Hangi şirkete KOBİ dendiği konusunda kesin mutabakat yok. Ama referans noktaları üç aşağı – beş yukarı aynı...
B20 -Seul gündeminin en önemli maddelerinden birisinin küçük ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) olduğunu daha önce yazmıştık. 2008 krizi şunu gösterdi: Çok büyük şirketlerin batmasına izin verildiği zaman, krizin yayılma riski çok artıyor ve ortaya telafisi mümkün olmayan zararlar çıkabiliyor. Yani sizin büyük şirket, başka ülkelerin başına büyük “işler” açabiliyor. O nedenle sağlıklı KOBİ’lere sahip olmak, kriz yaşamamak ve yaşanınca da çabuk çıkmakta ülkelere büyük avantajlar sağlıyor. KOBİ tanımı değişiyor Hangi şirkete KOBİ dendiği konusunda kesin mutabakat yok. Ama referans noktaları üç aşağı – beş yukarı aynı. KOBİ’leri tanımlayan özelliklerin başında bunların bir iştiraklerinin olmaması geliyor. Avrupa Birliği KOBİ’leri tanımlarken çalışan sayısına bakıyor ve üst sınır olarak 250 rakamını referans alıyor. Bazı ülkelerde bu rakam 200’e kadar inebiliyor. ABD’de 500’den daha az çalışana sahip girişimlere KOBİ deniyor. 50’den az kişi çalıştıran işletmelere genelde “küçük işletme”; 10’dan daha az çalışana sahip şirketlereyse “mikro işletme” deniyor. Tanım yapılırken çalışan sayısı yanında ciroya da bakıldığı oluyor. Örneğin AB’de yıllık ciro ile ilgili üst sınır 40 milyon Euro. Cirosu bu tutarın altında kalan işletmelere KOBİ deniyor. KOBİ’ler dünya ekonomisi için hayati öneme sahip Birçok ülkede KOBİ’ler ekonomilerin bel kemiği. Birkaç örnek verelim: Japonya’da kurulu şirketlerin yüzde 99.8’i KOBİ. İmalat sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’ler, örneğin İsveç’te toplam imalatın yüzde 98’ini, Kore’de yüzde 92’sini ve Meksika’da yüzde 80’ini gerçekleştiriyor. İstihdamı KOBİ’ler yaratıyor Cirosuna veya aktif büyüklüğüne bakıyorsunuz ve “dev şirket” diyorsunuz. Sonra çalışan sayısına bakınca hayrete düşüyorsunuz. OECD ülkelerinde toplam istihdamın yüzde 50’sini KOBİ’ler yaratıyor. Bu oran Japonya’da yüzde 70. KOBİ’ler de AR-GE harcaması yapıyor Şirketler, yeni ürün ve proses geliştirme işlerini araştırma geliştirme (AR-GE) departmanlarında yaparlar. Şirket hacmi büyüdükçe bu departmanlar da büyür. AR-GE harcamalarına bakılarak şirketlerin ne kadar yenilikçi olduğu ölçülür. OECD ülkelerindeki KOBİ’lerin yüzde 30’dan fazlası bu anlamda yenilikçi. Bu hiç de az bir oran değil. İhracat pazarlarındaki payları da artıyor KOBİ deyince akla daha çok iç pazara yönelik üretim yapan şirketler geliyor. Oysa KOBİ’ler de hızla küreselleşiyor. Dünya ihracat hacminin yüzde 30’a yakınını KOBİ’ler yapıyor.Unutmayın; krizin teğet bile geçmediği Finlandiya, BENELÜX ve İskandinav ülkelerinde ekonomilerin belkemiği hep KOBİ’ler. Son zamanlarda “istihdamsız büyüme” diye “abuk” bir terminoloji türedi. Unutmayın: İmalat olmadan istihdam ve büyüme olmaz. İşleyen bir piyasa ekonomisi KOBİ’lere, sağlıklı bir demokrasi ise “orta direğe” dayanır.