Profesyonel zirvelere bayrak dikmiş insanların birbiriyle nasıl sıkı bir dayanışma içinde olduğu bilinen bir durumdur. Zirvelere tek başınıza varamazsınız. Başarıyı yakalamış bir CEO'ya, girişimciye veya herhangi bir profesyonele o başarıyı nasıl elde ettiğinizi sorarsanız; dürüstlerse, egolarının kölesi olmamışlarsa en çok verilen cevap ''onlara kapıları açan kişiler'' olacaktır.
Hayattaki amaçlarınızı gerçekleştirmek için ne kadar zeki olduğunuzun, doğuştan gelen yeteneklerinizin, nereden geldiğinizin ve hayata nasıl başladığınızın önemi vardır ama aslında çok da önemi yoktur pek çok networking kitabına göre. İlişkiler her şeyden önemlidir. Evrendeki her şey birbiriyle ilişki halindedir ve var olmanın dayanağı da budur. Hiç bir şeyin tek başına var olmasının yolu yoktur. Bu tür kitaplar; kendi kendinize yetebilecek bireyler olduğunuz düşüncesinin bir masal olduğunu söylerler. İş hayatı buysa kuralının da; noktaları birleştirecek doğru kişileri tanımanın ve bu insanlarla kurduğunuz ilişkilerin gücünü doğru değerlendirerek kullanmaktan geçtiği ifade edilir.
Oysa danışmanlık mesleği; zaman zaman oyunu bu yazılı kurallara göre oynamadan kendi kurallarını koyacak kadar güçlü ve başarılı CEO'larla da karşılaşmamızı mümkün kılar. O muhteşem azınlıktan birini, yıllardır tanıdığım ve Uzunya/Demirciköy'de geç bir kahvaltı için sözleştiğimiz CEO'yu bekliyorum. Beklerken de İstanbul'un en sevdiğim ayı Mayıs'ın keyfini sürüyor, papatyaların güzelliğini, çiçek kokularını içime çekiyor, kuş sesleri ve kumsala uzanan deniz hışırtısı ile huzur buluyorum. Sessizliği bozan bir motor sesi duyuyorum CEO dostum gelmiş. Kaskını çıkarıyor, BMW motorundan iniyor, Robocop'u andıran kıyafetiyle ve kumsaldaki masalara bakıp aranırken ben de onu gurur dolu gözlerle uzaktan izliyorum. Elimi sallıyorum. Geliyor, sarılıyoruz. Her zaman ki ölçülü vücut dili ve sevgi dolu yeşil gözleriyle gülümsüyor. Her geçen gün artan başarılarıyla paralel büyüyen mütevaziliği onu eşsiz bir insan haline getiriyor.
Ortamın güzelliğinden havadan sudan konuşup, hal hatır sorduktan sonra bizi bir araya getiren konumuza geliyoruz. İkinci bir kariyer için fikri mi almak istiyor. Onu yıllardır tanırım. İnanılmaz analitik zekası ile lise de TUBİTAK Türkiye Matematik birincisi olmuş, her yere puanı tutarken tek isteği olan Boğaziçi İnşaat Mühendisliğini birincilikle kazanmış ve mezuniyet sonrasında beyaz yakalı çalışan olarak girdiği firmanın CEO'su ve hisse sahibi olmuştu. Halen CEO'su olduğu firmayı temel mühendisliği proje ve inşaatı alanında yaptığı özverili performansı ve herkesi kucaklayan yönetim tarzıyla dünyanın ilk beş firması arasına taşımıştı. Yurt dışında onlarca ülkede ofislerini açmış , yurt içinde ve dünyada yüzlerce başarılı projeye imza attıktan sonra anılan alanda dünyada bir numara olan çok uluslu firmayla da stratejik ortaklığa imza atmıştı. Her şey yolunda giderken, artık bu alandan çekilmek ve yeni bir kariyere yelken açmak istiyordu. Misyonunun bu alanda bittiğini, kendini yinelemek değil yenileyebileceği bir alana dümen kırmak düşüncesi vardı. Aslında bir çokta hobisi vardı, yelken, motor, bisiklet aktif olarak yapıyor, iki başarılı start-up kurup başarılı işlerde yapmıştı. Ancak, bunlar onun mana arayışına cevap vermeye yeterli olmuyordu. Aslında bu muhteşem analitik zekayı park edeceği ve besleyeceği ikinci bir kariyer yolculuğu arayışındaydı. Mekatronik alanına merak salmıştı. Robotik uzmanlığı konusunda yol almayı düşünmüş, mezun olduğu üniversitede bir yıl süren özel bir eğitim almıştı. Bu alanda yurt dışı gelişmeleri yakından izliyor ve sayısız kitap okumaya başlamıştı. Yaptıklarını anlatırken heyecanlanıyor ve mana arayışına bir çözüm bulduğunu düşünüyordu. Kıyafetleri bile bile robot mühendisliği konusunda kendisini onaylıyor gibiydi.
