Kötü sinemacılarının çektiği bir televizyon dizisi izlerken işler nasıl yürür bilirsiniz…
Birinci bölümden itibaren gelişmekte olan olaylar 55. bölümde de aynen devam eder.
İzleyici diziye ortasından da girse kaçırdığı hiçbir gelişme olmayacaktır.
Sonra kanal yönetimi ani bir 'bitirme' kararı alır ve yıllardır sürmekte olan o ağdalaşmış, bir türlü gelişemeyen konular bir anda hiçbir mantık çizgisi tanımadan finalize edilir.
İşte Osman Kavala'nın tutuklu yargılandığı Gezi davasında da süreç aynen böyle işledi.
Usule uysun diye yapılan duruşmalar, yargılama yapılıyormuş gibi bir görüntü yıllara yayıldı.
İçi boş, anlamsız, dayanaksız, sebep-sonuç ilişkisi kurulamayacak iddialar ta Kasım 2017'den beri bir oradan bir buradan çekiştirilerek uzatıldı durdu…
Tek mesele Osman Kavala'yı içeride tutmaktı.
"Rehin tutuluyor" denince de kızılıyor ama başka da tanımı yok ki bu yapılanın.
Osman Kavala içeride kalsın, duruşmalar uzadıkça uzasın denirken beklenen bir aktör daha devreye girdi; Avrupa.
Hatırlayacaksınız, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Osman Kavala'nın uzun tutukluluk süresini "ihlal" olarak nitelemiş ve
Adil yargılama yapılmadığına hükmetmişti. Ve derhal salıverilmesi gerektiğine karar vermişti. Karar Türkiye'de karşılık bulmamıştı… Türkiye'nin AİHM'in kararını ihlal etmesi sonucu da Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplanmış ve oy çokluğuyla, yaptırım öncesi, Kavala konusunun AİHM'de değerlendirilmesine karar vermişti.
Hatta bu gelişmeler üzerine Türk hükümeti "Esas AİHM bizim işimize karışarak saygı ilkesini ihlal etmiştir" tadında birtakım cevaplar vermişti.Türkiye'nin taraf olduğu insan hakları sözleşmelerinin iç hukuka üstün olduğu, bu doğrultuda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan Türkiye'nin AİHM kararlarını uygulamak zorunda olduğu yolundaki Anayasa hükümleri falan da bir kenara itildi tabii.
Peki sonrasında ne oldu diyeceksiniz…
Bugün (21 Şubat 2022 Pazartesi) Çağlayan Adliyesi'nde birleştirilmiş Gezi davasının 5. duruşması vardı
Ve daha duruşma başlar başlamaz 'son kararın' çoktan verildiğini, izlediğimizin hukuki bir süreçten çok çok uzak olduğunu, siyasi bir 'isteğin' sonuçlarının icra edildiğini izleyenlere yeniden hatırlatan bazı gelişmeler oldu.
Sırf Kavala'nın tutuklu yargılanmasını devam ettirmek için birleştirildiği tartışmasız belli olan Gezi ve Çarşı dosyalarından sadece Çarşı sanıkları ayıklanarak başka bir dosyaya nakledilmesine karar verildi.
Yani aniden birleşen Çarşı dosyasının aktörleri, yine aynı anilikle ayıklanarak dosya dışına çıkarıldı.
Tamamen 'Kavala içeride kalsın' arzusuyla yapılan bu birleştirmenin nedeni, bu kez ayırma kararıyla bir kere daha faş olmuş oldu.
Ve her ne kadar kameralar önünde "AİHM'e posta koydular" havaları sergilense de, bu "Avrupa sıkıştırmasından" kurtulmak için tutuklu Kavala'yı hızla hükümlüye çevirme, o noktadan sonra da "AİHM tutukluluk için karar vermişti, ama adam hükümlü kardeşim" demek isteme arzusunun çabası da iyice bir görünür oldu.
Sonuçta 21 Mart'ta bir duruşma daha yapılacak.
Büyük ihtimalle son duruşma olacak, karar / hüküm açıklanacak.
Tek bir delil, tek bir mantıklı bağlam, tek bir zekâ kırıntısı, tek bir maddi dayanak bulunmayan bir 'iddialar buketi'nden Osman Kavala'yı mahkûm edecekler.
Sırf Osman Kavala'yı bırakmamak için belki birkaç kişiyi daha 'yakacaklar…'
Yine insanların hayatı bir politik hırsa, bir politik inada kurban edilecek.
Bile bile…
Göz göre göre yapılacak bu!
Hepimizin, tüm dünyanın gözleri, şahitliği huzurunda yapılacak.
Ve evet bazı hayatlar karartılacak.
Ama bir süre işte!
Kısa bir süre!
Hiçbir haksızlığı sonsuza dek sürdüremeyecekleri gibi…
Bu kararlarda, bu usulsüzlüklerde, bu hukuki dizayn süreçlerinde, bu Anayasa'yı açıkça ihlal etmelerde yer alanlar, en ufağından en büyüğüne tüm aktörler yargılanacak.
Ve biz o gün de o mahkeme salonlarını dolduracağız.
Her birinin, tek tek hukuki bir düzlemde yargılanmaları için son nefesimize kadar mücadele ediyor olacağız!