Kronos ve Rhea'nın kızı olan Demeter, Zeus başta olmak üzere en önemli Olympos tanrı ve tanrıçalarının kardeşidir. Persephone ise Demeter'in Zeus'tan olan kızı.
Yeraltı tanrısı Hades Olympos'ta oturmayan tek tanrıdır. Adı üstünde, yer altında oturur. Bu karanlık ve ölüm dolu dünyada yaşamak zorunda kalacaklarını bildiklerinden tanrıçalardan hiçbiri onunla evlenmek istemez. Oysa o, Persephone'ye ilk görüşte âşık olmuştur. Baş tanrı Zeus'a niyetini açar. Ancak Zeus bilir Persephone'nin de gönül rızası ile yer altına inmeyeceğini. Hele annesi Demeter buna asla razı olmayacaktır.
Yine de Hades'e yardım eder. Günlerden bir gün Persephone kırlarda dolaşmaya çıktığında nergislerin kokusuna kapılır ve onları toplamak için yere uzanır. O anda yer yarılır ve kendini Hades'in kollarında bulur. Karanlığa çekilir. Sonrasında sessizlik. Boşunadır yakarışları, sesi yeryüzüne ulaşamaz.
Demeter çılgına dönmüştür. Arar durur kızını; lakin bulamaz. Tanrılar ve tanrıçalara yakarır; kimseden yanıt alamaz. Hepsi susar, Zeus'un hışmından korkarlar.
Ana yüreği perişan, kendini yollara vurur. Yemeden içmeden kesilir. Gözlerine keder yerleşir; yüzünün kanı çekilir. Solukluğu arttıkça tarlaların da bereketi kaçar, çoraklaşır. Arayışlarının bir anında Helios dayanamaz anlatır olan biteni. Kızının yeraltında olduğunu öğrenen Demeter de artık yeryüzünde yaşayan bir ölüdür; Olympos'u terk eder. Topraklar ürün vermez olur; kıtlık başlar. Halk perişan, Zeus'a yakarır. Zeus kıvranır, çözüm bulmak ister. Bu karışıklığı giderip, Hades'i ikna etmesi için her zamanki gibi Hermes'i görevlendirir. Hermes Hades'i ikna eder; ama yeraltı tanrısı karısını tamamen kaybetmek de istemez. Yeryüzüne çıkınca geri gelmeyeceğinden korkar ve yeryüzüne gönderirken ona bir nar tanesi yedirir. Yeraltı dünyasında bir şey yenirse yiyen kişinin artık oraya ait olduğunu bilir. Persephone bu büyüyle Hades'e bağlı kalır. Zaten Demeter'in bütün isteğine rağmen Zeus da Persephone'nin sürekli annesinin yanında kalmasına izin vermez. Anlaşırlar; kızı yılın üçte ikisini annesiyle geçirecektir. Persephone'nin yeryüzüne çıkışı şerefine, Demeter de her bahar tüm bereketini tarlalara serecektir.
Ne yazık ki bu bahar bereketiyle gelmedi yeryüzüne.
Küresel olarak, açlık seviyeleri endişe verici derecede yüksek.
Son günlerde bu konuda birçok rapor yayımlandı. Bunlardan en önemlisi Gıda Krizine Karşı Küresel Ağ'ın (GNAFC) yıllık raporu olan "2022 Küresel Gıda Krizi" başlıklı rapor.
Raporun önsözünde Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri António Guterres, dünyanın eşi benzeri görülmemiş bir ölçekte açlıkla karşı karşıya olduğunu, gıda fiyatlarının hiç bu kadar yüksek olmadığını ve milyonlarca insanın hayat ve geçim kaynağının tehlikede olduğunu belirtmiş. Üstelik bütün bunların sürekli artan eşitsizlikler arasında COVID-19 salgını, iklim krizi ve yetersiz kaynaklarla mücadele edildiği bir zamanda geldiğinin de altını çiziyor.
Rapora göre, 2021'de 53 ülkede/bölgede yaklaşık 193 milyon insan kriz ya da daha kötü seviyelerde akut gıda güvensizliği yaşadı. Akut gıda güvensizliği çeken insan sayısının 2021'de yaklaşık 193 milyon olmasıyla tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığı, bunun 2020'den de yaklaşık 40 milyon kişi daha fazla olduğu belirtiliyor.
Küresel Gıda Krizi raporunda, savaş ya da çatışmalar, gıda güvensizliğinin en ana unsuru olarak öne çıkıyor. Silahlı çatışma, savaş, çiftlikleri ve fabrikaları yok ettiğinde, insanları mahsullerinden uzaklaştırdığında ve fiyatları yükselttiğinde açlıkla sonuçlanıyor. Dünyadaki yetersiz beslenen insanların yaklaşık yüzde 60'ı çatışmalardan etkilenen bölgelerde yaşıyor. Bu da 139 milyon insan demek.
Bu durum pandemi, iklim krizi ve ekonomik güvensizlik tarafından güçlendiriliyor. Sonuçta geldiğimiz nokta, açlık konusunda onlarca yıllık ilerlemenin tersine çevrilmesi. Çok acı.
