İlkel atalarımızdan beri insan denen canlı, topluluk içerisinde çeşitli amaçlarla bir işle meşgul.
İlkel zamanlarda öncelikle karnını doyurmakla başlayan süreç, toplumsal dinamiklerle farklı biçimlere bürünerek günümüzde de devam ediyor. Kendi ihtiyaçlarını sağlayan insanın, elindekinin fazlasını önce saklaması, sonra takas etmesi ve ihtiyacı olanlara satması, sonrasında sanayileşmeyle beraber fiziksel ve zihinsel emeğini organize biçimde sermaye veya toprak sahibine satmaya başlaması, günümüzde iş, meslek, kariyer kavramlarını ortaya çıkardı.
Uyumadığımız zaman diliminin neredeyse dörtte üçünü bir işte çalışarak geçiriyoruz. Sürenin uzunluğunu dikkate aldığımızda bu çalışma alanın genel mutluluk seviyemize etkisi kaçınılmaz. Peki para kazanacağımız işi yaparken aynı anda mutlu olmak mümkün mü sorusuna kısa yoldan cevap verelim: Evet mümkün.
Mutlu bir iş hayatının gerçeklerini tartışmadan önce gelin iş, meslek, kariyer kavramları doğru tanımlayalım.
İş ne demek? Zihinsel ya da fiziksel bir emek harcadığımız ve bu çabanın karşılığında para kazandığımız yani gelir elde ettiğimiz çalışma alanını iş olarak tanımlamak mümkün. Para kazanıyor olmak temel kriter. Örneğin anaokulunda küçük çocuklarla ilgilenen bir öğretmenin bir işi olduğunu söylerken, evinde kendi küçük çocukları ile ilgilenen bir kişinin (hatta mesleği ana okul öğretmenliği olan bir ebeveynin) işi olduğunu söyleyemeyiz
Meslek ise belli bir eğitim ve öğretim ile kazanılan, sistemli bilgi ve becerilere dayalı, insanlara yararlı mal ve hizmet üretmek ve karşılığında para kazanmak için yapılan işlerin bütünü. Örneğin tıp doktorluğu, inşaat mühendisliği, öğretmenlik vb. Yani genellikle bir diploma ya da sertifika ile elde edilen bilgi ve beceriler bütünü.
Kariyer kavramı ise bir meslekte zaman ve çalışmayla elde edilen başarı ve uzmanlığı tanımlıyor. Bu tanımla 'kariyer yapmak' teriminin bir alanda başarıyı tanımladığını anlamak kolay.
Mesleği kimya öğretmenliği olan bir kişi, bu alanda çalışmayıp bir bankaya girmeyi tercih etmişse artık yaptığı iş kredi kararları vermek, mesleği öğretmenlik, kariyer alanını ise bankacılık olarak tanımlamak doğru olur. Aynı şekilde kişinin mesleği ile işi birbirinden farklı olabilir. Örneğin; mesleği öğretmen olan birisi kendi alanında iş bulamamışsa (ülkemizde yaygın bir durum!) çeşitli sebeplerle mesleğini icra edemiyorsa farklı bir iş yapıyor olabilir. Benzer şekilde örneğin motor kurye olarak çalışan bir bireyin meslek sahibi olmamasına rağmen bir iş sahibi olduğunu söyleyebiliriz.
Peki bir iş, meslek ya da kariyer sahibi olma ile mutluluk arasındaki ilişki ne? Bilim insanları yapılan işle mutluluk arasında güçlü bir bağlantı kuruyor. Özellikle işsizlik, gelir kaybına bağlı olarak yaşam standartlarının düşmesinin yanında, kişinin kendisine olan özgüvenini yok etmesi, işi aracı ile kurduğu sosyal ilişkilerin kaybolması gibi faktörlerle mutluluk üzerine somut olumsuz etkiler yapıyor. Ayrıca bir ülkede işe bulabilme konusunda güven eksikliği söz konusuysa ve işsizlik oranı da yüksekse; o ülkede hem çalışanların (o esnada bir iş sahibi olanlar), hem de alışmayanların mutluluğu olumsuz etkileniyor
Bir iş, meslek ya da kariyer alanında nelerin bizim hayat boyu mutlu ve başarılı olmamızı sağladığına dair farklı yaklaşımlar olsa da temelde bunları gelir, işten alınan tatmin ve kendini gerçekleştirme olarak özetlemek mümkün. Özellikle yaptığımız iş üzerinde ne kadar öz yönetim hakkına sahip olduğumuz, o işle olan mutluluk ilişkimizi belirliyor. Özyönetim hakkımızın (işin nasıl yapılacağına karar verebilme özgürlüğümüz) yüksek olduğu işlerde keyif alma oranlarını yükselme eğiliminde. Bunu tam tersi de geçerli. Karar verme mekanizmasına katılamadığımız rutin işler söz konusuysa, sahip olduğumuz iş mutluluk konusunda gelir elde etme fonksiyonundan öte pek bir şey vadetmiyor.
Farklı bakış açılarını tek potada eriterek konuya baktığımızda, meslek, iş, kariyer seçimlerimizle mutluluk arasındaki ilişkiyi aşağıdaki gibi çerçevelemek mümkün.
Sonuç olarak hangi işleri, meslekleri yapacağımıza karar vermek, bunu bir kariyere dönüştürmek bilinçli olarak alınması gereken kararlar bütünü ve bu kararların hayata geçirilmesi sürecinden oluşuyor. Stanford Üniversitesi'nin kurucusu, meşhur eğitimci ve aktivist David Starr Jordan'ın dediği gibi "Bilgelik ne yapacağı bilmek, meziyet ise onu yapabilmektir."