Sitem edip durur küçük kasaba. Hala. Eriyip gitmek bilmedi o hüzün. Avare pabuçları hep kaçış yolunda. Kaçıyor labirent sokaklara, uyku tanımayan dünyaya. Sesleniyor iki de birde. Duyduk duymadık demeyin! Elveda günü bugün... Ne zamandır kaçmayı özledim yeni bir hayat düşüyle. Uyanmak niyetim yine o uykusuz şehirde…
New York’un aşağı doğu kesiminde doğdu Fred Ebb. Günün birinde “New York New York” şarkısını yazacağını uzun yıllar düşünmedi. Tiyatro ile haşır neşir olmaya başlaması ve müzik sözü yazarlığından önce, Brooklyn’de mobilyacı dükkanları dahil bir dizi tuhaf New York işine girip çıktı. Müzikle uzaktan yakından ilgisi olmayan bir aileden gelmesine rağmen. New York üniversitesini takiben Columbia üniversitesinde İngiliz edebiyatı masterı yaptı. Sonra bir çorap ve iç çamaşırı şirketine girdi. Daha sonra satış mağazasının kredi ofisinde iş buldu. Tutturmaya çalıştı hep. Bir ara kamyon şoför muavinliğine soyundu.
Yolu Broadway’de 1619 adresindeki Brill binasına düşmeden önce.
Brill binası… New York değil dünya müzik tarihine “Brill Binası Sesi” adlı ekolü katan art deco 11 katlı siyah mermer ve bronz işlemeli dramatik yapı. Broadway’den Times meydanına doğru yürürken sağ kolda 49. Sokak köşesinde Duke Ellington’dan Elvis Presley’e 1930’lardan 1960’lara içinde en azından 165 müzik şirketi barından bugün bütün dünyanın söylediği, tanıdığı bildiği yüzlerce şarkının üretildiği süper müzik fabrikası Brill binası. Adını binanın yapıldığı arsanın sahibi tuhafiyeci Samuel, Max ve Maurice Brill kardeşlerden aldı. Kapısının üzerinde hala duran bronz baş, binayı yaptıran New Yorklu Abraham E. Lefcourt’un çok değer verdiği 17 yaşında ölen oğlu Alan’ın büstü.
Lefcourt’un trajik hayatını bilenler New York New York şarkısında o hayatın hikayesinin esintilerini duyabilir. Brill Binası Sesi olarak tarihe geçen ses, Tin Pan çıkmazı müzisyenleri kadar New York’u New York yapan trajik hayat hikayeleriyle kavrulmuş hüzün ezgili dinamik ses.
Lefcourt da, New York New York şarkısının yazarı Fred Ebb gibi New York’un “aşağı doğu kesimi”nde doğanlardan. Ebb’den yaklaşık yarım yüzyıl kadar önce olsa da Avrupalı göçmenlerin doldurduğu limana yakın, yoksulluğun, yeni bir dünya hayalinin taşlarıyla döşenen sokaklardan. Kadın kıyafetleri işiyle başlayıp 1910’da ilk binasını yaparak gayrimenkul baronluğuna terfi etti Lefcourt. 1929 da Brill kardeşlerden kiraladığı, 49. sokak ve Broadway köşesindeki arsa üzerine, Chrysler binasından da yüksek, dünyanın en yüksek binasını yapmayı planladı. New York New York şarkısının “Beni tepelerin Kralı yapacak, yığınların üstüne çıkaracak şehirde uyanmak istiyorum...” sözlerini yarım yüzyıl önce hayatta yazarmışçasına. Çıktığı tepede sadece masmavi bir gökyüzü vardı, bulutların üstünde, pırıl pırıl parlayarak gözleri kamaştıran güneşin hakim olduğu. Ama yer itiraz etti karanlık kokusuyla. Duvarın olduğu yerdeki sokakta kıyamet koptu. 1929 krizinde Wall Street’de borsa çöktüğünde Lefcourt’un planlarını da çöküşün içine çekti. Lefcourt yeni ekonomiye uyarladığı bütçesiyle binanın maliyetini 1 milyon dolara indirdi, kat sayısını da Chrysler’in oldukça altına 11 kata. 1930’da bütün hayallerini yatırdığı oğlu Alan’ı 17 yaşında anemiyle aldı toprak. Lefcourt ondan sonra bıraktı gökyüzünü, yükseklerin peşini tümüyle. İki yıl sonra intihar söylentileriyle hayatını kaybettiğinde yüz milyonluk servetinden birkaç bin dolar kalmıştı geriye. Binayı kurtarmak toprağının sahibi Brill kardeşlere düştü. Brill kardeşler genç Alan’ın artdeco büstünü, Lefcourt’un yüksek hayalleriyle birlikte bıraktılar binanın kapısının üstünde. Aynı hayallerle yığınla genç geçti altından Brill binası seslendikçe.
Fred Ebb o gençlerden biriydi. Brill binasının ikinci katında bütün katı kapatan önce cennet anlamında “Paradise” adıyla açılan Glen Miller gibi orkestraların çaldığı, sonradan palmiyelerle donatılmış Zanzibar adlı, Nat King Cole’un, Ella Fitzgerald’ın söylediği İnk Spots’un çaldığı klübe ilk geldiğinde.
İşten vakit bulabildiği zamanlarda müzikallerde çalışmaya böyle başladı. Şarkı sözü yazarlığını yine böyle bir müzikal işinde Philip Springer adlı besteci ve şarkı yazarı ile tanışınca öğrendi. Springer ile birlikte aldıkları ilk iş, 1953’de Columbia plaklarından. Judy Garland için “Santa Baby” oldu. Böylece Brill binasına yerleştiler. Orada, Duke Ellington’ın, Cab Calloway’in, Tommy Dorsey’nin ofislerinin bulunduğu binada. Orada Benny Goodman, Glen Miller orkestraları kayıtlarını yaptı. Neil Diamond, Burt Bacharach, Judy Garland ve daha niceleri şarkılarını söyledi. Her birine bir piyano ancak sığabilen küçük bölmelerde, herkes yandaki ve karşıdaki şarkıyı tekrarlarken çalışarak.
Bu çalışmadan “Moonlight Gambler”, “How Little We Know”, “Nevertheless I Never lost the Blues” şarkılarının da bulunduğu bir albüm çıktı ortaya. Bundan sonra 1950’lili ve 1960’lı yıllarda Ebb gece kulüplerine, revülere, televizyona sürekli şarkı sözü yazdı. Bir kaç başarısız Broadway yapımından sonra Ebb’in zirveye tırmanışı, “tepelerin kralı haline gelişi” 1963’de karşılaştığı besteci John Kander ile birlikte çalışmaya başlamasıyla gerçekleşti. Hayat boyu süren bir işbirliğine dönüşen birliktelikten Chicago, Kabare, Zorba, New York-New York ve ikinci dünya savaşı sonrasında Amerikan müzikalinin “altın çağı” doğdu.
Hala o küçük kasabanın sitemleriyle dolu bu eski New York’ta. Gerisi senin bileceğin iş, sana kalmış diye diye.