9 ya da 10 yaşındayım. İstanbul / Yedikule'deki evimizin içinde top koşturuyorum. Bir anda diğer taraftan annemin sesi geliyor. Beni yanına çağırıyor. "Umut, oğlummm..." diyor. Elimde topum, ter içinde varıyorum yanına. Annemin yüzü daha önce pek rastlamadığım kadar sıkıntılı. Anlıyorum bir şeyler olduğunu. Annemin sıkıntıdan çatılmış alnına ve ağlamaklı yüz ifadesine öylece bakıyorum. Hadi diyorum içimden de, artık ne söyleyecekse söylesin de top oynamaya geri döneyim. Bu sırada annem çantasına elini sokmuş karıştırıyor ve çantadan bir miktar para bulup çıkarttığında benimle konuşmaya başlıyor ve benden bakkala gidip, "hijyenik kadın pedi" almamı istiyor. Markasını söylüyor. Bunu duyduğum an yüzüm kızarıyor, ateşler basıyor ve çok utanıyorum. Bakkala gitmek istemiyorum. Bütün zihnim ve bedenim bakkala gitmeyi reddediyor. Nereden çıktı şimdi bu? Bu kadar ayıp bir şeyi ben yapmak zorunda mıyım? Böyle bir şeyi annem benden ilk kez istiyor. O da utanıyor bana bunu söylediği için. Yüzünün ifadesini çok iyi hatırlıyorum. Söylenmemesi gereken bir şey söylediğinde beliren bir ifade... Ama o gün zor bir durumda, hormonları yönetimini ele geçirmiş ve çaresiz hissediyor. Oğlundan yardım istiyor.
Benim, annemin vücüdunda olan biten konusunda en ufak bir fikrim bile yok. Pedin ne işe yaradığını zaten hiç bilmiyorum. Ama onu almaktan yine de utanıyorum. Daha 10 yaşındaki bir çocuğu kadın pedi almaktan utanma noktasına getiren şey nedir peki!? Ben ne yaşadım ve bana ne yaşatıldı? Kim benim zihnimi böylesine zehirlemiş olabilir? Tertemiz zihnim hangi karanlık bakış açıları tarafından kirletildi? Muhtemelen birileri bana kadın pedinin bir utanç kaynağı olduğunu farklı biçimlerde defalarca hissettirdi. Yoksa neden utanayım ki!? Bu birileri kimdi? Gerçekten hatırlayamıyorum ve bu benim için ayın karanlık yüzü...
Utana sıkıla parayı alıyorum ve bakkala iniyorum. Aramızda yine de en rahat davranan bakkal amca oluyor. Talebimi dile getirdiğimde raftan pedi alıyor ve o meşhur gazete kağıdına sarma ritüeline başlıyor. Utancımız önce siyah beyaz bir gazete kağıdına sarılıyor ve ardından simsiyah bir poşetin içine daha konuluyor. Siyahlar içindeyiz ve artık güvendeyiz. Utanılacak hiçbir şey kalmadı... Siyahların verdiği güvenle biraz daha rahatlıyorum ama yine de koşar adım eve çıkıyorum. Ne olur ne olmaz...
TDK, "Belirli yaşlar arasında kadınların ayda bir döl yatağından kan gelmesi durumu, ay hâli, âdet" olarak tanımlıyor durumu. Yine maalesef çok ilginç bir şey daha dikkatimi çekti. TDK'nın sitesinde hemen her kelime için örnek bir cümle verilir. Fakat "aybaşı" için bir örnek cümle verilmemiş. Yani kelime, cümle içinde kullanılarak örneklendirilmemiş. Niyeyse… Mesela Yolsuzluk, Yalan ve Hırsızlık kelimeleri için örnek cümleler net bir biçimde verilmiş. Her şeyi kurumlardan beklemeyi doğru bulmuyorum. Nihayetinde atlanmış olabilir. Ben en azından burada kelimeyi, cümle içinde kullanarak yardımcı olmaya çalışayım.
"Aybaşı olduğum günlerde izinli olabilmeli ve çalışmak zorunda bırakılmamalıyım."
Ayrıca yine "aybaşı"nın "kirlenmek" olarak tanımlandığını da biliyoruz. Fakat eğer bir şeye kirli diyeceksek, bu; kadının "regl olma hali" değildir. Kirli olan şey; kadının regl olduğunda kirli olduğunu düşünen zihinlerdir.
Sünnet olduktan sonra sere serpe gezen ve amcalarına pipilerini gösteren erkek çocuklarına karşı neden kız çocukları da teyzelerine kanlı pedlerini gösteremiyorlar? Ne var bunda!?. Bebeğini kanlar içinde dünyaya getirerek insana hayat veren kadının kanında utanılacak bir şey mi var?
Bir arkadaşım ilk regl olduğunda annesinin kendisine tokat attığını anlatmıştı. Sonradan baktım ki Türkiye'de bu bir gelenekmiş. Arkadaşım annesine külodunu gösterdiğinde tokadı yemiş. Düşünebiliyor musunuz? Utanç tam o anda başlıyor. Kötü bir şey yaptın ve tokadı yiyerek cezanlandırılıyorsun. Tokat cezadan başka nasıl anlamlandırılır ki? O sırada yalnızca kucaklayıcı bir sevgiye ihtiyacı olan kız çocuğuna tokat atmak!?. Vücudunu henüz keşfetmemiş ürkek kız çocuğu bu tokatla birlikte iyice içine kapanıyor. Utanç duyması gereken bir şey yaptığını düşünüyor. Ve işte bu yüzden de biraz büyüdüğünde pedlerini saklıyor, regl olduğunu açıkca dile getiremiyor, arkadaşından ped isterken sessiz sessiz soruyor ve tampon satın alırken utanıyor. Geleneğiniz batsın!
