Gökçer Tahincioğlu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz’ı bıçaklayarak öldüren sanık Orhan Munis’e verilen cezada belirlenen suç vasfı nedeniyle sanığın daha az ceza almasına yol açan kararını iyi işlemişti. Sayfalarca uzayan kararın içinden tümü erkek olan yüksek yargıçların akıl almaz gerekçesini bulup, “Kadın evlenmeyi seçse katil cinayeti işlemeyecekti” diye başlığa taşımıştı.
Öldürülen kadını suçlu gösteren bu karar, doğal olarak medyada ilgi gördü. Sosyal medyada, internet sitelerinde ve basılı medyada alıntılandı. Gördüğüm kadarıyla Gazete Duvar, Medyatava, Sputnik, Haber Global siteleri ile Karar, Cumhuriyet, Evrensel, Gazete Pencere ve Yeniçağ gazeteleri Gökçer Tahincioğlu ve T24’ü kaynak gösterdi. Ama Onedio sitesi ile Hürriyet ve Yeni Akit gazeteleri kaynağını belirtmeyerek haberi kendilerine mal etti.
Gazeteciler Yeliz Koray ve Erem Şentürk gibi çok takipçili bazı isimler de sosyal medyadaki hesaplarından Yargıtay kararıyla ilgili bilgisel paylaşırken kaynak göstermediler. Hatta uyarılara rağmen kaynak belirtmemekte ısrar ettiler.
Aslında bu kaynağa saygısızlık, mesleki kodların uygulanmaması da değil düpedüz emek hırsızlığı. Elbette sadece Gökçer Tahincioğlu’nun bu haberine de yapılmıyor bu hırsızlık. Özellikle genç gazetecilerin binbir zorlukla ortaya çıkardıkları haberler de aynı fütursuzlukla kaynak gösterilmeden kullanılıyor, çalınıyor.
Son günlerde sosyal medyada dolaşan bir kripto para platformunun reklamı dikkatimi çekti. “Hem ekonomide hem de #Bitcoin ve kripto para alım satımında bir profesyonel!” diye sunulan Habertürk Ekonomi Müdürü Ebru Baki, bu şirketin reklamını yapıyordu:
“…Kripto para dünyasıyla ilgili gelişmeleri …’dan takip ediyorum. Siz de… ile bitcoin ve kripto paraların anlık değişimlerini görebilir piyasa limit ve stop emirleri anında verebilirsiniz.”
Tam da bu sırada Medyaradar’da “…’ün reklam yüzü Ebru Baki oldu” haberi yayımlandı. “Keskin Kalem” mahlaslı yazar da Ebru Baki’nin bu reklamda oynamasını eleştirerek, benim gözümden nasıl kaçtığını sordu. Benzer soruları sosyal medyada başkaları da yöneltti bana.
Bunun üzerine önce Ebru Baki ile konuştum. 2018 yılında CNN Türk’ten çıkarıldıktan sonra bir süre işsiz kaldığını anımsattı. “Altı ay bu şirket ile çalıştım ve sözleşme yaptım. Medyaya dönmeyi düşünmüyordum. 1.5 yıl önce o sözleşme gereği çekilen bu film açık hava konserleri dışında bir yerde gösterilmedi” dedi.
Kontrol ettim; gerçekten de şirketin sosyal medya hesabından yeniden paylaşılan reklam filmi, YouTube’a geçen yıl konulmuş, Tele1 ve Medyatava sitelerinde “…’ün reklam yüzü Ebru Baki oldu” haberleri yayımlanmıştı. Üstelik her iki sitenin haberinde “Ekonomi ekranının başarılı ismi Ebru Baki, ... yeni reklam yüzü oldu. … YouTube kanalında program da yapan Baki, … için çekilen reklam filminde rol aldı” cümleleri yer alıyordu. Daha enteresanı aynı cümle, Medyaradar’ın yeni haberinde de vardı.
Bu haberlerde Ebru Baki’nin bir ekonomi programcısı/habercisi olarak reklam yapması eleştirilse “haber değeri” anlaşılabilirdi. Ama üç haberde de okura duyurulan sadece bir kripto para platformunun reklam filminin çekilmesiydi. Açıkçası reklamın tanıtımıydı yapılan.
Ebru Baki’nin ise medyadan koptuğu dönemde imzaladığı sözleşme gereği böyle bir reklamda oynadığını gözden ırak tutmamak gerek. Anlaşma imzaladığında farklı konumdaymış. Ama reklam geçen yıl yayımlandığında Habertürk’ün Ekonomi Müdürü ve “Para Gündem” adlı ekonomi programının sunucusuydu. Halen de öyle.
