Birinci dip, 2008 yılının Eylül ayından başlayıp 2009 yılının Mart ayına kadar devam eden...
Birinci dip, 2008 yılının Eylül ayından başlayıp 2009 yılının Mart ayına kadar devam eden varlık fiyatlarındaki ani düşüşe verilen isimdi. Bu düşüşten sonra fiyatlar yavaşça artışa geçti. Henüz kriz öncesi düzeylere ulaşılmadı; buna rağmen çok yaygın bir tekrar düşüş korkusu var. Böyle bir ihtimal var mı? Bu ihtimali güçlü tutmak kimin, neden işine yarıyor ? Bugün bu sorulara yanıt arayacağız. ABD’de kriz neden çıktı? Dünkü yazımızda krizin üç nedenle çıktığından söz etmiştik. Bu üç nedenin temel bileşeni, karşılığında bir üretim faaliyeti olmaksızın başta bankalar (şişman kediler) olmak üzere tüm yatırımcıların, kolay yoldan daha fazla para kazanma arzusudur. Yani, aşırı risk iştahıdır. O nedenle kriz çıkar çıkmaz piyasalarda belirgin bir şekilde riskten kaçınma eğilimi belirdi. Aynı miktarda emisyon hacmine rağmen likdite daralmasına yol açan bu sürecin ekonominin tamamını kilitlememesi için gevşek para ve maliye politikaları uygulandı. Benzer krizlerin çıkmasını engellemeye yönelik olarak riskli işlemleri azaltacak yeni regülasyonlar çıkarıldı ve var olanlar yeniden dizayn edildi. ABD Merkez Bankası, tıpkı 1929 buhranında olduğu gibi krizden çıkmak için parayı ve maliyeyi gevşetme kararı aldı. Daha sonra 2009 yılında Londra’da yapılan G20 toplantısında diğer merkez bankalarının da gevşek para politikası uygulaması konusunda mutabakat sağlandı. Böylece; politikacılar için kolay yoldan kamu harcamalarını finanse edecek, yatırımcılar için kârları koruyacak ve nakit sıkışıklığı çeken reel sektör içinse nefes alabilecek bir yol bulunmuş oldu. Peşi sıra kurtarma programları uygulandı. Kapı bir kez açıldıktan sonra bankalara ve diğer finansal kuruluşlara yapılan yardımlar öyle bir noktaya vardırıldı ki, bu ülkelerde batması gereken bankaların borçlarını kamu kesimi üstlenmiş oldu. Ve biz, birden bire gördük ki finansal kuruluşların borçları kamu borcu haline gelmiş. Bunu neden yaptılar? İngilizce tabiriyle “Too big to fail”, yani bu finansal kuruluşlar batmasına izin verilemeyecek kadar büyük diye... Şimdi deniyor ki, herkes gevşek maliye politikası uyguladı diye küresel ölçekte kamu açığı çok fazla. Devletler bankaların borçlarını da üstlendiler. Bu da küresel ölçekte kamu borç stokunu çok artırdı. Şimdi korkunun kaynağı şu: Küresel ekonomi o kadar büyüme potansiyeli taşımıyor. Dolayısıyla bu borçları devletler normal yollarla ödeyemez. Çünkü büyüme olmazsa vergi toplayamazsınız, normal vade ve maliyetlerle borcu çeviremezsiniz. İşte bu sorunun muhtemel somut sonuçlarına dair Dubai, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve İrlanda örnekleri nedeniyle ikinci dip ihtimali hep konuşulur oldu. Çünkü borçların normal yollarla ödenmesi mümkün değil, dendi. Konsolidasyon, enflasyon, o da olmadı moratoryum ilan eden ülkeler olabilir endişesi, ikinci dip ihtimalini hep diri tuttu. Bu korku nedeniyle Fed de rahatlıkla para musluklarını açık tuttu ve yine karşılığı bir üretim faaliyetine dayanmayan, dünyanın en kolay yolundan (yasal olmayan haline kalpazanlık deniyor) yer kürenin en fazla senyoraj geliri elde eden merkez bankası oldu. Kimin sayesinde? Senin benim merkez bankam risk yönetimi yaptığı ve bilahere de ihracatçısına rekabet gücü kazandırmak istediği için, bizim sayemizde... Şimdi şoru şu: Krizin çaresi, karşılığında bir üretim faaliyeti olmaksızın daha fazla para basmak, daha fazla borçlanmak ve daha fazla