A Grubu’nda oynanan Brezilya-Hırvatistan maçının ardından grubun diğer maçı Meksika-Kamerun da beklendiği gibi geçti diyebiliriz. Takımları tanıtırken de bahsettiğim Kamerun’un yaratıcı oyuncu eksiği Meksika karşısında tüm varlığıyla kendisini gösterdi.
Meksika’nın yerel liginden kurulan ve Dos Santos gibi bir yıldızla hücumu süsleyen takımı, Kamerun’u rahat geçti. Ofsayt sebebiyle 2 golü sayılmayan Meksikalıların kaderini Hırvatistan maçı belirleyecek.
Gelelim yazımızın asıl konusu olan İspanya-Hollanda mücadelesine…
Herkesin çekindiği ve kabul ettiği herhangi bir gücü ya da otoriteyi yerle bir etmek dünyanın neresinde olursa olsun destekleyeceğim bir şeydir. Her isyanın bir yerinde haklılık payı olduğuna inanan biri olarak Hollanda’nın, kendi geçmişine isyanı (uzun pasa önem vermesi ve bunun sonuca gitmesi. Bir de 3-4-1-2 dizilimini ekleyebiliriz) ile gelen İspanya’nın tahtının yerle bir olması…
İspanya hala şampiyonluk adayıdır evet, ama bana göre bugünden itibaren karizmasından ödün vermek zorundadır. Bir de forvet bulmaları gerekiyor!
Takım tanıtımı yazısında da dediğim gibi Diego Costa tam olarak iyileşmedikçe İspanya’nın forveti yok. Bir de bu duruma bu sezonki Barcelona’nın sebebi olan Busquets ve Pique’nin kötü oyunu Van Persie-Robben ikilisine hayat verdi.
Bu ikilinin hayatta kalması için gereken nefesi sadece İspanya savunması pompalamadı, sol bek pozisyonunda oynayan ve kupa öncesinde kalitesi tartışılan isimlerden biri olan Blind de katıldı. Van Persie’nin ‘Uçan Hollandalı’ golüne ve Robben’in bel kırarak kaydettiği golüne asist yapan genç Hollandalı, bana göre maçın adamıdır.
Evet, bu Hollanda kadrosu tarihin en iyi kadrosu değil ama önemli olan nokta şu: Savunma ve orta sahası mücadele gücü düşük ve son yıllarda Avrupa’da başarılı olan takım çıkaramayan Hollanda Ligi’nden oluşan Hollanda’nın, son 6 yılın en iyi hücum takımı karşısında adeta şov yapması.
Burada devreye giren milyon tane dizilim ve taktik olabilir. Van Gaal’in futbol hakkında düşündüklerini biz futbolseverler belki hiçbir zaman düşünemeyeceğiz ancak Van Gaal’in bahsettiği bu taktikleri uygulamak için sahip olunması gereken en önemli özellik şudur, özgüven!
Louis Van Gaal, genç ve yetenekli oyuncularına özgüven aşılamış. Uluslararası arenada bu kadar deneyimsiz bir takıma özgüven denilen o yüce şeyi bu kadar kısa sürede bu şekilde aşılamak herkesin harcı olamaz.
Kalesinde 5 gol gören takımı konuşmayı hiçbir zaman seçmedim. İspanya’yı da yeteri kadar konuştuğuma inanıyorum ve sadece şunu eklemek istiyorum. Casillas konusunda Jose Mourinho’nun haklı olduğu Atletico Madrid maçının ardından tekrar kanıtlandı!
B Grubu’nun bir başka favorisi olan Şili, Hollanda ve İspanya maçları öncesinde Avustralya karşısında sınavdan geçti desek yeridir. Akıllı hücum hattı ve bitmek bilmeyen enerjiye sahip orta sahasıyla dikkat çeken Şili, ne kadar turnuvaya iyi bir başlangıç yapsa da sorunları can sıkabilir.
İlk olarak akla gelen sorun, stoperler. Şili’nin stoperler, stoper değil. Stoper özelliği taşımada sorunları olan ve yetişme olarak stoper olmayan Medel ve Jara ile Dünya Kupası’nda nereye kadar gidebilirsiniz bilmiyorum.
Evet Şili 3 puanı pek zorlanmadan aldı, ufak pürüzleri giderebilirlerse gruptan çıkma konusunda İspanya’nın başına bela açabilirler.