Böyle bir reklamın yayında olması bağımsızlığına ve tarafsızlığına gölge düşürüyor. Bir ekonomi habercisi olarak güvenilirliği reklamda kullanılmış oluyor. Dahası bu şirket, aynı zamanda Habertürk’deki programın sponsoru ve Ebru Baki, bu şirketin YouTube kanalında söyleşiler yapmayı sürdürüyor. Süre sınırı konulmayan eski sözleşme gereği çekilmiş olsa da bu reklam filminin tedavülden kaldırılması gerek. Çünkü hem Ebru Baki’nin hem de Habertürk’ün imajını, bir kripto para borsası şirketiyle özdeşleştiriyor.
Ukrayna’da Türklerin sığındığı caminin bombalandığı haberleri, ilk olarak 11 Mart’ta medyaya yansıdı. Doğrulanmamış olmasına rağmen bazı internet sitelerinde yayımlandı. Şirin Payzın da Halk TV’de Ukrayna’dan yaptığı yayında “Mariupol’de camilerin de hedef alındığını” söyledi. Ardından “Ama bazen gelen haberler sonrasında farklı çıkabiliyor onun için temkinli olarak aktarıyorum” diye de ekledi.
12 Mart’ta ise aralarında, Sözcü, Yeniçağ, Cumhuriyet, Euronews, Milli Gazete’nin de bulunduğu birçok site Ukrayna Dışişleri Bakanlığı’na dayanarak Mariupol’deki caminin bombalandığı iddiasını sürdürdü. Akit’te de caminin bombalandığı haberi yer aldı.
Ama Anadolu Ajansı, o gün öğleden sonra Kanuni Sultan Süleyman Camisi Dernek Başkanı İsmail Hacıoğlu ile konuştu. Hacıoğlu, caminin saldırılardan zarar görmediğini, sadece caminin 700 metre kadar yakınına bir roket düştüğünü söylüyordu.
AA’nın bu haberinden sonra caminin bombalandığı haberlerinin kaldırılması beklenir. Fakat Habertürk ve Gerçek Gündem gibi siteler “Cami vuruldu mu” başlıklı haberler yayımlamaya devam ettiler. Üstelik bu haberlerde Hacıoğlu’nun caminin bombalanmadığı sözleri de yer alıyor, iddia yalanlanıyordu.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise 13 Mart’ta, caminin bombalanmadığını, oraya sığınan vatandaşların ülkeye getirilmesi için çalışıldığını açıkladı. Yine de Türkiye “Türklerin sığındığı cami bombalandı mı? Çavuşoğlu iddialara noktayı koydu”, Milli Gazete ise “Ukrayna’da cami bombalanmıştı: Çavuşoğlu’ndan kritik açıklama” başlıklarını yeğlediler.
Maalesef savaşta bile yanlış alışkanlıklar sürdürülüyor. “İddia” ya da “söylenti” demek, doğrulanmamış ve tek yanlı verileri yayımlamaya haklılık kazandırmaz. Haberin içinde yalanlanan bilgiyi başlıkta soru işaretiyle sunmak okuru yanıltmaktır. Umarım öğrenilir artık…
Yemen'in başkenti Sana'daki “Türk Şehitlik Anıtı”nın bir iş makinası ile yıkılmaya çalışıldığı haberi medyada geniş yer buldu. Dışişleri Bakanlığı saldırıyı bir açıklamayla kınarken eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de tweet attı.
Halbuki Yemen’de İran yanlısı Husi’ler ile S. Arabistan destekli yönetim arasındaki çatışmalarda bugüne değin 100 binden fazla insanın öldüğü tahmin ediliyor. 28 milyonluk ülkede 24 milyon kişi insani yardıma muhtaç durumda. Anıta yönelik saldırıya ilgi gösteren medya, Yemen’de altı yıldır süren iç savaşı neredeyse hiç görmüyor, duymuyor.
Böyle bir ülkenin sadece oradaki anıta hasar verilmesiyle gündeme gelebilmesi medyanın çifte standardı. İnsan yaşamı değerlidir ama bazılarının daha değerlidir gibi bir yaklaşım bu da…
Okur Görüşleri: Didem Özbek: Bir kadın olarak Necla Cemal’in vefatı sonrası kim olduğunun tasvirine itirazım var. Hayatına kimler, neler dokundu mu demek istemişler de bu vefatla ilgili anekdotların hiçbiri o şahısla ilgili değil. Örneğin çevirmen deniyorsa şunu, şunu çevirdi denmiyor. Kadıncağız ölmüş, hayatta da bir sürü şey yapmış belli, ama tüm hayatı abisi ve eski kocası üzerinden tasvir ediliyor. Ben bir kadın olarak gerçekten çok üzüldüm özellikle ikinci günkü kısmı okuduğumda ve hiç de yakıştıramadım T24'e. Bilmesem daha iyi dedim. Okuyucunun bilmesi de gerekmiyordu. Örsan Seviş: Futboldan hiç hazzetmedim yıllarca basketbol oynadım. Ama gazete ve televizyonlarda futbol hariç bir başka branşa yer verilmesi için izlerken veya okurken dua ediyorduk. Tek cümleyle…
|