 5-6 yaşındaki çocuğun bisikletini parçalıyorlar. Ama son günlerde daha kötü. Son 20 gündür hem küfrediyorlar hem bağırıyorlar. Gece 23:00-3.5 arası yasak devam ediyor.”
Cizre’de DBP İl teşkilatına da epey baskı yapıldığını öğreniyorum:
“Belediyeye kayyum atandı. Partiye geldiler geçenlerde. Gelin partiye de kayyum atayın biz de kapıyı kapatalım çıkalım dedik. Niye basıyorsunuz bu partiyi? Bu sokakta çocukları şehit olan onlarca insan var. Bu mahallelerden 360 kişi cezaevinde. Her gün gözaltı var. Günde 5-10 kişi alıyorlar. Bundan birkaç yıl önce herkes partinin üyesiydi. Herkese baskı yapıyorlar şimdi. Polisler her gün partiye gelip çaycıya bugün program nedir diye soruyorlar. Dün polislere dedim ki partimiz yasal bir parti. Niye her gün bunu soruyorsun? Git Ankara’da kapat partiyi, biz de burada kapatırız.”
Cenazelerin gömülmesinde de sıkıntılar var. Mehmet Bey cenazelerin gömüleceği zamana bile devletin karar verdiğini söylüyor:
“Mezarlığın orada daima 2-3 zırhlı araç oluyor cenazeleri bile kontrol ediyorlar, öyle gömebiliyoruz. Ölüden bile korkuyorlar, tüm mezar taşlarını kırıyorlar, öncekileri FETÖ’cüler yaptı diyorlar ya, peki şuan bunları kim yapıyor?”
Cizre’de herkes tedirgin. Ancak bir o kadar da direngen. Cizrelilerin tüm baskılarla nasıl mücadele ettiklerini sadece bu adama bakarak anlamak mümkün. Cenazeler için oradan oraya koşturuyor. Kayıp cenazeleri arıyor. Aileleri savcılığa götürüyor ve tüm bu süreçte sürekli bir baskıyla yaşıyor. Yine de:
“Allaha şükür ayaktayız, Cizre’yi terk edeceğimiz yok. Halkımızın yanındayız” diyor.
Cizre tüm acılarına rağmen dimdik ayakta.
Her zamanki gibi bana güç veriyor Cizre.
Bijî Berxwedana Cizre!