İyi bir lider nasıl olmalıdır? Bence iyi bir lider, iyi bir hayalgücü ve özgüven demektir. Ve çok yüksek dozda bir alçakgönüllülük. Ancak kendisine yürekten inanıp güvenebilen insanlar alçakgönüllü olabilirler. Ben iyi lider denildiğinde Gandhiji ve Madiba’yı düşünüyorum.
Bugün Türkiye’ye bakarken, Madiba’nın hapisten çıktıktan sonra yaşadıklarını düşünmeye başladım. Apartheid rejimi suresince, Rugby, Güney Afrika’da, beyazların sporu olarak biliniyor. Öyle ki maçlarda Güney Afrikalı siyahlar kendi ülkelerine karşı tezahürat yapıyorlar. Nelson Mandela, Madiba, seçimleri kazandıktan hemen sonra 1995 yılında dünya kupası var. Danışmanları, “artık biz başa geldik, takımın sembolünü, renklerini, herşeyini değiştirelim, bu apartheid, ırkçı, ayrılıkçı rejimin sembollerini yok edelim, yeni bir başlangıç yapalım, yeni bir Güney Afrika yaratalım” tavsiyesinde bulunuyorlar. Bu sizlere nasıl bir çözüm gibi geliyor? Bir dakika durun lütfen gözleriniz hemen ilerlemesin yazının ötesine. Siz olsanız ne yapardınız?
Madiba, yaşamdan büyük bir karakter. Yıllarca pek çok beyazın terrorist olarak kabullendiği, 27 yıl minicik bir hücrede yaşamış birisi… Öyle bir iki ay dostlar alışta verişte görsün değil, gerçek mapushane hayatından bahsediyoruz…. Çıktığında darbe demiyor, porno lobisi, faiz lobisi, bize zulm edenler, yok edelim demiyor.. Her konuştuğu insana sen ajansın, biz seni yok ederiz gibisinden sahte külhanbeyi edalarında girişmiyor. Ne tuhaf di mi?
Rugby takımının sembolleri Güney Afrikanın sembolleridir, kalacak diyor. Burada da durmuyor…Maç günü büyük bir cesaretle takımın renklerini, üniformasını giyerek gidiyor maça. Takımda sadece bir tane siyah oyuncu var. Takımın kaptanı, François Pienaar, sonradan defalarca anlatıyor yaşananları. Ve hatta Hollywood bu anları filmleştiriyor. Pienaar Madiba’yı terrorist olarak görerek büyümüş. Sonunda maç öncesinde kendisini arayıp nasıl gidiyor, durumunuz nedir diyen bir Madiba ile tanışıyor. Madiba maç başlamadan soyunma odasıni da ziyaret ediyor, çok büyük bir alçakgönüllülükle ama yüreklere ateş düşürecek şekilde destek oluyor. Bir oyuncu, “Mandela’nın hepimize bireysel mesajı, yüreklendirişi vardı. Öyle ki sabaha kadar sahada kalabilir rugby oynayabilirdim” diye paylaşıyor duygularını.
Nelson Mandela, hemen hemen hepsi beyaz Rugby taraflarının olduğu sahaya, o yıllarca ırkçılığı temsil eden alana, ırkçılığın sembolleriyle takımın renkleriyle, üniformasıyla giriyor. Geçmişi kabulleniyor, hınç, intikam, öç almak değil, birlik mesajı veriyor. Yeni bir Güney Afrikayı sözle, eskiyi küçümseyerek, yıkarak, yok ederek, içine tükürerek, üstünü boyayarak yaratmaya kalkışmıyor. Yeni bir ülkenin yüreklere umut vererek birlikte yaratabileceğini gösteriyor, olanı herşeyiyle kucaklıyor. Seyirci bunu görüyor ve “Nelson, Nelson, Nelson” diye inlemeye başlıyor… Maç berabere bitiyor, uzatmalara gidiliyor. Güney Afrika ilk kez kupayı kazanıyor. Sahada Madiba Pienaar’a kupayı veriyor. Tarih yazılıyor. Ardından Madiba Pienaar’ın iki oğluna vaftiz babası oluyor. Pienaar Madiba ile her görüştüklerinde ne kadar alçakgönüllü olduğundan bahsediyor, alçakgönüllülüğünü ve bilgeliğini anlatırken Güney Afrikalı olmakla ne kadar gurur duyduğunu ve Madibanın ülkeyi nasıl birarada barış içinde demokrasiye geçirdiğini gördüğünü açıklıyor.
İyi liderler cesur liderlerdir. Sadece toplumlarını değil, sınırlar ötesindeki insanlara da umut olabilirler. Bunu yapmak için dünyanın en çok maddi yardım yapan ülkesi olmanız gerekmez. Parayla aşk olmuyor hala… Belki kısacık bir süre kiralayabiliyorsunuz ama sahiplenemiyorsunuz.
Başarılı liderlerin çok bağırıp çağırmaları da gerekmez. Köşkler, saraylar, her gün kapınızda kefenle bekleyip alkışlayanlar, verdiğiniz sembolleri size tekrarlayanlar sizi ileride saygıyla, hürmetle anacaklar mı?
Çok altın dağıtan sultan mıdır en çok anılan, yoksa bize bir yaşama umudu veren kahramanlar mı? Her tür şiddetin, vahşetin karşısında yangına körükle gidip, halkını tehlikeye atan mı, yoksa bir adım geri atıp halkına yaşam katan mı? Hatasız lider olmaz elbette, siyaset içinde hata yapmamak mümkün değil. Ama kibirsiz lider olur. Alçakgönüllü, sabırlı, gülümseyen, insanlardaki güzelliği görebilen, her nefese nefes değeri verebilen liderler altından öte birşey verirler hem halklarına hem de insanlığa… Kendilerini…Yüreklerini… Umutlarını…Gönlünü alçatanlar yürekleri huzura kaldırarlar çünkü.... Güney Afrikalıların anlayıp kucakladığı alçakgönüllüğü, Türk halkının zayıflık adledeceğini iddia etmek nasıl korkak bir zihnin usa vurmasıdır?
Savaş çıkartan, kan döken, dökülen kandan kâr eden, saraylar üretenleri tarih elbette anar…. Ama Gandhiji, Madiba gibi liderleri tarih yaşatır…
Ummul-amradh, tüm kötülüklerin anası kibirdir, öldüren bir günahtır.... Kalbinde bir dirhem kibir olan cennete giremez diyen bir Peygamber (SAV)ın ümmeti kibre karşı ne yapmalıdır?
Bir ülkede aynı anda hem Musevi, hem de Hizb-ut Tahrir üyesi vatandaşlar kendilerini yalnız hissediyorlarsa orada büyük bir patlama gümbür gümbür geliyorum diyordur… Bunu duy(a)mayacak kadar sağır mısınız?
Ancak alçakgönüllü liderler bir spor arenasına cesaretle yürüyebilirler… Gerçek kahramanlık mangal gibi bir yürek gerektirir çünkü…. Travma yaşayan topluluklar ancak böyle liderlerle iyileşebilirler.