Bir tanıdığım, haddini sınırını aşanlara seslenmek için “çüşünüz beyler” derdi. Osman Kavala’nın gözaltına alındığını öğrendiğimde ilk tepkim, şeddeli bir “çüüüüşşşşünüz beyler” oldu. Gerçi traji-komik Büyükada casusları davası, içerdeki gazetecilerin davaları, tweet attı diye açılan yüzlerce dava da bu hitabı hak ediyordu ama, hani bardağı taşıran o son damla vardır ya, Osman’ın Yeşilköy’de uçaktan inmesine bile izin verilmeden derdest edilmesi o son damla işte.
Aklıma geleni hemen söyleyim; bu gözaltı olayı yeni bir rehine operasyonudur. Yurtdışında, Batı dünyasında hem saygınlığı hem de ilişkileri olan Osman Kavala’nın gözaltına alınmasına, tutuklanmasına büyük tepki geleceğini bu operasyonu başlatanlar sizden benden daha iyi bilirler. İstedikleri belki de budur zaten. Aynı tepkinin içerden gelmesi de kaçınılmaz. Çünkü Avrasyacı ulusalcılar ile; Batı değerlerinden, demokrasiden, sivil toplumdan, uzlaşmadan, barıştan, kültürden nasipsiz AKP-MHP iktidar blokunun en gözü dönmüş bileşenleri hariç, Osman Kavala’nın üstüne gidilmesini, gözaltına alınıp, ağzımdan yel alsın ama, muhtemelen tutuklanmasını kimse kolay kolay içine sindiremez.
Adını bilirdim de, Osman’ı Barış Girişimi’nin “Irak’ta Savaşa Hayır” kampanyasına kadar yakından tanımazdım. Sonra; konusu barış, kültür, toplumsal diyalog ve uzlaşma olan pek çok işte, sivil toplum etkinliklerinde birlikte çalıştık. Ne çok imza kampanyası örgütledik; hepsi demokrasiyi, sivilleşmeyi, barışı savunmak içindi. Fikir ayrılığına düştüğümüz, anlaşamadığımız konular da oldu, ne gam! Bir şeyden hiç kuşku duymadım: O, aile servetini eritme pahasına sivil toplumun güçlenmesi, barış düşüncesinin, barış kültürünün yayılması-yaygınlaşması, ötekileştirilen halkların, kültürlerin desteklenmesi, anlaşılması, halklar arasında dostane ilişkilerin kurulması, tarihimizle yüzleşilmesi için mücadelenin önünde gitti. Lafla değil kaynak yaratarak, iş yaparak, saygın ilişkiler kurup destek sağlayarak.
Yekvücut diye, yandaş mı ne daş’sa bilmediğim bir internet sitesi varmış. Osman Kavala hakkında yayın yapıyormuş bir süredir. Bugün haberi alınca oraya girdim. Akılları sıra Osman’ı yıpratmak, operasyona destek sağlamak için “Osman Kavala’nın sivil şebekesi” diye, grafik çizimler de olan bir haber yapmışlar. Araya serpiştirilmiş pis yalanları, çarpıtmaları ayıklayın, o sözde haberde bir insana ömür boyu yetecek kadar iyi iş var. Okurken bir an, yanlış yerde miyim, Osman Kavala’nın topluma hizmetlerini anlatan bir yazı mı bu diye kuşkuya düştüm. Bu işleri yapan ve azimle sürdüren kişiye normal bir ülkede toplumun kültürüne, barışına, halkların kardeşliğine hizmet ödülü verilir olsa olsa.
İlk haberlere göre, 15 Temmuz öncesindeki bazı toplantılar konusunda bilgi alınacakmış Osman’dan. Gerekiyorsa alınır tabii ama Adam Türkiye’ye geliyor, kaçacak ne niyeti ne gereği var, çağırır, istediğini sorarsın. Ama hayır; kanlı kaçak gibi, tehlikeli katil gibi, James Bond filmlerindeki gibi uçaktan inmesine bile fırsat tanımadan uçağın içinde derdest ediliyor.
Olup bitenleri sadece muhalefeti susturmak, yargıyı rehinciye çevirmek, ya da Emniyet’te ve yargıda iktidarı yıpratmak isteyen FETÖ kalıntılarının provokasyonu gibi nedenlerle açıklamak artık mümkün değil. Osman Kavala’yı gözaltına aldırtanların, sağduyularını karartacak, sağlıklı düşünüp davranmalarını engelleyecek kadar büyük korkuları var anlaşılan, ya da paranoyaları cinnet sınırına dayanmış durumda.
Paranoyak korku kötüdür, ya intihara ya cinayete sürükler. Yetkililerin, sorumluların vakit geçirmeksizin Osman Kavala’nın tahliyesini sağlamaları, bu operasyonu tetikleyenlerin kimler olduğunu da acilen araştırmaları kendi menfaatlerine olacaktır. At izinin it izine karıştığı, kimin elinin kimin cebinde olduğunun bilinmediği bu bulanık ortamda, yine/yeni bir kumpasla karşı karşıya olabiliriz.