Ve şimdi reklamlar... Biri artık reklamcılara ve ped markalarının yöneticilerine kanın mavi renkte olmadığını anlatabilir mi? Kan kırmızıdır. Kıpkırmızı! Neden bunu göstermekten kaçınıyorsunuz? Neden ortada ayıp bir şey varmış gibi yapıyorsunuz? Tertemiz spor ayakkabılarıyla aşırı cool görünen creative reklam direktörlerine ve gerekli gereksiz toplantı set eden pazarlama müdürlerine soruyorum. Neden bu tabuyu yıkmıyorsunuz? Hiç cesaretiniz yok mu? Neyse ki dünyanın bir yerinde bir marka bir reklam filminde bunu başarıyor ve mavi yerine kırmızı kullanıyor. Ayrıca duşta bacaklarından kan akan bir kadın görüyoruz filmde. Avustralya'da yayınlanan reklam, yayınının ardından 600'ün üstünde şikayet alıyor. Şikayet gerekçelerinden birkaçı şöyle; "kadınlar için aşağılayıcı", "çocuklar için uygunsuz", "görüntüler iğrenç" vb. Fakat denetim kurulu, tüm şikayetleri reddediyor ve reklamın etik kurallara aykırı olmadığına karar veriyor. Tebrikler!
Afrika'da durum daha vahim... "Regl yoksulluğu" Kenya'da ve birçok Afrika ülkesinde yaygın. UNICEF'in araştırmasına göre, kız çocuklarının ve kadınların yüzde 7'si ped veya tampon yerine paçavra, battaniye parçası, tavuk tüyü, çamur ve gazete gibi eşyalar kullanıyor. Ayrıca kadınlar ve kız çocuklarının yüzde 76'sı yeterli su ve sıhhi temizliğe erişmede zorluklar yaşarken, eğitim kurumlarının sadece yüzde 17,5'unda tuvaletlerin yakınında su, el yıkama yeri ve sabun bulunuyor.
15 yaşındaki Kenyalı Agnes "İlk adet kanamam okula gittiğim bir günde oldu. Her zamanki gibi kalkıp okula gitmiştim. İngilizce dersi sırasında adet oldum. Öğretmenime söylemekten ve erkek öğrencilerin bana gülebileceğinden korktum ve utandım. Çünkü hijyenik pedim yoktu" diyor. Sonunda Agnes beline bir kazak doluyor ve öğretmenine hasta numarası yaparak eve kaçıyor. Bu kızların hijyenik ped erişimleri sınırlı olduğu için regl olduklarında okula gitmek istemiyorlar ve eğitimleri ister istemez sekteye uğruyor. Ayrıca hijyenik ürünlere ulaşabilmek için genç kızların, motorsikletli taksi sürücüleriyle cinsel ilişkiye girdikleri biliniyor. Bunun bir sonucu olarak da henüz çocuk yaşta hamilelikle tanışıyorlar. Diğer taraftan da Kenya'da yaygın efsaneler arasında adet kanamasının kadını kirli ve iffetsiz yaptığı, hastalık ya da lanet olduğu, adet döneminde mutfağa gidildiğinde yiyeceklerin çürüdüğü, bahçeye gidildiğinde mahsullerin öleceği gibi inanışlar var. Yine 14 yaşında ilk kez regl olan Kenyalı bir kızın öğretmeni tarafından "pis" denilerek sınıftan kovulması üzerine kızın eve gidip intihar etmiş olması olayın ne boyutlarda yaşandığını bize gösteriyor. Yani neresinden tutsak elimizde kalıyor.
2015'de şair Rupi Kaur, Instagram'a regl olduğunu gösteren bir fotoğraf koyuyor. Fotoğrafda bir aşırılık yok. Pijamaya ve yatağa geçmiş bir miktar kan… Buna rağmen Instagram yayın ilkelerine uygun olmadığına karar vererek fotoğrafı iki kez kaldırıyor. Instagram'da kadını metalaştıran, açıkca aşağılayan ve ruhu olmayan birer et parçası olarak gösteren binlerce farklı fenomen(!) hesabı var. Instagram burada tüm bu teşhirci hesaplara dokunmazken hatta teşvik ederken, tamamen giyinik bir kadının regl olma halini kabul edemiyor.
Ağzınızı korkak alıştırmayın! Söylemekten korkmayın! "Aybaşı" deyin. Ağzınıza oturmazsa "Regl" deyin. Bunu artiküle etmek zor gelirse "adet olmak", "adet görmek" deyin. "Periyot" deyin! Karım adet oldu, adet gördü, sevgilim regl oldu, aybaşı oldu deyin! Çekinmeyin! Çekinmeniz gereken asıl şey ahlak kisvesi altında gerçeklerin üzerine örtmek ve bir şeyleri tabulaştırmaktır.
Kaynaklar