İktidara geldiği günden bu yana önce AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, ardından bakanlar, onun ardından da ilçe belediye başkanlarına kadar tüm partililerin en sık kullandığı slogan oldu kapatılan Demokrat Parti’nin (DP) 1946 seçimlerinde yeri göğü sarsan “Yeter! Söz milletindir!” sloganı. AK Parti’nin yirmi yılı aşkın süredir kullandığı ama pek kimsenin üzerine alınmadığı 77 yıllık slogan, geçtiğimiz hafta Erdoğan’ın dudaklarından yeniden döküldüğünde herkes gol atma yarışına girdi. Tıpkı keskin bakışlarla oturduğu yerden fırlayıp birbiri ardına, “Kara Murat benim…” diye haykıran yağız delikanlılar gibi, tüm siyasi parti liderleri artarda bağırmaya başladı: “Yeter! Söz milletindir!” AK Parti geçmişleri nedeniyle olsa gerek, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan bu konuda gayet profesyoneldiler.
Mimar Selçuk Milar tarafından 21 Temmuz 1946’da yapılacak genel seçimler için bir gecede hazırlanan ve hızla tüm seçim bölgelerine dağıtılan afişin başarısı sandığa yansımamış ama DP’yi iktidara taşıyacak yolu açmıştı. Seçimlerden yaklaşık bir ay sonra Trabzon seçim tutanakları inceleme komisyon raporunun görüşülmesi sırasında söz alan Afyon Milletvekili Hasan Dinçer, seçim ihlallerini anlatırken, “Arşen Bucağı Demokrat Parti başkanını nahiye müdürü karakola celp ederek burasını yani Demokrat Parti bucak teşkilâtını kapatmazsan seni kelepçe ile göndeririz; döğeriz, diye tehdit ve tazyik etmişlerdir. Parti binasının duvarında bulunan Yeter Söz Milletindir afişini süngülü jandarmaya yırttırmıştır” diyordu.
Açık oy-gizli tasnif yöntemiyle Türkiye’nin şaibeli seçim-referandum sıralamasında (mühürsüz oy pusulası, şeffaf zarf, hayali seçmen kaydı vb. yöntemler henüz keşfedilmediği için) haklı bir liderliğe sahip 1946 genel seçimi sonucunda, Cumhuriyet Halk Partisi 397, Demokrat Parti ise 61 milletvekili ile yeni dönemde meclise girmeyi başarmıştı.
“Yeter! Söz milletindir!”in halkta bulduğu karşılık ne yazık ki tasarımcısı Milar’a pek mutluluk getirmez. Seçimlerden yirmi gün sonra, Ankara’da, Teknik Öğretim Müsteşarlığı’nda çalışan Milar’ın tayini birden Urfa’ya çıkıverir. Söylenti sürgün nedeninin, Milar’ın, CHP'lilerin de bir afiş için ricada bulunmaları karşısında, Türk milletinin demokrasiyi yaşamasını istediğini ve CHP'nin halkın oyuyla gitmesi gerektiği cevabını vermesidir.
Çok partili hayata geçtikten sonra CHP ve DP’nin belki de üzerinde anlaştığı tek konu seçim kanununu değiştirmek olur. Seçim kurullarının oluşturulması, itiraz mercii, kütüklerin belirlenmesi, yöntem gibi pek çok konu ele alınır. Değişiklikler arasında seçimlerde çok ciddi etkiler yaratacak seçim propagandasının nasıl yapılacağı konusu da tıpkı diğer maddeler gibi iki partinin oybirliğiyle kabul edilir. Bu maddeye göre, radyoda yapılacak propaganda konuşmaları oy verme gününden on gün önce başlayıp üç gün önce bitecek ve partiler radyodan günde beşer dakika yaralanacaklardır. Propaganda için asılan duvar ilanları üzerinde Türk bayrağı, dini ibareler, Arap harfleri ve resim bulundurulmayacak, ilanlar için belediye ve köylerde hazırlanacak özel yerlerin dışında ilan yapıştırılmayacak ve oy verme gününden iki gün öncesinden itibaren ilan, beyanname, tamim, açık mektup gibi matbuat dağıtılmayacak ve yapıştırılmayacaktır. 16 Şubat 1950’de oylanan yeni seçim kanunu, on vekili olan Millet Partisi’nin ret oylarına karşı CHP ve DP’nin oylarıyla kabul edilir.
