Ramazan geldi, hoşgeldi. Oruç tutacaklara tavsiye veren doktor ve diyetisyen kervanına bende katılmak isterim.
Orucu tanımlarsak kabaca, bir ay süresince gün boyu yemek yemediğimiz ve su içmediğimiz bir dönem diyebiliriz. Ramazan gelince doktor ve diyetisyenlerden kimler oruç tutmalı, kimler tutmamalı, ne yenmeli, ne yenmemeli, hangisi acıktırır hangisi tok tutar tarzında televizyon ve gazete haberlerinin ortasına düşüyoruz. Ben de burada gün boyu baskılanan yemek yeme eyleminin, iftarda zincirlerinden boşalmış gibi yenmemesi gerektiği konusunda gerekli uyarımı yapmak istiyorum. Hatta sağlık sorunları olanların risk almamaları hatta gerekirse oruç tutmamaları ve bu konuyu doktorları ile netleştirmeleri yerinde olur şeklinde tavsiyemi vereyim.
Biliyorsunuz ben yaşam tarzı tıbbı adı verilen yeni bir alanda çalışan, koruyucu ve önleyici hekimlik yapmakta olan bir doktorum. Beslenme ve yaşam tarzı alışkanlıkları ile bağlantılı hastalıkların önlenmesi ve kontrolü amacıyla, beslenme alışkanlıkları başta olmak üzere hayat tarzını düzenleyerek hastalarıma yardımcı oluyorum. Modern hayatın bir yan etkisi olarak diyabet, kalp damar hastalıkları, obezite ve kanserler neredeyse salgın boyutlarına geldi ve tüm dünya ülkeleri tehdit altında. Bütün bunlarla oruç arasındaki bağ ise aslında insan ruhunda gizli. Insanın yiyeceklerle ilişkisinin bozulması ve dünya ile bağının bozulması da bunun bir sebebi ve oruç bunu tedavi edebilir.
Nasıl mı?
Oruç aslında bedene zevk veren tuzaklardan korunmak, insana haz veren alışkanlıklardan kurtulmak ve onlar üzerinde tekrar kontrolü sağlamasına imkan veren bir sistemdir. Oruç tutmak sadece belirli bir süre yemek ve içmeyi kesmekten ibaret değildir. O süre zarfında insanın en çok düştüğü zaafları da kontrol ettiği, mesela öfke (öfke baldan tatlıdır), dedikodu (zevklidir), yargılama, kınama (tut kendini) ve cinsel arzusunu kontrol etmek gibi, aslında hep kontrol etmesi gereken eylemleri yapmamasının emrolunduğu bir dönemdir. Aslında bunları düşünerek ve bilerek oruç tutulduğunda, orucun amacı olan daha iyi bir kul ve insan olmaya bir adım daha yaklaşmış ve tadını almış oluruz.
Ramazan’da yemek hakkında da biraz düşünmenizi rica ediyorum.
Yemek yemek hem gereklidr hem de sadece yemekten öte anlamları olan, insanlara haz veren bir eylemdir. Yemek sadece açlık nedeniyle yenmez. Düğünlerde ve kutlamalarda mutlulukla yeriz, cenazelerde üzüntüyle tatlı helva yeriz. Düştüğümüzde, ağladığımızda, teselliye ihtiyaç duyduğumuzda çocukluğumuzda elimize bir dondurma veya çikolata verirler ve biz büyüdüğümüzde de yine üzüldüğümüzde tatlı yemeye devam ederiz.
Bazı yiyeceklere çok fazla bağlanır sürekli yemek isteriz. En çok tatlılara bağlanırız. Iyi günümüzde de, kötü günümüzde yeriz.
Az sayıda olduğunu düşündüğüm bazılarımız yaşamak için yer, ama çoğunluk yemek için yaşar neredeyse. Doysak bile yemeye devam ederiz yine çoğumuz. Neden çoğumuz diyip durduğuma gelince dünyada giderek artan obezite salgınının ülkemizde de oldukça taraftar topladığı aşikar. Millet olarak aktif bir hayat tarzını benimsemediğimiz, spora zaman ayırmadığımız veya ayıramadığımızı hepimiz biliyoruz. Sporla ilişkimiz yine çoğunluğumuz için okulda sadece beden eğitimi ve spor derslerinde sınırlı kalmıştır (rapor almadıysak). Gerçi şu anda Sağlık Bakanlığı egzersiz yapmayı ve sağlıklı kiloda olmayı tavsiye ediyor, çünkü tüm dünya obezite (Türkçesi şişmanlık) ve hareketsizliğe bağlı hayat tarzı hastalıkları nedeniyle hasta toplumlar haline geldi. Sağlık sorunları, masrafları ülkelerin bütçesinde ve genel olarak varoluşunda ciddi bir sorun haline gelmiş durumda. Amerika ile başlayan obezite, diyabet, kalp hastalığı, kanser salgını bizde dahil olmak üzere tüm dünyaya yayılıyor.