tüketmek olabilir mi? Kötümser bakış Bu sorunun cevabını önümüzdeki aylarda, en geç birkaç yıl içinde para piyasaları bize gösterecek. Para piyasaları klozet gibidir; çok yerseniz, öyle ya da böyle, çıkaracağınız yer orasıdır. Göreceğimiz şeyin ikinci bir dip olup olmayacağını, türbülansın yaşanacağı para piyasasının sayısı ve büyüklüğü belirleyecek. Çünkü bütçe açığı ve borç stoğu artmış bir ülkenin başına gelebilecek en büyük felaket büyüyememektir. Fed bencillik yapıyor ve para basıyor. O para bastıkça büyümek zorunda olan, ama yeterli iç talebi olmayan ülkelerin rekabet gücü azalıyor. Büyüyemeyen ülkenin devleti temerrüde düşer. Bilinçli ya da değil, diğer birçok ülkeden farklı olarak ABD büyüme rakamlarını çeyrek bazda yayımlıyor. Bu nedenle rakamlar toparlanmanın yavaş olduğunu gösteriyor. Aynı veriyi söz gelimi bizim veya İngiltere'nin yaptığı gibi yıllık bazda yayımlasa çok daha hızlı bir toparlanma görünecek. O nedenle ABD’de işsizlik oranlarında yüzde 8’in altına inilmesi sanıldığından uzun sürmeyecek. İşsizlik oranında tedrici bir azalış görüldüğünde Fed faiz artırmaya başlayabilir. Para politikalarında beklenenden önce yapılacak bir sıkılaşma cari açığı yüksek – borçlu devletleri daha kısa bir süre içinde temerrüde (default) düşürür. Avrupa bu anlamda en tehlikeli bölge. Bir sonraki kriz burada çıkacak. İyimser bakış 2010 yılının son çeyreğinde, kriz sonrasında yaşanan ve çözülmeye çalışılan sorunlar dışında dikkat çekici bir özel sorun yok. 2011 yılında ne para, ne de maliye politikalarında beklenmedik ve ani bir sıkılaşma ihtimali görünüyor. ABD, Japonya gibi bir resesyon sarmalına büyük ihtimalle girmeyecek. Enflasyon bir risk unsuru değil. Dünya ekonomisinde özellikle yükselen piyasalar ve Asya kaynaklı bir iyileşme var. Buralardaki iç talep dünyanın geri kalanı için de hayat ışığı olmaya devam ediyor. Riskler epey azaldı, piyasalara güven geldi. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında belirgin bir ayrışma yok. 2009 yılında G20 olaya el koydu ve alınan önlemler cevap veriyor. O nedenle yeni bir kriz ihtimali yok. Tedrici ve düzenli bir uyum süreci (orderly adjustment) yaşayacağız. Toparlayacak olursak; İkinci dip ihtimali halen var, ama kimse bu ihtimali baz senaryo olarak varsaymıyor ve ona göre yatırım kararı vermiyor. Kokutucu olan şey şu: Temel göstergelerde (fundamentals) hiçbir iyileşme yokken, hemen hemen tüm varlık fiyatları ve finansal göstergeler kriz öncesi duruma döndü. Nedense, sanki kriz hiç yaşanmamış gibi bir hava var! Nedenini yukarıda açıkladık, tekrar edelim: Toparlanma için yapılanlar, dönüp dolaşıp krizi çıkaran ABD’nin işine geliyor ve ülke olarak sizin tek başınıza yapabileceğiniz çok fazla bir şey yok! Yatırımcı; karşılığı bir üretim faaliyetine dayanmayan borsalardan, borçlu ülke bonolarından ve spekülatif olarak artan vadeli işlemlerde açılan long pozisyonlardan kâr yazıyor! Siyasetçi de para basarak (popülizmin dikâlâsı) gelir elde ediyor!.. Maalesef ikinci dip ihtimali bu düzenin devamını sağlıyor ve ikinci dip olmasın diye yapılanlar, ikinci dip ihtimalini güçlendiriyor! Yazı dizimiz yarın; eski küresel düzenin temel taşlarının neden yerinden oynadığı, kimin söylediğini yapmadığı, alınan önlemlerin neden yetersiz kaldığı ve küresel finansal peyzajın nasıl değiştiği sorularına cevap arayışıyla devam edecek. Bu çerçevede, “batı hegemonyasına ve fetişizmine son veren, çok kutuplu yeni bir dünya düzenine doğru mu gidiyoruz” sorusuna cevap arayacağız.