1950 seçimlerinde DP yüzde 52,6 gibi ezici bir çoğunlukla iktidara geldiğinde, muhtemelen hiçbir parti sonraki seçimlerde propagandanın nasıl bir azap haline geleceğini tahmin edememiştir. 1957 seçimlerine giderken DP seçim yasasında bir takım “küçük” düzeltmeler daha yapmış ve muhalefetin propaganda araçlarının neredeyse tamamını elinden almıştır. Mesela seçim kanununda 1954’te yapılan bu küçük değişikliklerden biri de devlet ve hükümet işlerinde görev alanların kendi alanlarıyla ilgili olarak yaptıkları açıklamalar ve faaliyetlerini anlatan yayınlar da propaganda malzemelerinin dışında sayılmıştır. Ancak küçük bir sorun, neyin devlet işi, neyin DP’nin faaliyeti olduğu belli değildir. İsteğe bağlı olarak deve de olur kuş da, istenirse deve kuşu da.
Diğer partiler üzerinde sadece yazılar olan afişlerle propaganda yapmaya çalışırken DP, nereyse tüm resmî kurumlar adına girişinde Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’in fotoğrafları olan bol fotoğraflı broşürler bastırıp köy kahvelerine kadar dağıttırır.
Muhalefet, DP’nin 1957 seçimleri için hazırladığı temel propaganda yayını “D.P. Milletle Beraber” adlı broşürle dinin siyasete alet edildiğini iddia eder. Ön ve arka kapakları dahil içinde bol miktarda cami fotoğrafı olan broşürde, tamir edilen ve yeni yapılan camilere ilişkin rakamlar veriliyor ve “Camilerin, eski eserlerin, anıtların onarılmasını ve yenilerinin yapılmasını istiyorsan reyini ‘D.P.’ ye ver” deniyordur mesela. Muhalefet partilerinin seçim kurullarına yaptığı başvuruların büyük bölümü ise yetkisizlik nedeniyle reddedilir, bu durumda da tuhaf bir sonuç çıkar ortaya: Ülkenin bir kısmında bu broşür yasal, bir bölümünde de toplatılacak yasak yayın sayılır.
Propaganda filmleri ise başka bir baş ağrısı olur. CHP, İstanbul’da gösterilen “Kalkınan Türkiye” filminde DP propagandası yapıldığını iddia ederek il seçim kuruluna itiraz eder ancak il seçim kurulu filmin DP’nin değil, hükümetin icraatını gösterdiğine karar vererek itirazı reddeder. Kurulun CHP’nin itirazında haklı bulduğu tek nokta, filmin “Demokrat iktidarın güneşi” adı altında afişe edilmesi olur ve bu şekilde hazırlanan afişlerin imha edilmesine karar verir.
DP elindeki tüm imkanlara rağmen 1957 seçimleri öncesinde yine Selçuk Milar’ın kapısını çalar. Tüm partiler gibi DP de hiç değilse bir tane fotoğrafsız, resimsiz seçim afişi hazırlamasını isterler. Milar bu kez DP için bir slogan bulur: “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır.” Tıpkı, “Yeter! Söz Milletindir!” sloganında olduğu gibi bu da yıllar boyunca Süleyman Demirel’den Turgut Özal’a kadar pek çok siyasetçi tarafından kullanılır. Hatta Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel, 1977 seçim beyannamesini açıkladığı basın toplantısına, “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” diye başlar.
Hazırladığı afiş ve sloganlarıyla DP’nin seçim başarılarında ciddi bir role sahip olan Milar’ın DP ile ilişkisi ironik biçimde oldukça mesafelidir. Milar, Celal Bayar’ın kendisini, “Bizim partidendir" diye tanıtması üzerine şöyle der: “Hayır Sayın Bayar! Ben bir demokratım, ama Demokrat Partili değilim.”
Dönelim günümüze… Seçim tarihi henüz kesinleşmese de bakalım olası mayıs/haziran seçimlerinde hangi “Yeter! Söz milletindir!” partisi kazanacak?
Şengün Kılıç kimdir? Şengün Kılıç, Gazi Üniversitesi, Maliye Fakültesi'nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı'na devam etti. 1986 yılında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda muhabirlik, editörlük ve haber müdürlüğü yaptı. Biz ve Onlar/Türkiye'de Etnik Ayrımcılık (1992, Metis Yayınları), Beyaz Bir Düş (2004, Epsilon Yayınları), Sinemada Ulusal Tavır/Halit Refiğ Kitabı (2006, İş Kültür Yayınları), Erozyon Dede, Hayrettin Karaca Kitabı (2008, İş Kültür Yayınları), CHP'li Yıllar 1946-1992 (2010, İş Kültür Yayınları), Hayatım Mücadeleyle Geçti/Kemal Kurdaş Kitabı (2010, İş Kültür Yayınları), Çayın 90 Yılı (2014, Kesişim Yayınları), Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı (2019, bianet), Kadehlerdeki Dudak İzleri (2002, Overteam,) adlı kitapları yayımlandı. |