Fikrimi sorduğunda; yıllardır tanıdığım keskin kararlılığını bildiğim için doğru raylara çoktan girmiş olduğunu memnuniyet ve gururla derinlerde bir yerde hissedebiliyordum. Mutluluğun ne kadar para kazandığı ile ilgisi olmadığını anlamıştı. İşi konusunda inanılmaz şekilde ustalaşmış olsa da kendi duygu ve düşüncelerinde ustalaşamadığının farkındaydı. Gerçek huzuru ve uyumu bulabileceği noktayı aramış ve bulmuştu. Hayatı boyunca doğru noktaları kendi başına bulmuş ve birleştirmeyi başarmış ve kendi kendine yetmiş nadir insanlardan biriydi. Enerjisi ve merakı bulaşıcıydı. Yemyeşil çimlerini yeşerttiği yeşil alan olan kendi konfor bölgesinden vazgeçerek, yeni bir bahçe için kahverengi alana geçmek konusundaki kararlılığı ve cesareti ise göz kamaştırıyordu.
İnsanların artık yaşamları boyunca kariyerlerini bir kaç defa değiştirebilecekleri bir dünyada yaşıyoruz. Aynı işte sarf edilen toplam süre artık 3.6 yıla inmiş durumda. Yeni bir kariyere başlamada her zaman risk bulunabilir. Ama insanın sevmediği bir işte kalmasında asgari aynı derecede risk bulunur.
Aslında ruhlarımız şöhrete rahatlığa, servete ya da iktidara aç değildir. Bu ödüller çözdüklerine denk miktarda sorunları da beraberinde getirir. Ruhlarımızın açlık duyduğu asıl şey; manadır. Hayatımızı nasıl yaşayacağımızı sorgulatan böylece bir önem arz etmesini sağlayan finalde de yaşadığımız dünyayı biraz olsun farklılaştıran manayı hepimiz ararız. Belki de, Futuristlerin dediği gibi; ''Yirmi birinci yüzyılın en heyecan verici başarısı teknoloji sayesinde değil, insanın değeri ve öneminin artması, daha iyi kavranması sayesinde olacak.''
Sevgili CEO dostum doğru noktaları bulmuş, birleştirmiş ve kendi kişisel devrimini kendi içinde tamamlamıştı. Devrimler bazen de en umulmadık kahramanlarla en umulmadık yerlerde de başlayabilir. Unutmayın, sevdiğimiz bir işi yapıyorsak hayatımızda bir gün bile çalışmış gibi hissetmeyiz. Siz iyisi mi, becerilerinizi alın, üstüne tutkularınızı koyun. Kendi şirketinizin CEO'su olmak için; Ben A.Ş.'yi kurun. Doğru noktaları bularak birleştirin ya da doğru noktaları bularak birleştirmiş birinden Mentorluk isteyin!
Tekerleği yeni baştan icat etmek zorunda değilsiniz! O tekerleği sadece doğru bir arabaya takın yeter!