Türkiye’de gazetecilik tarihsel bir darboğazdan geçiyor. Siyasal ve bürokratik baskılar, yasal sınırlamalar ve medya sahipliği yapısındaki çarpıklığın yarattığı sorunlar, Türkiye’de gazetecilik yapmanın önünde tarihten bugüne engel oluşturmayı sürdürüyor. Bugünün dünden en büyük farkı; kamu kaynaklarının da alabildiğine kullanıldığı bir süreçte siyasal ve bürokratik baskı eşliğinde tarihimizde eşi görülmemiş bir iktidar medyası inşa edilmesidir. Mesleğimizin, özellikle ideolojik aidiyetler ve bu doğrultuda kullanılan lisan ile elde edilen kişisel imkânlar odağında, gazetecilerden, ağırlıklı olarak medya elitlerinden kaynaklanan ciddi sorunları da var. Bugün Türkiye medyasındaki yayınların hiçbirinde, etkili bir etik denetimi yapan, okur/izleyici şikâyetleri karşısında sonuç üreten bir hakemlik icra eden “ombudsmanlık” mekanizması bulunmuyor.
Diğer yandan, eski ana akımdan ayrı girişimler olarak örgütlenen “haber doğrulama” girişimleri arasında, iktidarı kızdıracak incelemelerden özenle kaçınan yapılanmalar, önemli bir meşruiyet sorgulamasıyla karşı karşıya.
Medyada inşa edilen bu çürümüşlüğün dayattığı çaresizlik düzeni ile “alternatif olma” iddiaları maddi zaaflarıyla boşlukta kalan girişimlerin; bağımsız medyaların kurumsallaşmasını motive ettiğini, bu yolda kamuoyu imkânı yarattığını da tecrübe ediyoruz.
Peki ne yapmalı, nasıl iyileşmeliyiz? Giderek kurumsallaşan bağımsız habercilik çabalarının yanı sıra soruya önemli bir yanıt girişimi, geçen hafta Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici’den geldi. 40 yılı aşan meslek hayatında muhabirlik, yazarlık, televizyon programcılığı, yöneticilik, eski ana akımın etkili gazetesi Hürriyet’te ombudsmanlık yapan ve çok sayıda kitaba da imza attığı bu süreçte mesleğimizin en saygın temsilcilerinden olan Faruk Bildirici, -tek başına bir kurum gibi- 6 Mayıs 2019’dan beri bağımsız olarak “Medya Ombudsmanlığı” yapıyor. Bildirici, 19 Ocak Çarşamba günü, bütün gazeteciler ile medya kuruluşlarını “Medya Ombudsmanlığı”nı tanımaya, mesleğimizin bağımsız etik denetimini kurumsallaştırma çabasına katılmaya çağırdı. Bildirici’nin davetinin ilgili bölümü şöyleydi: “Yaklaşık iki yıldır Medya Ombudsmanlığı’nı sürdürüyorum. Bu süre içerisinde hemen tüm medya kuruluşlarıyla ilgili eleştirilerim oldu; kimileri muhatapları tarafından olumlu karşılandı, kimileri reddedildi ya da kaale alınmadı. Ama adil bir yaklaşım ve kırıcı olmayan bir dille ortaya koyduğum eleştiriler, ‘Medya Ombudsmanlığı’nın kavramsal olarak tanınmasını, gerekliliğinin kabul edilmesini sağladı.
Artık bu aşamada medya kuruluşları ile anlaşarak, bu kuruluşlar tarafından tanınan, kararları ve okur/izleyici ile yaşanan sorunlarda hakemlik rolü kabullenilen bir özdenetim mekanizması haline dönüşmeyi amaçlıyorum. Kabul eden medya kuruluşlarına dışardan ve bağımsız olarak ombudsmanlık yapacağım.
Basılı gazete ve dergilerin yerini giderek dijital medyalardaki haberciliğin aldığı, sosyal medyanın da devingen bir iletişim evreni hacmini kazandığı bu dönemde medya ombudsmanlığı, zaman içerisinde etik denetiminin yanı sıra 'haber doğrulama' süreçleri açısından da önemli bir fonksiyon icra edecektir. 'Haber doğrulama' alanının sağlıklı bir yapılaşmayla gelişmesi ve etik/profesyonel standartlarla genel kabul gören sonuçlar üretmesi; bağımsız ve doğru haberciliğin kurumlaşması bağlamında 'Medya Ombudsmanlığı'nın önemli gündem konularından biri olacaktır. Ne kadar çok medya kuruluşu ile ombudsmanlık sözleşmesi imzalayabilirsek o kadar kurumsallaşmış bir “Medya Ombudsmanlığı” vücut bulacak. Dijital, sözel ve basılı medyayı oluşturacağım bir ekiple daha düzenli ve daha yoğun biçimde izleme olanağı bulacağım.”
Yayına başladığı 1 Eylül 2009’dan itibaren geçen 12,5 yılda ideolojik ve finansal takıntılardan bağımsız olarak yayın yapan; hiçbir kişi, kurum, şirket, devlet, fon, dernek, oluşum ve benzeri bir dış kaynaktan tek kuruş maddi imkân kabul etmeyerek kurumsallaşan T24 olarak, Faruk Bildirici’nin Medya Ombudsmanlığı’nı tanıdığımızı ilan ediyoruz. Teklif ettiği sözleşmeyi imzalayacağımızı duyururken Bildirici’nin T24’ün yanlışlarını da içeren profesyonel standartlar ve etik denetimine saygı göstermeyi, değerlendirmelerini dikkate almayı ve paylaşmayı taahhüt ediyoruz. Bu taahhüdün; bir yandan editoryal süreçlerimiz açısından geliştirici/ilerletici bir dış denetim sağlarken, diğer yandan Türkiye’de gazetecilik için hayati önem taşıyan bir kurumsallaşma adımının yanında olmakla T24’ü onurlandıracağına inanıyoruz. Faruk Bildirici’nin çağrısının son bölümünü, bütün haber mecraları ve gazeteciler için burada yineliyoruz:
“Siyasal, hukuksal, finansal zorluklar, kısıtlar, sorunlar ne olursa olsun; gazetecilik herkesten, her kesimden, her şeyden önce gazetecilerin mesleğidir. Mesleğimize ilişkin yanlışları eleştirmekle yetinmeyip, öğrenilmiş/dayatılmış çaresizliklere aldırmayarak iyi/doğru/güvenilir gazetecilik için kurumsallaşma hedefli bir çözüm yoluna, gazeteciler olarak birlikte çıkabiliriz.
Bu bağlamda; bütün medya kuruluşlarına ve gazetecilere çağrımdır; ‘Medya Ombudsmanlığı’nı kurumsallaştırmaya var mısınız? Gelin ülkemize özgü, yeni, bağımsız bir ‘Medya Ombudsmanlığı’ modeli yaratalım.”