Susurluk kazasının ardından Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı'nca hazırlanan ve devlet içindeki yasa dışı yapılanmaları ortaya koyan rapor sonrasında MİT'te başlatılan soruşturma sürecinin detaylarını iki gündür Büyüteç'te okura aktarıyorum.
Başbakanlık raporunda MİT'te Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın faaliyetlerini araştıran MİT mensubu beş müfettişin hazırladığı soruşturma raporu önemli bilgiler içeriyor.
İşkence ve faili meçhul cinayetler hakkında T24'e yaptığı açıklamalarla bir kez daha tartışılan isim olan eski MİT'çi Mehmet Eymür'ün Mahmut Yıldırım hakkında müfettişlere verdiği ifade özet olarak raporda yer aldı.
Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın MİT'teki sicilini ve faaliyetlerini dünkü Büyüteç'te duyurmuştum.
Okuyamayanlar için kısa özetlemek gerekirse, Yıldırım ilk kez 1973'de Elazığ'da MİT'le tanıştı. Ancak zaman içinde kurallara uymayan davranışlarda bulunan Yıldırım, 1985'te MİT'ten uzaklaştırıldı.
Sonrasında 1993'te Mehmet Eymür'ün Kontrterör Merkezi Başkanı olarak yeniden MİT'e dönmesiyle birlikte 1994'te Eymür'le tanışan Yıldırım yeniden gizli servisin bünyesinde görev aldı.
Yıldırım, 29 Kasım 1996 günü son kez görüldü. Görüldüğü yer ise, Eymür'ün makam odasıydı. O günden bu yana Yıldırım'ın akıbeti belirlenemedi.
Yeşil'i yeniden MİT'te göreve başlatan Eymür, MİT bünyesinde başlatılan soruşturma kapsamında Şubat 1998'de görevli bulunduğu ABD'nin başkenti Washington'dan ifade verdi.
"(…) 1994 yılında İstihbarat Başkanlığı'nda görevli Ş.E. adlı mensubumuz bana gelerek Yeşil lakaplı Mahmut Yıldırım isimli, eski bir elemanın benimle görüşmek istediğini, operasyonel faaliyetlerde yetişmiş ve çalışmalara faydalı olabilecek bir kişi olduğunu belirtti.
Ben, o tarihe kadar Yeşil diye bir kişiyi tanımadığımı, ancak bu tip insanlara yurt dışı operasyonlarda ihtiyaç olduğunu belirtip teklifi kabul ettim.
Batı Konukevi'nde yanında bir personelimle birlikte Yeşil ile kimliği ve bugüne kadar yaptığı faaliyetleri kapsamında görüştüm. Yeşil, "teşkilatımızla, jandarmayla ve emniyet teşkilatıyla özellikle Güneydoğu'da birçok operasyonel faaliyete girdiğini, ancak şimdi ismen çok duyduğu ve saydığı benim teşkilata döndüğümü duyduğu için benimle çalışmak arzusunu duyduğunu" belirtti.
Yeşil'e faaliyet alanlarımızın yurt dışı olduğunu, bu faaliyetler için imkânlarımızın yeterli olduğunu ve kendisi ile çalışabileceğimizi, ancak bizim bilgimiz dışında bir suça iştirak etmesi halinde destek olmayacağımızı, geçmişle ilgili böyle biri durum çıkması halinde aynı şekilde davranacağımızı hem bu ilk görüşmede, hem de daha sonraki bu konuyu hatırlattık.
Bu durum her konuda olduğu gibi Müsteşar'a günlük ceridelerde ve yazılı arz notlarıyla arz edildi. Sabahları üst düzey yöneticilerle yapılan arz toplantılarında da konu gündeme getirildi. Bazı yöneticiler Yeşil'in evveliyatının teşkilatımıza sıkıntılar getireceğini ifade ettiler.
Ben ise, Yeşil'in geçmişinin polis ve jandarmayla olduğunu ve bunun bizi bağlamayacağını, bu tip insanlara yurt dışında ihtiyacımız olduğunu belirterek bu fikre katılmadığımı söyledim.
Ayrıca Yeşil'le görüşülmemesi konusunda bir emir de gündeme gelmedi. Yeşil'le yaptığım görüşmelerden anladığım kadarıyla benim temasa geçmeden önce de teşkilatımızın değişik kademeleriyle de ilişkisinin olduğunu öğrendim.
Yeşil ile yürütülen faaliyetlerde teşkilatı kırıcı, küçük düşürücü bir durum olmadı. Aksine teşkilatın gurur duyabileceği üç önemli faaliyette Mahmut Yıldırım'a görev verildi.
Gerek Özel İstihbarat Dairesi, gerekse Kontrterör Merkezi Yönetmeliği'nde Yeşil ve benzerlerinin kullanılmasını engelleyici bir husus bulunmuyor. (…)"
Eymür'ün rapordaki ifadesinde açık olarak yer almasa da müfettişlerin, Yeşil'in Beyrut Operasyonu sırasında İsmail Koçkaya ile telefonla görüşüp görüşmediğini sordukları görülüyor. Eymür, Yeşil'le Koçkaya arasındaki telefon görüşmesinden haberinin olmadığını söyledi.
İsmail Koçkaya kim? Kısaca hatırlatayım.
Merhum Eski Başbakan Mesut Yılmaz, muhalefet lideriyken 24 Aralık 1996'da (Mahmut Yıldırım'ın MİT'ten ilişiğinin kesilmesinden yaklaşık bir ay sonra) Budapeşte'deki Hilton Oteli'nde yumruklu saldırıya uğramıştı.
Olay sırasında saldırgan Veysel Özerdem'in, otele İsmail Koçkaya ile beraber geldiği, Özerdem'i saldırıya azmettirdiği belirlenmişti.
Koçkaya'nın ise Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım ile temasının olduğu tespit edilmişti. Koçkaya, 17 Ağustos 1998'de Macar polisince yakalanmış ve tutuklanmıştı.
Yılmaz'ın burnunun kırıldığı saldırı siyasette büyük tartışmaya neden olmuş, Refahyol Hükümeti'nde iktidar ortağı olan DYP ve Genel Başkanı Tansu Çiller, çetelerle iş birliği yapmakla suçlanmıştı.
Bu konuda yazacak epeyce malzeme var. Ancak okur, bu ve benzeri konularla haşır neşir olmaktan kimi zaman rahatsız oluyor. Bu konular fazlaca ele alındığında meraklıları dışındaki okurdan "bıkkınlık" mesajları geliyor, doğal olarak.
Bu topraklarda belki 40 yıldır aynı isimler, aynı kurumlar, aynı siyasi aktörler konuşuluyor. Aslına bakarsanız okurun bıkkınlık mesajlarında haklılık payı var.
Okuru fazla bıktırmamak için ben de bu konuyu burada noktalıyorum.