Meclis Plan ve Bütçe Komisyon’unda Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati belki de çok fazla terlemeden hem de nedensiz bir özgüvenle sırasını savdı. Görev süresinde, ‘Türkiye ekonomi tarihinde, kısa zaman diliminde en hızlı enflasyon patlamasını başaran’ bir bakanın bu tabloya karşın özgüvenli hali, son 4 yıldır yaşadığımız kuralsız-kurumsuz rejim sürecinin bir ürünü.
İktidarın son yasama döneminde, son bütçe görüşmelerinde Bakan Nebati o kadar özgüvenli ki; Bülent Kuşoğlu’nun “Enflasyonu arz yönlü hangi politikalarla düşürüyorsunuz?” biçimindeki sorusuna, “Tarımsal üretimi desteklerle ve hazine destekli kredilerle finanse ediyoruz. Örneğin, tarım sektörünün kritik önemi çerçevesinde yeterli ve güvenilir gıda arzının sağlanması için 2022 yılında 39.2 milyar lira ödenek ayırdık, 2023 yılında tarımsal destek bütçesini 54 milyar lira seviyesine yükselttik” diye karşılık veriyor.
Görev süresince son bir yıllık enflasyon yüzde 85 oranında seyrederken, tarımsal üretim için bütçede tarıma tahsis edilen destek sadece yüzde 37 arttırılmış. Bakan'ın ‘39.2 milyardan 54 milyara yükselttik’ demesiyle, “reel olarak yüzde 25 azalttık” demesi arasında fark yok.
Reel olarak desteğin azaltılmasıyla üretim nasıl desteklenmiş olacakmış? Gübre ve zirai ilaç maliyetlerinin yüzde 150’lerde arttığı bir tabloda bunun ciddiyeti de yok.
Bu pişkin özgüven, bugünün hesap vermeyen ‘mutlak iktidar’ atmosferinden geliyor olmalı. Öyle ki bakanından Merkez Bankası başkanına kadar hesap vermez, kanun tanımaz bir duruş sergileniyor.
Veriler örtüleniyor, koşullu yükümlülükler saklanıyor. Ama sorarsınız şeffaflığa önem veriyorlar.
Yine görüşmelerde milletvekillerinin TÜİK’e olan güvensizliklerini dile getirdikleri eleştirilere karşılık Bakan Nebati, kurumların değerli olduğunu anlatıp şöyle diyor: “TÜİK de bunlardan birisidir ve çok değer verdiğimiz, önem verdiğimiz Türkiye’nin istatistiğini en iyi şekilde derleyen kurumlarımızın da korunması gerektiğine inananlardanım. Elbette, şeffaf olunması gerekiyor, bu şeffaflık çerçevesi içerisinde yapılan tüm işlem ve eylemlerin de belli bir standartlar içerisinde olması lazım.”
Garo Paylan’ın “Kimse inanmıyor ama TÜİK verilerine ” sözlerine ise “Kimsenin inanmaması bunun gerçek olmadığı anlamına gelmez” diyerek karşılık veriyor. Hakkını verelim; iyi bir demagog.
Komisyondaki bu toplantıyı izleyen gece yarısı yayımlanan Resmî Gazete’de, TÜİK’de bir başkan yardımcısının görevden alınmasına dair karar yayımlanıyor; henüz atanmasının üzerinden bir yıl geçmemiş biri hem de. Kaç başkan yardımcısı değişti hesaplayamadığımız gibi, şimdi bu TÜİK kendi üst organizasyon yapısının şeffaflığını da örtülemiş durumda olduğu için başkan yardımcılarının adlarını da görev alanlarını da bilemiyoruz.
Nebati, komisyon üyelerine “emeğin, bilimin ve tekniğin gücüyle çalışan, uluslararası standart ve denetime tabii olan TÜİK'e” güvenlerini göstermelerini tavsiye ederken sözü kesiliyor; milletvekili Ünal Demirtaş “TÜİK Başkanı'nı niye değiştirdiniz o zaman? 4 defa Başkan değiştirdiniz?” diyor. Neyse ki yardım her daim yetişiyor; Komisyon Başkanı Cevdet Yılmaz, “sorularımızı sorduk, dinleyeceğiz” diyerek durduruyor. Hani nerede kaldı şeffaflık? Sorarsanız ‘görüşmelerin insicamı’.
Bakanlık bütçesinin görüşüldüğü komisyon toplantısında Bakan Nebati, konu KKM hesaplarına geldiğinde bazı ayrıntıları anlatıyor. Ancak Merkez Bankası’nın KKM hesaplarına dair, başkanın gelip kendisinin anlatacağını söylüyor.
KKM hesaplarına hali hazırda Hazine tarafından ödenen kur farkı 91.6 milyar TL, KKM hesabı açsınlar diye şirketlere sağlanan istisna ile yaratılan vergi kaybı 18.8 milyar TL, toplamda 110.4 milyar TL.