Ukrayna'daki savaş bu küresel açlığa ürkütücü yeni bir boyut katıyor. Genel Sekreter, aslında dünyada herkese yetecek kadar yiyecek olduğunu ancak sorunun dağıtımda olduğunu ve bunun da Ukrayna'daki savaşla derinden bağlantılı olduğunu belirtiyor. İşgal, gıda ihracatını fiilen sonlandırdı. Savaşa rağmen Ukrayna'nın tarımsal üretimini, Rusya ve Beyaz Rusya'nın gıda ve gübre üretimini dünya pazarlarına yeniden entegre etmek gerekiyor.
Rapor gıda güvensizliği durumunu standart bir ölçüm aracı kullanarak değerlendiriyor. Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), gıda güvensizliği ve yetersiz beslenmenin ciddiyetini ve büyüklüğünü sınıflandırmak için kullanılan ortak bir küresel ölçektir. Üç tür IPC ölçeği vardır: Akut Gıda Güvensizliği, Akut Yetersiz Beslenme ve Kronik Gıda Güvensizliği. Akut Gıda Güvensizliği için beş kategori var; üçüncü aşamadan sonra durum kritik.
Dünya çapında, 43 ülkede 49 milyon insan, IPC.4 olarak bilinen acil açlık seviyelerinde -kıtlıktan sadece bir adım uzakta. Her zaman olduğu gibi, kadınlar ve kız çocukları en kötü şekilde etkileniyor ve bu, artan insan ticareti, zorla evlendirme ve diğer suistimal oranlarına yansıyor. Etiyopya, Güney Sudan, Yemen ve Madagaskar'da yarım milyondan fazla insan hâlihazırda IPC'nin beşinci düzeyi olarak adlandırılan, yani felaket veya kıtlık koşullarında yaşıyor.
Bu bölgeler, barış, insani yardım, iklim değişikliğinin etkilerine uyum ve sürdürülebilir kalkınma arasındaki bağlantıları güçlendiren büyük ölçekli, koordineli bir uluslararası seferberliğe acilen ihtiyaç duyuyor.
Bunun yapılabildiğinin örnekleri umut verici. İnsani yardım kuruluşları ve ortakları, geçen yıl Güney Sudan'daki altı bölgeyi kıtlığın eşiğinden döndürmeye yardım etti. Ayrıca, gıda yardımının 2021'de ayda 10 milyondan fazla kişiye ulaştığı Yemen'deki son altı yıllık çatışmanın en kötü sonuçlarını da önlediler. Ancak insani yardım çalışanları da artan gıda fiyatlarının etkisinden zarar görüyor. Doğu Afrika'da gıda yardımının maliyeti geçen yıl ortalama yüzde 65 arttı; yardım kuruluşları şimdiden Yemen'deki 8 milyon aç insana desteğini azaltmak zorunda kaldı.
Açlık söz konusu olduğunda en çok çocukların risk altında olduğunu biliyoruz. İnsanlığının baharı olan çocuklar için açlığı ortadan kaldırmalıyız. Bu aynı zamanda küresel barış ve güvenliğe yapılan en önemli yatırım olacaktır.
Bir kez daha barışın sağlık için en önemli belirleyici olduğunu anlamış bulunuyoruz. Tam da bu nedenle, 75. Dünya Sağlık Asamblesi ana tema olarak "Barış için Sağlık, Sağlık için Barış" konusunu seçti bu yıl.
Çocukluğumda, ilkokul zamanlarımda iki pamuk tabaka içerisinde fasulyeler koyup onları ıslatıp hep nemli tutardık. Tohumdan bir filizin çıkmasının mucizesine tanık olurduk. Aklımda kalmıştır hep.
Benzer bir uygulamanın eski Türk geleneklerinde Semeni diye yer aldığını biliyorum. Semeni bir yaşam otu olarak anılıyor. Buğday taneleri benzer şekilde ıslatılıp, baharın gelişinin kutlandığı nevruz kutlamalarına kadar filizlenmeye bırakılırmış. Filizler büyüyüp karış boyunu alınca da kırmızı bir kumaşa sarılıp, sofraya bereket getirmesi için taşınırmış.
Demeter'in bereketinin bu coğrafyadaki kutlaması olan Nevruz'un bir anlamın da ışık saçmak olduğu söylenir. Kim bilir belki de Persephone'nin yer altını yararak çıkması Helios'un ışınlarını toprağın derinliklerine taşımakta ve tohumlara can vermektedir.
Coğrafyalar farklı olsa da insan aynı, öyküler benzer. Ne de olsa küremiz tek, doğa olayları aynı döngüde. Bu nedenle, hepimiz için, bu kürede barışın ve bereketin sürmesinin yolunu bulmalıyız.
Yoksa dünya "mehvolar".*
Zeynep Hanlaraova'nın güzel yorumu ile:
* 1"Men anayam, bu sesimde yerin, göğün derdi var Ey insanlar sulhe gelin yoxsa dünya mehvolar Silahları yandırın, arşa qalxsın tüstüsü Her obada, her bir evde qanad açsın sulh sözü Üzü gülsün insanların bayram olsun yer üzü Yer üzünde dostu olsun gerek insan insanın Qelbimdeki bu arzular arzusudur zamanın Men anayam, bu sesimde yerin, göğün derdi varEy insanlar sulhe gelin yoxsa dünya mehvolar.