Geçenlerde özel bir TV kanalında kariyer programına konuk olduk. Konu tabii ki kariyerde başarıyı belirleyen faktörler nelerdir oldu. Çoğu uzmanın üzerinde antant kaldığı üzere başarılı kariyer için gerekli beş faktörü sıralamakta yarar var.
Bu beş faktörün de hayatımızın farklı aşamalarında farklı ağırlıkları bulunur. Birbirleri ile ne kadar üst üste gelirse o kadar güçlü bir kariyer inşası mümkündür. Sadece birinde veya ikisinde çok güçlü olup da başarıya ulaşmak da mümkündür.
Şans tabii ki ilk evrede en önemlisi. Nerede doğduğunuz? (Ülke, kent, aile, eğitim olanakları) Steve Jobs da olsanız Zuckerman da Afrika'da bir köyde doğarsanız pek fazla da şansınızın olmayacağını söylemek zor olmasa gerek. Şans aslında ilk etapta çaba göstermeden ulaştığımız bir tılsımdır. Sonrasında ise şans hazırlıklı olduğunuz fırsatla karşılaşmaktır. Talih genellikle fırsat ve hazırlığın kesiştiği yerdir. Piyangoyu kazanmak için bile bilet almanız gerekir. İyi golcü olmanız için topun geleceği yere gidip beklemeniz gerek.
Şans konusunda bir çok bilinen isim şans konusunda enteresan tanımlamalar yapmıştır.
Napolyon “Bana akıllı, kahraman, savaş kazanmış değil şanslı bir general getirin”
Psikolog Daniel Kahneman “Başarılı bir insanın yeteneği önemlidir. Daha yüksek başarıda daha yüksek yetenek lazım. Ancak büyük başarıda şans lazım”
ABD eski başkanlarından Thomas Jefferson “Ben şansa inanırım ve daha çok çalıştığımda daha çok şansa sahip olurum”demiştir.
İnsanlar şansızlığı kabul ediyor ama şansı daha zor kabullenir nedense. O sanki başkasına ait bir şeymiş gibidir. Ama her ikisi de var. Geleneksel Doğu kültüründe yetişenlerin kendi başlarına gelen olumsuz olayları “şanssızlık”, başkalarının başarılarını da “şans” olarak yorumlaması bilinen bir gerçektir.
İkinci olarak genetik mirasımız dan söz edecek olursak, o da şans gibi beşikten mezara kadar bizimle birlikte olan ve kariyerimiz için son derece önemli bir faktör. Genetiğimiz bir taraftan sınırlarımızı belirlerken, diğer taraftan da bir çok kapıyı açar. IQ (Analitik zekanız) ve EQ (Duygusal zekanız), uzun boylu/kısa boylu, güzel/çirkin, iyimser/kötümser, içe dönük/dışa dönük olmanız fark yaratır. “Güzel insanların cebinde Tanrı'nın referans kartı vardır” söylemini doğrulayan sayısız işe alım tecrübesine şahit olmuşumdur.
Diğer kariyerde başarı faktörü olan gelişim ise, insanın hayatı boyunca okulda veya okul dışında aldığı eğitimler, formel veya informel öğretiler kariyeri üzerinde güçlü etki yaratır. Gelişim potansiyelimiz üzerinde de genetik mirasımızdan gelen bazı sınırlar vardır. Öğrenme kapasitemizi etkiler. Ayrıca, öğrenme yeteneği yaşlandıkça azalır ve eğitimin maliyeti ile getirisi arasında denge yıllar geçtikçe değişir. Önemli ve kritik büyüklükteki taşları kavanoza gençken koymakta yarar vardır. İlk etapta kavanozun içine çakıl kum ile doldurursanız sonrasında içeride olması gereken büyüklükteki taşların içeriye girmesi mümkün olmayabilir. Ne olursa olsun siz yine de kitabı kapanmayan, merak böceği ölmeyen, öğrenmeye aç, ebedi öğrenci olup yaşam boyu tutkularınız doğrultusunda kendinizi geliştirmenizde her daim yarar vardır. Okul eğitimi bitse de kişisel gelişim bitmez.
Eğitimimizi tamamladığımızda veya yirmili yaşlara geldiğimizde ise kariyerimize en önemli katkı insan seçimlerinizden gelecektir.
Çok parlak olsanız bile seçtiğiniz kurum profesyonel ruhtan ve değerlerle yönetimden uzak ve gereğinden fazla bürokrasi barındırıyorsa çok vakit kaybettirebilir. Parayı yerine koyarsınız, sağlığı bile toparlarsınız ama geri getiremeyeceğiniz tek şey zamandır. Bu anlamda kurum seçiminden ziyade yönetici secimi bu anlamda çok daha kritik başarı faktörü olacaktır. İlk düğme yanlış iliklenirse diğerlerinin de yanlış olma ihtimali yüksektir. Kariyerinizde bulunduğunuz koordinatları kaderiniz, yetkinlikleriniz veya şansınızdan ziyade seçimleriniz oluşturacaktır. İnsan seçimleri çok kritiktir. Ne sevmediğiniz insanla mutlu olursunuz ne de sevmediğiniz bir işi yaparak başarılı.
En son kariyerde başarı faktörü ise azm-ü sebat'dır. Kararlılık ile sebat etmek. Azim, niyet etmek kesin karar vermek demektir. Sebat ise sözünden kararından vazgeçmemek demektir. Azim ve sebat insanın karakterinde birlikte yer alırsa anlam taşır. Peşi sıra gelmelidir. Sebat azmin kardeşidir. Önce azim sonra sebat gelir. Azim ve sebat yoğunlaşırsa hırsa dönüşür. Goethe'nin dediği gibi “İnsan bir şeye kendini tamamen adadığında Tanrı'da harekete geçer, dünya ikiye ayrılıp ona yol verir.”
Güçlü taraflarınızı belirlemek, hayallerinizi hedefe çevirerek ikisi arasındaki yolda tutkuyla çalışmak ve asla vazgeçmemek. Konfor alanınızın dışına çıktığınızda acı olmadan değişim ve gelişim olmayacağını biliyor olmak. Kararlı olmak, demoralize olmamak, yılmamak, odaklanmak, sorunla karşılaşınca teslim olmamak, öldürmeyenin güçlendirdiğini unutmamak, sebat etmek.
Bunları konuştuk ve özet olarak diyebiliriz ki; bu beş bileşenlerin her biri önemlidir. Gücüne göre merkezde olan birisi de kendi başına ayrı bir önem taşıyabilir. İlk etapta şans ve genetik miras çok önemli, sonrasında gelişim isteğiniz, en önemlisi de üniversite sonrası insan seçimleriniz ve ayrıca hedeflerinize doğru azm-ü sebat ederek yürümenizdir.
Kurumlar cansız tabelalardan ibarettir ve onları ete kemiğe insanlar büründürür. Her kurumsal ilişki bir noktadan sonra insanlar arasındaki ilişkiye indirgenir. Asıl olan, yaşayan insanlar ve onların arasında sürdüre geldikleri ilişkilerdir. Sizi kurumlar değil insanlar işe alır ve siz kurumları değil insanları terk edersiniz unutmayın!