İnsanlar zevklerinden vazgeçmek istemiyor. Herkes yemeye, tüketmeye devam etmek ama kilo almamak istiyor. Herkes mucize bir diyetin veya yöntemin peşinde. Bazıları bu yolda hemen telef oluyor, ama daha büyük bir kısmı zamanla olacak. Çünkü hastalıklar bir günde oluşmaz. İnsan aniden kalp krizi, beyin kanaması geçirmiş görünür ama o an için aslında yıllarca uğraşmıştır. Ne ekerseniz onu biçersiniz. Sadece zaman aldığı için ne ektiğinizi çoktan unutmuş olursunuz. Bir de hergün yaptığınız minik minik hataların birgün bir araya toplanıp bir kaya oluşturabileceğini ve günün birinde altında kalabileceğimizi hiç düşünmez hayal bile etmeyiz. Şu anda da yine merkezini Amerika’dan alan ve yine yediklerinden vazgeçmek istemeyenlerin benimsediği düşük karbonhidrat yüksek hayvansal diyetler çok rağbette. Sizi bu kanuda uyarmak siterim. Obeziteye geçici çözüm sağlayabilir ancak sağlık başta olmak üzere yine de dünyanın sorunu yine bu şekilde çözülmeyecek. Şişmanlık dünyanın başına bela en büyük sorunlardan biri olabilir ama altında ete olan büyük iştahı ve onun küresel ısınma ve iklim değişikliklerinin en büyük nedeni olduğunu görmezden gelmeye çalışıyoruz ama hepimiz aynı gemideyiz ve bu gemi su alıyor. Çok geç olmadan önlem almamız gerekiyor çünkü gerçekten geç olacak. Birkaç günden beri televizyonlarda ramazan dolayısıyla et fiyatlarının pahalılığından ve vatandaşın yiyemeyeceğinden bahsediliyor. Size bir sır vereyim mi, et yiyemeyenler hiç üzülmesin. Yerine çok daha sağlıklı ve daha ekonomik ve yüzde yüz çok daha sağlıklı baklagiller var. Ama sofranıza mutlaka yeşil koyun, sebze koyun, baklagil koyun. Tatlı olarak mevsim meyveleri koyun ve et yiyemiyorum diye hiç üzülmeyin.
Bu ramazan biraz farklı bir bilinçle, yiyeceklerle olan hastalıklı ilişkimizi farketmek ve onu değiştirebilmek için oruç tutalım. Bizi esir eden zevk tuzağından kurtulmayı dileyerek oruç tutalım. Bu nedenle oruç ziyafet değil ibadet olsun. Bağımlı olduğunuz yiyeceklerden de uzak durun bu dönemde. Sağlıklı beslenmeye başlamayı ve zayıflamayı hep istiyor ama başlayamıyor idiyseniz şimdi başlamak için harika bir zaman. Kötü alışkanlıklarınızı temizleyip, yerine sağlıklı olanları koyarak bedeninizi ve dolayısıyla ruhunuzu temizleyip iyileştirdiğiniz bir ramazan olsun bu yıl. Tatlıdan, yağlıdan, tuzludan yani üç beyazdan uzak durun. Hiç yemeyin demiyorum ama nefsinizi terbiye etmeyi ve kontol etmeyi öğrenin. Bir çatal alıp ne kadar çok yemek isterseniz isteyin, yine de bırakmayı öğrenin. Sigarayı bırakmak için de mükemmel bir zaman örneğin bu ramazan. Sigarayı bırakın.sizi esir eden tüm kötü alışkanlıklarınızdan kurtulmak için kullanın ramazanı. Dolayısıyla iftarınız da sahurunuz da mütevazi olsun. Suyu ihmal etmeyin zira çok sıcak bir yaz geçiriyoruz. Bu arada neden bu kadar sıcak bir yaz geçirdiğimizi ve küresel ısınmaya insanın doymak bilmeyen iştahı neden olduğunu hatırlayın. Bu iştahı kontrol etmek için ramazandan daha iyi bir zaman olabilir mi?
Öfkemizi, insanları yargılamamızı, sebepsiz nefretimizi, iştahımızı kontrol edebilirsek savaş ve acıların olmadığı cennet gibi bir dünyaya adım atabiliriz. Bu ramazan bize ve tüm islam alemine bunları getirsin ve düşündürtsün. Herhalde dünya son zamanlarda ramazana hiç bu kadar çok ihtiyaç duymamıştır. Tutanların iyi niyeti ve hali, tutmayanlara da ulaşacaktır. Kuantum fiziğine göre herbirimizin ruh hali birbirimizi etkiliyor. Biz iyi olmaya başlarsak herkesi iyi etkileriz ve bu başlatan kişiye misliyle iyi olarak döner, tıpkı kötülüğün de döndüğü gibi.
Ramazan bize tüm bunlardan kurtulmanın nasıl birşey olduğunu gösteriyor aslında. Ağzımıza bir parmak bal veriyor. Ramazan bittiğinde de bu balın tadını unutmayıp devam edersek, yani ramazan bu sefer hedefine ulaşırsa obezite, hastalıklar, savaşlar, acılar son bulur, dünya bile kurtulur hayalleri kuruyorum. Amin.
Aslında bu yazıya başlarken şunu yiyin bunu yemeyin diye yazmak üzere başlamıştım ama onları zaten biliyorsunuz. Ben de bunları yazdım. Hayırlı ramazanlar olsun..