Gün geçmiyor ki, bazı mevki sahibi kişiler - pek gülünmez ama durum gülünç - pat diye ağızlarından öyle kaçırıyorlar ki, bilinçaltlarının nasıl bir durum arz ettiği ortaya çıkıyor…
Kimi buna itiraf diyor…
Kimisi de boşuna uğraşmayın, işte ne güzel kimlerin ne oldukları, seviyeleri, sağa sola yayılan… kokuların menşei, iç yüzü kendiliklerinden sergileniyor, diye yorumluyor… Rotterdam Üniversitesinde çocuklara İslam’ın güzelliklerini, öğretmek ve başkalarına da öğretmeyi şiar edinmiş Prof.Dr. Ahmet Akgündüz Gezi göstericileri için (..)Dinsiz, Ermeni ve sarhoşların İşi (19.10.2013 Radikal Gazetesi’nde yayımlandı) diye buyurabilmiş, iyi mi?
Özellikle bekledim, bekledim ve yine bekledim…
Hayır, hayır…
Türkiye Başbakanı’ndan tutun, Diyanet İşleri Başkanı, Ana Muhalefet Partisi Başkanı, diğer muhalefet parti başkanları, İlahiyat Fakülteleri Dekanları, Dinimiz, kültürümüz, milletimiz, ülkemiz, el topraklarında böyle haksızca ayaklar altına alırcasına, nasıl kötü tanıtılır? diye, ambülânslarla hastaneye filan kaldırılmadılar…
Bu ifade yüzünden, depresyona filan da girmediler…
Bu adamın yakasına yapışıp Sen ülkemiz, halkımızı el âleme karşı rezil etme hakkını nereden buldun (?) filan diye hesap da sormadılar…
Ne TV kanallarında ne radyo frekanslarında, ne de gazetelerde okudum…
Gören, okuyan varsa beri gelsin…
Sağ-solda, çarşı-pazar, mahkeme, restaurant, okulda, ulaşımda, üzüntümüzü ifade etmeliyiz...
Neden, ne olmuş ki der gibi, ağzı açık, donuk gözlerle, trene bakar gibi, bön-bön bakanlara şu açıklamayı verebilmeliyiz…
Herhangi bir grup, millet, ırk, din, kültür, aidiyeti temsil eden(ler)e toptan, bazı gibi zaman zarfı kullanmadan, genelleştirme yaparsak eğer (TürkLER, ErmeniLER, MüslümanLAR, YahudiLER, HıristiyanLAR vb) bunun adı ırkçılıktır, ırkçılık!
Irkçılık ise, ırkçıların bile kendilerine yakıştıramadıkları, lanet olası, insan şerefinin ayaklara altına alan, iğrenç bir düşün tarzı, davranışın adıdır…
Hele İslam dinini öğretmekle mükellef birisi söylerse; duymazlığa gelemezsiniz, lüksünüz yok; zira sustuğunuz an, ister istemez aynı kefeye giriyorsunuz demektir…
Saygın bir toplantıya kardeş, sevgili, eş, arkadaş veya ortağınızla katıldığınızı tasavvur edin… Protokol’deki Baş teşrifatçı (Fransızlar onlara ‘havlayan’ anlamında aboueur der) sizlerin ad, soy ad ve unvanlarınızı okuyup içeridekilere yüksek sesle haber vermiş olsun..
Herkesin gözü, bir dakikalığına da olsa, her yeni anons edilen kişilere olduğu gibi, üzerinizde olduğunu hissedin…
Birden yanınızdaki zat-ı muhteremin, siyah renkli bir garsonu görünce Bu zencilerin ne işi var burada, zenciler …… diye olumsuz sıfatlar sıralayarak bağırdığını tasavvur edin…
Onun bu çıkışını mutlaka protesto edenler olur; yanınıza gelip Efendim, sizi refakat eden kişiyi lütfen uzaklaştırır mısınız, bu en doğrusu olacak, emin olun demez ise ev sahibi…
O davranışta bulunan yanınızdaki kadar, kendisi veya kendileri de aynı duruma düşer…
Siz tabii, yer yarılıp, içine girmek istersiniz…
İşte anlatmak istediğim bu…
İslam dininin güzellik, inceliklerini öğretmek, yaymak için görev verilmiş birisinin, temsil ettiği ne kadar aidiyet var ise, işte hiçbirisinden hiçbir uyarıcı tepki gelmemiş ise; Türk ve Müslüman kardeşlerimiz zor durumda kalmışlar ve bu üzüntü verici durumdur…
Üzüntülerimizi ifade edelim… Onların durumunda olmayı hakikaten hiç istemezdik zira…
Dr. Sarkis Adam, Nadya Uygun, Rüstem Ayral ve daha nice arkadaşın başlatmış olduğu kınama yazısının altına, tüm onur sahibi insanlar imzalarını atıyorlar; göstermiş oldukları yurtseverliklerinden dolayı onları tebrik ediyoruz…
Özellikle, Sünni-Müslüman-Türk aidiyetinin onurunu, bu imza kampanyasının altına imza atarak kurtaran hakiki anlamda yurtsever insanlar, ne iyi ki var bu ülkede…
Bir yurtsever, asla ve kata, ait olduğu her ne ise ama başta yurdunu kötü tanıtılması ve gösterilmesine tahammül edemez…
İmza kampanyası metnin okumak ve imzalarını atmak isteyenler için linki veriyoruz: