Bir genellemedir sürüp gider, “Dünya Kupası’nın açılış maçı yavaş tempoda geçer ve sürprizle biter” derler.
Brezilya ile Hırvatistan arasında oynanan 2014 Dünya Kupası açılış maçı bu genellemenin tam zıttı olarak yaşandı. Sahaya çıktığı 11 ile ‘topu ya oynarım ya da oynayanların peşinden koşarım’ taktiğini gerçekleştiren Hırvatlar, Olic’in Dani Alves’i her seferinde geçmesinin kıymetini bildi. 11. dakikada Marcelo’nun kendi kalesine attığı golle yenik duruma düşen Brezilya’nın hücuma çıktığı anda beklerinin aldığı pozisyon, başına bela açmaya başlamıştı. Ta ki Luiz Gustavo devreye girene kadar…
Açıkçası Kovacic-Modric-Rakitic orta sahası Dünya Kupası’nın en iyi 5 orta sahasına rahatlıkla girebilir. Henüz 20 yaşındaki Mateo Kovacic’in Brezilya karşısında oynadığı futbol bana göre hayal kırıklığı olsa da karşısında Paulinho ve Luiz Gustavo gibi futbolcular olduğunu da hatırlamakta fayda var.
Kuşkusuz Oscar da Neymar da futbol yeteneklerini akıllarıyla birleştirme konusunda dünyada sayılı futbolcular arasında… Brezilya Milli Marşı okunduğu sırada 11 tane Alpay Özalan’dan oluşan Sambacıların maça tutuk başlamasındaki en büyük pay da Neymar ve Oscar’da…
Scolari’nin hücum alanında en güvendiği isimler olan Neymar ve Oscar’ın performansı kabul edelim ki Brezilya’yı finale ve kupaya ulaştırmaz. Kariyeri boyunca bana göre hak ettiğinden fazla değer göre Hulk’un bu ağır oyunuyla Neymar ve Oscar’a ayak uydurması zor. Fred’in ise akıl temelli oluşacak hücumlardaki pozisyonu sadece yerleşik hücumlarda olacaktır.
Konfederasyon Kupası’nda olduğu gibi…
Brezilya özelinde bu aksilikleri konuşmanın garip gelmesini sağlayabilecek iki etken var. Niko Kovac ve Japon hakem Yuichi Nishimura…
Southampton stoperi Lovren’in, Fred’e yapmadığı hareket sonunda penaltı noktasını gösteren Japon hakem, verdiği kararla maç Hırvatlara dönecekken adeta maçı bitirdi. Kovac ise maalesef hamlelerinde acemiliğini gösterdi. Kovacic’in Inter’e gitmesiyle Dinamo Zagreb’te şans bulan Brozivic’i oyuna alan buna rağmen düşen orta sahayı hala güçlendirmeyi amaçlamadan hücumda sadece Ante Rebic’i oyuna alarak var olabileceğini düşünen Hırvat futbol adamı maalesef hayal kırıklığı yarattı.
Özellikle skor 2-1’e geldikten sonra yavaş yavaş pas yaparak hücum yapmayı deneyen Hırvatistan’ın -yazının başlangıcından bahsettiğim- taktiğinin iki türünü de yaşadık. Topu kullanmak için can attıkları da oldu, oynayanların peşinden koştukları da…
Peşinden koşmaların da kahramanı Neymar ve Oscar idi. Burada Hırvatistan açısından sorunsa şuydu, kovalayanların başında Ivan Rakitic geldi. Sevilla orta sahasını yaratıcılık ve yönetim bölümünlerinde sırtlayan Rakitic, ülkesi için çok daha fazlasını yapabilir.
Rakitic, topu ayağına alıp Modric ile birlikte top oynamaya ve oynatmaya başladığındaysa Brezilya stoper tandeminin ve beklerinin bir süre adeta başı döndü. Bunun sonucunda doğan duran toplar, yay çevresinden Hırvatların bulduğu şutlar ve Rebic’in biraz daha hareketli olma durumu bir seviye daha üste çıkabilseydi maç 3-1 değil, 2-2 bitebilirdi.
Bunun sebebi de açıkça görüldüğü üzere Brezilya’nın set hücumu yapan takım karşısında sergilediği savunma performansı…