2011 yılında oluşturulan Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na yeni anayasayı yazması için tanınan süre 31 Aralık 2012’de sona erdi. 2 Ocak 2013’te, bir araya gelen Anayasa Uzlaşma Komisyonu, bugüne kadar yapılan çalışmaları değerlendirdi. Komisyon çalışmaya devam kararı aldı. Yeni anayasa yazım sürecinin üzerindeki zaman baskısı, siyasi partilerin verdiği desteğin ardından hafiflemiş gibi görünüyor. Son günlerde yaşanan gelişmelerin ardından, filmi 31 Aralık 2012’den biraz geriye sararak Anayasa Uzlaşma Komisyonu, nasıl bir sürecin ardından kurulmuş, üyelerini nasıl belirlemiş ve nasıl bir yol haritası izlemiş, geçtiğimiz 14 ayın ardından, süreci özetleyerek, yeniden değerlendirmek yerinde olacaktır.
Geçtiğimiz üç yıl süresinde, Türkiye’de, bir anayasa referandumu ardından bir genel seçim dönemi yaşandı. 12 Eylül 2010’da yapılan referandumda 26 maddelik bir değişikliği içeren paket, TBMM tarafından kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından referanduma sunuldu. Referandum sonucunda, yüzde 57.88 evet oyuyla anayasa değişiklikleri kabul edildi.
Yaşanan bu ikili süreç, tüm gerilimlerine rağmen, yeni bir anayasanın yazılması taleplerini hem siyasetin hem de toplumun gündemine taşıdı. Referandum sürecini takiben, 2 Haziran 2011’de gerçekleşen genel seçimlerde, öne çıkan tartışma konusu yeni anayasa yazma çalışmaları oldu.
Yeni anayasanın nasıl yazılacağı siyasi partilerde ve medyada, hem seçim sürecinde hem de seçimin ardından uzunca bir süre tartışıldı. AK Parti, Anayasa Uzlaşma Komisyonu kurulması fikrini öne çıkararak, TBMM’de temsil edilen dört partiden, 10 Ekim 2011 tarihine kadar üçer milletvekilinin adını belirlemesini istedi. TBMM’de temsil edilen dört siyasi partinin, üçer üye ile eşit biçimde temsil edileceği bir komisyonun kurulmasında uzlaşıldı. Bu çerçevede, yeni anayasayı yazmak üzere TBMM’de, “Anayasa Uzlaşma Komisyonu” kuruldu. TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in oturum başkanlığını yapacağı ve AK Parti’den Ahmet İyimaya, Mustafa Şentop ile Mehmet Ali Şahin, CHP’den Süheyl Batum, Rıza Türmen ile Atilla Kart, MHP’den Tunca Toskay, Oktay Öztürk ile Faruk Bal, BDP’den ise Ayla Akat, Altan Tan ile Sırrı Süreyya Önder’in katılımıyla oluşturulan Uzlaşma Komisyonu ilk toplantısını 19 Ekim 2011’de yaptı.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu, TBMM’nin İç Tüzüğü’nde belirtilen Komisyonlardan ayrı bir ad hoc Komisyon olarak kuruldu. Komisyon’un yetkileri, çalışma aşamaları ile süresi, teknik destek ve danışman desteği ile Komisyon’un hangi koşullarda dağılabileceği 15 maddelik bir Çalışma Esasları metninde belirtildi.
Komisyon’da yazım süreci başlamadan önce, vatandaşlar ile sivil toplum kuruluşlarına bir çağrı yapıldı. Bu çağrının amacı TBMM Başkanı Cemil Çiçek tarafından “toplumun bütün kesimlerince benimsenecek daha katılımcı, şeffaf ve demokratik bir anayasa” oluşturmak olarak belirtili.
Komisyon, 4 Mayıs 2012’ye kadar, üç ayrı alt komisyonda, 42 siyasi partiyi, 39 meslek örgütü ve sendikayı, 79 dernek, vakıf ve platformdan oluşan sivil toplum kuruluşlarını üniversiteler ile çeşitli kurumları dinledi.
Aynı dönem içerisinde, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na, Yeni Anayasa web sitesi, e-posta gibi iletişim kanallarıyla da, 64 bin kişi tarafından görüş bildirdi. Bu görüşlerin 440’ı sivil toplum kuruluşlarından geldi.[4]
Yazım süreci nasıl bir yol izledi, onu da şöyle özetlemek mümkün: Her bir ana başlık için, her siyasi parti, kendi kataloglarını belirledi. İki ayrı komisyon kuruldu. Örneğin, iki numaralı komisyonda, kataloglar içinde yer alan maddeler, yeniden değerlendirilmek üzere bir numaralı komisyona taşındı. Taslak metinde uzlaşılamayan kısımların yeniden değerlendirilmesi ve katalog dışı maddeleri ve bunların diğer bölümlerle ilişkileri bir numaralı yazım komisyonunda değerlendirildi. Yazım süreci, Mayıs 2012’den Aralık 2012’ye kadar “parantez”e alınarak devam etti.