2023’te tarıma tahsis edilen desteğin 54 milyar TL olduğu hesaba katılırsa ekonomide iyileştirmeye tahsis edilenin, kötüleşmeyi örtülemeye tahsis edilenin yarısı olduğu görülür.
Komisyon toplantısında, Hazine tarafının KKM bilgileri açıklıkla paylaşılırken, Merkez Bankası’nın bilgi vermemesine Bakan Nebati’nin dayanaksız bir ‘kılıf’ bulması anlaşılır değil.
Nebati, TCMB Başkanı ile görüştüğünü, 2 Aralık’ta komisyona gelerek bilgi vereceğini anlatıyor. Merkez Bankası yöneticilerinin Meclis’i ‘takmamasına’ da yine onların bahanesi ile ‘yol yapıyor’: “Şimdi açıklayamıyor, şundan dolayı açıklayamıyor -daha önce de birkaç̧ defa izah ettik- söyleyeyim: Merkez Bankası'nın sistemi Hazine'den farklı bir şey uyguluyor. Biz başlarken dedik ki: Arkadaşlar, bu konuda şeffaf olun, gerekirse günlük olarak giren rakamı verelim ve bize maliyetini de paylaşalım. Bununla ilgili Merkez Bankası bunu yapamıyor çünkü̈ bir sürü̈ rakamları var. Tüm kalemlerin ve sistemin nasıl çalıştığını gelip burada açıklayacak; bir. İkincisi: Yıl sonunda zaten bilanço rakamlarını açıklayacağı için, Merkez Bankası Kanunu, bilançonun kâr-zararının ilgili rakamları açıklamasına müsaade etmiyor. Yani gelecek, size burada ilgili rakamları kendisi verecek. Şunu da söyleyebilirim: Bizim rakamlarımızın altında bir rakamı açıklayacağına dair bir öngörüde de bulunmuş̧ olayım.”
Ankara’da Merkez Bankası’nın bu KKM hesaplarına ne kadar kur farkı ödediği meselesi demagojik bir tünele sokuldu. Demagojik kısmı mealen şöyle:
Birincisi, kimse Merkez Bankası’na kâr-zarar hesabının şu anda ne seviyede olduğunu sormuyor. Sorulan gayet basit: KKM için ödenen kur farkı ne kadardır? Döviz bozdurarak KKM hesapları açan müşterilerine kur farkı olarak ödenmek üzere, bankalara ne kadar KKM kur farkı aktarıldı? Bunun karmaşık ve belli olmadığını söyleyen kamuoyuna yalan söylüyor. Emisyon seviyesi kadar net bir yanıtı var.
İkincisi, Merkez Bankası yasası bu konuda bilgi verilmesini yasaklamıyor. Tersine Meclis’e bilgi vermek zorunda. Hem de Meclis’in kanunda adı sanı yazılmış komisyonuna. Bakan Nebati kanunu açıp okusa görecek: Merkez Bankası Kanunu’nun 42. Maddesi “özel denetim ve kamuoyunun aydınlatılması” başlığı altında Meclis denetimine dair şu satırlar yer alıyor: “Banka, faaliyetlerine ilişkin olarak, yılda iki defa Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunu bilgilendirir.”
Bir egemenlik hakkını, para basma yetkisini Merkez Bankası’na yasa ile veren TBMM aylardır bilgi alamıyor. Ama bol bol, ‘şeffaflık’, ‘milli irade’, ‘kanunlar’ nutuklarını duyuyoruz.
Siyaseten normalleşme yoluna girildiğinde umarım yasamaya ilişkin düzenlemeler değiştirilir, yanlışı himaye eden değil, halka ve onun iradesi olan Meclis’e hesap veren, şeffaflığı koruyan bir kurallar setine oturtulur.
Uğur Gürses kimdir?Uğur Gürses, 1985 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (Mülkiye) İktisat Bölümü'nden mezun oldu. Çalışma hayatına 1986 yılında T.C. Merkez Bankası'nda başlayan Gürses; döviz kuru politikası, döviz rezerv yönetimi ve açık piyasa işlemleri alanlarında çalıştı. 1994-2000 yılları arasında özel ticari bankalarda yöneticilik yaptı. 2001 krizi öncesinde bankacılığı bırakarak TV kanallarında ekonomi yorumculuğu yapmaya başladı. 1999 yılında Yeni Yüzyıl gazetesinde başladığı günlük ekonomi ve finans yazılarına, daha sonra Yeni Binyıl gazetesinde devam etti. 2001-2014 yıllarında Radikal gazetesinde, 2014-2018 arasında da Hürriyet gazetesinde yazdı. 2018'den sonra kişisel blogunda (www.ugurses.net) ekonomik gelişmeleri yorumlayan Uğur Gürses, Aralık 2021’den itibaren T24’te yazmaya başladı. |