"Efkârım birikti sığmaz içime, Bin sitem etsem de azdır kadere, Gülmeyi unutan yaşlı gözlere, Mutluluktan haber ver dilek taşı"
Bir nesil bu şarkıyla büyüdü… Etraflarını kuşatan sarsıcı gerçeklikten biraz olsun uzaklaşmak isteyenler, Ferdi Özbeğen şarkılarına kaçtılar yıllar boyu. Çünkü onun şarkıları dinlendirir, teskin eder, umutlandırır. Koluna girer yorgunların, üzerinden zamansız yüklerini alır, hafifletir insanı. Ferdi Özbeğen şarkıları, geçmiş güzel günlerin sürdürülebilir halidir, karbon nötrdür, organiktir. Eskimemek, bitmemektir, çoktan mazide kalsa da her an yaşayandır. O, şarkılarıyla mutluluğa inandırır, vaatler verir, sesinin içinde bir güzel oyalar dinleyeni. Tutar, bekletir, durdurur. Kaybedilen değerli bir eşyanın bir gün bulunacağına dair umutla beklenir ya işte öyledir. Onun şarkıları ve yorumu, kaybettiklerimizi ummadığımız bir anda bulmanın sevincine benzer.
Mesela Dilek Taşı, yitirilen sevgilerin, kesinleşmiş ayrılıkların ardındaki o zor kabullenişi anlattığı halde yine de bir ihtimal kavuşmanın, güzel haberlerin müjdesi gibi dinlenir ondan. İnandırır vaatlerine. Bu sayede dinleyicisini bulunduğu mekândan ve zamandan izole edip, gerçeklikle bağını kopararak olmak istenilen yerlere, anlara, anılara, beklentilerin, umutların yaşadığı enginlere atar.
Büyük bir sanatçıydı, çok sevildi. 80 ve 90'larda konserlerine gitmiş olanlar neden böylesine sevildiğini daha iyi anlamışlardır. Sahnede, konserlerinde bir çocuk gibi sevinçliydi hep. Piyanosunun başına oturduğunda onda en sevdiği oyuncağıyla oynayan bir çocuğun mutluluğunu görmemek imkânsızdı. Onun bu heyecanına, neşesine tanık olanlar da, o coşkun sevince katılmaktan kendini alıkoyamazlardı. Öyle içten, abartısız ve sade okurdu ki eserleri, yorumundaki bu samimiyetiyle şarkısının taşıdığı duyguya hemencecik çekip alırdı dinleyicisini. O bir piyanoyla tek başına, kanunlu, kemanlı, klarnetli fasıl heyetlerinin yaptığını yaptı yıllarca. Sesi ve yorumuyla Türkiye müziğinde hüznün ve sevincin şahane bir harcını kardı. Gündüzüm Seninle'yi ondan bir dinleyin isterseniz.
Sesinin içine sanat müziğinin klasik sazlarının yanında yalnızlıklarımızı, bekleyişlerimizi, umutlarımızı, sevgilerimizi, ayrılıklarımızı kattı. Sazı ve sözü bir güzel yoğurup ateşe attı, tam kıvamında pişirdi. Sade yorumuyla, Türkülerden sanat müziğine, arabeskten popa, farklı müzik türlerinin arasındaki yapısal, teknik farkı anlamsızlaştırdı. Türkü ya da pop, ne söylerse söylesin eserin ana temasını, dinleyiciye dokunan o duygusunu, sesini ve yüreğini kullanarak yeniden oluşturup verdi. Bu gayreti ve samimiyetiyle de kalplerimizin içinde istediği gibi ilerleyebildi. Kandil, Bizim Hikâyemiz, Kaderimde Hep Güzeli Aradım, Yok Yalan Deme ile pare pare olduk. Kurumuş Bir Dal Gibiyim'le hayat yorgunluğumuzu, vazgeçmişlikleri kabullendirdi, zamanı geldiğinde de bir boşluk içinde yaşayabilmesini öğretti. Yorgunluklarımızın, küskünlüklerimizin, yitirişlerimizin içimizde oluşturduğu tahribatı, yorumuyla, sesiyle sardı.
"Gün ışığında yola koyuldum, elimde kandil gözümde mendil" dedi vefa arattı. "Ah o günler, Şimdi yabancı gibiler, Bir günlük mutluluğa, Bir ömür alıp gittiler"le mutlu geçecek bir gün için bir ömür vermeye hazır olunuşları, "Bir şarkımız vardı hatırladın mı?, Hani gözlerime bakıp söylerdin, O mutlu günleri özlemedin mi?" diyerek kaldığı yerden başlamaya çağırışları, "Gülmek için yaratılmış gözlerde yaşlar niye?" ile hayata karşı en sıkı soruları sordu gitti.
Bir hikâye yazdı şarkılarıyla, hepimize okudu; "İşte bu bizim hikâyemiz, öyle saf öyle temiz"…
* * *
Başarılı performanslarıyla Türkçe rock'ın yaratıcı gruplarından Bragiler, yeni teklisi "Benim De Halim Yok"u yayımladı. Rock altyapısı üzerine elektronik motifler işlenen şarkının kumaşı, grubun önceki çalışmaları gibi kaliteli. Bragiler, 'yeni bir tarz benimseyip kendilerini konfor alanlarının dışına attıkları şarkılarının karşı konulamaz bir heyecanı da beraberinde hissettirdiğini' söylüyor. Heyecan veren işlere devam…
Ömer Sercan kimdir? Ömer Sercan 1974'te Bursa'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Eskişehir ve Bursa'da tamamlayarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nden mezun oldu. Öğrencilik yıllarında İstanbul Üniversitesi Fotoğrafçılık Kulübü'nde başlayan uğraşını zamanla bir mesleğe dönüştürerek ulusal gazete, dergi ve TV kanallarında muhabir/editör olarak çalıştı. Türkiye'nin önemli medya kuruluşlarında muhabirlik/editörlük, farklı içerikteki TV yayın ve yapımların program danışmanlığı, metin yazarlığı ve yayın editörlüğünü üstlendi. Çok sayıda tanıtım/ belgesel/reklam filmlerinin senaryo/metinlerini yazdı. Türkiye'yi şarkılardan dinlemeye ve yazmaya devam ediyor. |