Bu değerlendirmeleri takip eden sürede, Anayasa Uzlaşma Komisyonu, 9 ana başlık belirledi. Belirlenen 9 ana başlıktan 3 ana başlık parantezlere alınarak görüşüldü. Görüşülen başlıklar arasında “Temel hak ve hürriyetler”, “Mali, ekonomik ve sosyal hükümler” ile “Yasama” yer alıyordu. “Temel hak ve hürriyetler” ana başlığının altında yer alan “Vatandaşlık” tanımının nasıl olacağı, din ve vicdan özgürlüğü, kanun önünde eşitlik ile anadilde eğitim ve anadil eğitimi konuları, temel görüş ayrılıklarıyla beraber kamuoyuna yansıdı. Yasama tartışmaları, hükümet sistem tartışmaları içerisine kilitlendi. Bazı ana başlıklardaki maddeler ise, yazım süreci içinde ayrıca ele alındı.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda madde yazımına geçildiği, 1 Mayıs 2012 tarihinden bu yana 59 madde görüştü. 21 maddede mutabakat sağlandı ancak 25 madde yeniden görüşülmek üzere “paranteze” alındı.
Ölüm oruçları nedeniyle de kasım ayında, bir süre askıya alınan Uzlaşma Komisyonu'nda görüşülmesi yarım kalan 3 madde bulunuyor.
Komisyon’un CHP'li Üyesi, İzmir Milletvekili Rıza Türmen, “Paranteze alınan çok sayıda maddede temel görüş ayrılıkları yok. Teknik sayılabilecek sorunların giderilmesi durumunda mutabakat sağlanan madde sayısı 40” diyerek kamuoyunda detayları henüz paylaşılmayan Komisyon çalışmalarının nasıl bir seyirde gittiğinin de ipuçlarını verdi.
Komisyon çalışmalarına, yasama başlığında devam edilirken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Türk Tipi Başkanlık Sistemi” önerisi sürece damgasını vurdu. Bu önerinin ardından, muhalefet partileri, bunun bir sistem değişikliği anlamına geldiği ve Uzlaşma Komisyonu’nun amaçlarıyla bağdaşmayacağı görüşüyle AK Parti'ye “önerinizi geri çekin” çağrısı yaptı. Ancak AK Parti başta “başkanlık sistemi için yeni anayasayı feda etmeyiz” denmesine karşın önerisini geri çekmedi.
2 Ocak 2013 toplantısında alınan bir kararla, krize neden olan “Başkanlık Rejimi” önerisinin de parantez içine alınacağı, görüşmelerin parlamenter sistem üzerinden yürütüleceği belirtildi.
Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu düzenleyen madde 11’de yer alan alt düzenlemelerde, “çalışmaların 2012 yılı sonuna kadar tamamlanmasının hedeflendiği” belirtiliyor. Ayrıca,Komisyon çalışmaları dört aşamada sınıflandırılıyor. Birinci aşama, katılım, veri toplama ve değerlendirmeyi içerirken, ikinci aşama, ilkelerin belirlenmesi ve metin oluşturmayı, üçüncü aşama ise metnin kamuoyuna sunulması ve kamuoyunca tartışılmasını içeriyor. Metin kamuoyunda tartışıldıktan sonra dördüncü aşamaya geçilecek ve kamuoyunda beliren görüşlere göre taslağın gözden geçirilerek teklif haline getirilmesi noktasına varılacak. İlk aşama olan “veri toplama ve değerlendirme süreci, Mayıs 2012’de sona erdikten sonra diğer aşamaların süreleri Komisyon tarafından kararlaştırılır” ifadesi, gelinen süreçte, Komisyon’un, kendi takvim süreci konusunda söz sahibi olması gerektiğinin de altını çiziyor. Dolayısıyla, üçüncü ve dördüncü aşamalara, yani metnin kamuoyuna sunulması ve tartışılması ile teklif haline getirilmesi konusunda daha uzun bir zamana ihtiyaç olduğu görülüyor. Komisyon üyelerinin medyaya yansıyan açıklamaları da bu yönde seyrediyor.
Toplumda artan siyasal kutuplaşma ile beraber siyasi partilerin anayasa sürecindeki konumlarının ayrı yerlere düşmesi doğal karşılanabilir. Ancak yeni bir anayasa yazma sürecinde, masada eşit temsil hakkıyla oturan tüm siyasi partilerin, siyasi kutuplaşmayla daha da körüklenen gündelik tartışmaların uzağında bir Türkiye kaygısıyla hareket etmesi de elzem görünüyor.
Cemil Çiçek bu zorunluluğu “Yeni bir anayasa yapmadığımız takdirde sorumluluk tümüyle siyasete, dört partiye ve Meclis olarak bize aittir. Üstelik her gün yeni bir anayasal sorunla karşı karşıya gelmemiz kaçınılmaz” sözleriyle açıkladı.
Ocak ayının ilk haftasına gelindiğinde ise, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun her iki yazım komisyonu, toplantı tarihleri ucu açık olacak biçimde, parantez içine alınan ve partilerin kataloglarını içeren tüm maddeleri yeniden ele almaya başladı.
Kısaca, Türkiye, 2013 yılında da yeni anayasa yazım sürecini tartışacak gibi görünüyor.